Ben koyu bir Besiktas taraftariyimdir. Bu sevgi cok kucuk yasda babamin bana hediye olarak aldigi bir kemerle baslamistir. Bu kirmizi renkli plastik bir kemerdi. Tokasi siyah beyaz renkli idi ve uzerinde Besiktasin ayyildizli armasi, B.J.K harfleri ve 1903 yazisi vardi. Aslinda dayilarimin cogunlugu Galatasarayli idi ve babam Galatasaray kemeri bulamadigi icin bana bu kemeri almisti.Besiktas sevgisi bu kemerle basladi ve cocukluk yillarimda adeta bir ask'a donustu.Zannederim 1957-58 yillari idi. Dogan Kardes, Supermen, Cocuk Yuvasi gibi dergilerin yaninda, Besiktas dergisine de abone olmustum. Mustafa Kiziltan adli hasta Besiktasli bir yazarin cikartigi bu mecmuayi her hafta sabirsizlikla bekler , elime gecince adeta yutarcasina okur , siyah beyazli oyuncularin resimlerini hayranlikla seyrederim.Bu yillar Recep Adanir, Kamil Uzulme, Dr.Vedii Tosuncuk,Sofyanidis, Gurcan gibi yildizlarin son yillari: Varol Urkmez, Kaya Kostepen ve "Kucuk " Ahmet gibi unutulmaz Besiktaslilarin ilk parladigi yillardi.
Bir gun Kocamustafapasada, Vidin caddesinin hemen baskismindaki berber dukkaninda tras oluyordum. Berber bir ara pencereye dogru bakarak ; "A bak Besiktasli kucuk Ahmet geciyor".dedi.Berber dukkanindaki tek cocuk bendim ve bende herkes gibi pencereye dogru baktim. Kucuk Ahmet Edirnekapi tarafina dogruhizlica adimlarla yuruyordu. Trasin bitmesi icin gececek bes dakika bana bir omur gibi uzun gelmisdi. Sonunda tras bitince berber dukkanindan deli gibi disariya firladim , arnavut kaldirimlari ile kapli yoldan asagiya dogru kosmayabasladim.Kisa bir takipten sonra Kucuk Ahmet'i bir bakkal dukkanina girerken yakaladim .Kucuk Ahmet durmus bakkalla sohbet ediyordu. Benim nutkum tutulmus hic bir sey diyemiyor hayranlikla benim icin o zaman bir Dev Adam olan bu goruntuyu seyrediyordum. Sonra bu Dev Adam bakkaldan cikti, asagi istikamete dogru yoluna devam etti.Belkide bu civarda bir yerde oturuyordu. Ben ise, hep aklimda kalacak bu aniyi hafizama naksederek Kocamustafapasadaki eve donmustum.
Istanbulda gordugum ilk Besiktas maci o zamanki adiyla Dolmabahce veya Mithatpasa stadyomundadir. Simdi Inonu denilen bu stadyomun ilk acildiginda da ismi Inonu imis. 1950 de Demokrat Parti iktidara gelince ismini Mithatpasaolarak degistirmis. Bu ilk maca beni Lemi dayim getirmisti. O gun Besiktasin kimle oynadigini unuttum, ama o gunlerden aklimda kalanlar hep guzel anilar ve resimlerdir.
Mithatpasa stadyomu belkide dunyanin en guzel manzarali spor tesisidir. Denize bakan acik tribunlerin en yuksek kismina cikip, cadde tarafina baktiginizda tarih ve tabiatin ahenkle birlestigi guzel bir peysaj ortaya cikar'ki insan sasirir. Hemen sag tarafta, obur camilere hic benzemeyen barok stili ve buyuk pencereleri ile Kabatas Camii, biraz otesinde Kabatas arabali iskelesinin yaninda on besinci asirdan kalma Molla Celebi Camii.Tam karsinizda muhtesem kapisi ile Dolmabahce Sarayi ve Saat Kulesi ve solda yuzyillik cinar agaclarinin uzerinde birbirlerine sarildigi Besiktas'a giden o guzel yol. Butun bu guzelliklerin arkasinda masmavi bogaz, Kiz Kulesi ve Uskudar kiyilari. Eski zamanlarda , Uskudar'a "Altin Sehir" denildiginden , bugunku Kabatas kuruldugunda buraya "Agryoplis" yada Gumus Sehir denmis. Fatih'ten itibaren butun Osmanli sultanlari buradaki manzarayi o kadar cok begenmisler ki, buraya koskler, bahceler, sebiller, cesmeler yapip durmuslar. Sonunda bu kiyida bos yer kalmamis ve Ikinci Osmanin emri ile bogazdan gecen butun gemiler buraya tas tasimislar ve Dolma Bahce denilen kiyi seridi dogmus.Biz gelelim 60 lardaki Mithatpasa stadyomuna. Stadyomun Macka sirtlarina bakan ve sonradan yeni acik denilen kismina ogunlerde Gazhane tarafi denilirdi. O zamanin eski hakem ve spikerlerinden merhum Sulhi Garan , radyoda mac anlatirken takimlari Gazhane veya deniz tarafina hucum ediyor diye tanitirdi. Bu gazhane, rafineriye benzeyen bir nevi aritma tesisleri idiki butun bu guzel tablonun icinde kara bir leke gibi goze batardi. Gazhanenin hemen ustlerindeki macka sirtlari "Belesci" lerin ragbet ettigi ve sahanin ancak bir yarisini goren tepelerdi.Stadin icinde en ucuz yer "Duhuliye" denilen yerdi ki, buraya yer alti da demek mumkundu. Zeminin altinda insan boyu kazilmis ve stadi cepecevre saran bu yeraltindan, tel orguler altindan mac seyretmenin bedeli yuzyirmibes kurustu.Paranin kiymetinin oldugu o devirlerde stadta top toplayan cocuklara iki-bucukluk denirdiki, buda onlarin mac basina aldiklari ucretti. Benim orta okul talebesi ile haftalik harcligimin yarisini verdigim acik tribunlerin fiyati on lira civarinda idi.
Eskiden butun lig maclari bu stadyomda yapilirdi Mac gunleri stadyomun etrafi seyyar saticilar, tukuruk koftecileri, bayraksaticilari ile gunun erken saatlerinden itibaren dolar ve mac saatine dogru geriye dogru sayim baslardi.Bu stadyomda kar ve kis altinda bir cok maca gelmisimdir. Soguk kis gunlerinde. kazaklarimizin ic kismina gazete kagitlarindan fanilalar yapar soguktan korunmaya calisirdik. Bu maclarda gorev yapan saticilarda ayri bir alemdi. Acik tribunllerde simdiki gibi koltuklar olmadigindan gazete saticilari; "oku oku , minder yap abi !"diye gazetelerini satarlardi." Bir baska terane de "Sosis-ekmek-sosis ekmekti. Gene o zamanlar kapali tribun denilen yer Besiktas, Galatasaray ve Fenerbahce taraftarlari icin yanyana uc kisma bolunmustu ve buralarda bugunku gibi nahos olaylar cok nadirdi.Kapali tribunlerin tam karsisi ise numarali tribunler idiki burasi, gazetecilerin, miletvekillerinin , isadamlari ve tek tuk hanimlarin mac seyrettikleri yerdi. Dolmabahce'den mac donusu eger Kadikoy' e gideceksem ben Besiktas, a yurumeyi, buradan motorla Uskudar' a gecmeyi, Uskudardan,da koca dolmuslarla Kadikoye gitmeyi tercih ederdim.Dolma bahce'den Besiktas' giden iki tarafi cinar agaclari ile kapli yol Dolmabahce sarayinin o gorkemli beyaz kapisinin onunden gecer, Guzel Sanatlar Akademisini takip edip Besiktas iskele meydanina varirdi. Bu iskeledeki DenizMuzesi, Barbaros Hayrettin'in heykeli ve turbesi hepsi baslibasina ele alinip islenecek eserlerdir. Besiktas iskelesi o zamandaki benzerleri gibi Bogazici ve Uskudar vapurlarinin yanastigi sirin bir iskeledir. Iskelenin girisinde bir bufe arkasinda giseler vardir. Hemen sol tarafinda kucuk motorlu tekneler bir nevi deniz dolmusu vazifesi gorur; bogazin otesine elli kurusa musteri tasirlardi. Biraz otede Besiktas carsisi ve Akaretler yokusu vardir. Bu yokusda Besiktas Jimnastik Kulubun'un 1903 yilinda kuruldugu kulup binasi bulunur. Kurucusu Ahmet Fetgeri Bey, Seref Bey ve Abdulkadir Beylerdir. Birinci cihan harbinde bu kulubun bircok sporcusu sehit olur.Arkadaslarinin anisina Besiktas takimi sahaya simsiyah formalarla cikar. Aslinda Besiktas takiminin ilk renkleri kirmizi beyazdir. Bu formalarla Besiktas li futbolcular "Kara Kartal" lari andirmaktadir. O gunden itibarende Besiktasin renkleri siyah beyaz, lakabi Karakartallar olacak ve armasina da ayyildiz konulan tek Turk takimi olacaktir.
Eskiden Besiktas'tan Ortakoye dogru yuruyunce , sag tarafta onunuze biraz eskimis fakat Dolmabahce Sarayinin'kine benzer Ciragan Sarayinin kapisi cikardi.Bu kapi Abdulhamit'in tahta cikmasi ile kapatilmis,ve kardesi Besinci Murat Ciragan, a hapsedilmisti. Murat bu sarayda otuz seneye yakin mahpus yasamis, o oldukten sonrada saray tadil edilip tanzimatla birlikte Meclisi Mebusan olarak kullanilmisti.1910 ilinda bu saray bir yanginda kul olup gitmisti1960 li yillarda Ciragan Sarayinin yuksek duvarlar arasindaki bu kapisindan iceri baktiginizda sarayin tahta perdelerle kapanmis harabelerini gorurdunuz. Bu harabalerin hemen yani belkide yarim asirdan fazla Besiktas klubune hizmet edecek Seref Stadidir. Stadin ismi Besiktasin kurucusu merhum Seref Bey'e atfedilmisdir. Stad uc dort bin seyirci ya alir , ya almaz.Ciraganin karsisindaki kale arkasindaAtaturk'un beyaz fon ustune siyah bir bustuvardir.Gunumuzdeki Ciragan sarayi,nin araba park yeri, o zamanlar bes sene ust uste sampiyon olan Baba Hakkilarin, Cengel Huseyinlerin, Sukru Gulesinlerin top kosturdugu sahadir.1960 lara baktigimizda , burada lise takimlari maclar yaparlar, Besiktas takimi ise burayi antreman sahasi olarak kullanir. Ciragan saryinin harabeleri icinde kucuk bir oda besiktasli futbolcularin soguk suyla dus yaptigi soyunma odalaridir.
Gene bu yillarda Besiktas futbol takimi stadyomun hemen karsisindaki Yildiz Parkinda "kros" a cikardi. Bende bazen futbolculari takip eder ve Yildiz Parkinin guzelliklerine hayran kalirdim. Yildiz Parki, Londra'nin Hyde Parki, New York'un Central Park'i ile karsilastirilacak guzellikte belkide daha guzeldir. Burasi birbirinden guzel gul bahceleri, seralar, akan sular ve kopruler le dolu yemyesil bir korudur.
Koruya dik bir yokusdan cikilir.Korunun ust kisminda eskiden Yildiz Sarayi denilen ve Abdullhamit,in son yillarini gecirdigi bir koskler zinciri vardir. Sale Kosku,Malta Kosku, Cadir kosku, Pembe, Beyaz ve Sari Koskler altmisli yillarda son derece metruk ve bakimsiz bir haldedir.Sonralari bu koskler, Pembe ve Yesil Seralar Celik Gulersoy tarafindan ihya edilecek, yabani sarmasiklarin kapladigi yerler gul bahcelerine ve icinde bembeyaz kugu larin ve yesil tuylu ordeklerin yuzdugu gollerle donatilacaktir. Ilkbaharda,etraftaki erguvan agaclari pembe-mor cicekleri ile bir yaz yagmuru gibi etrafi kaplar bu agaclar arasinda kuslar civildasir , bulbuller sakirdi. Ve ben nezaman guzel bir park gorsem ve temiz bahar havasi teneffus etsem, Yildiz parkini hatirlamisimdir.
Cem Ozmeral
29 Kasim 2001
Columbus, Ohio
|