4 Temmuz Amerikanın bağımsızlık günü. Pazartesiye rastlayan tatilden yararlanarak hafta sonu arabayla torunları görmeye Chicago ya gittik. Bugünde gene arabayla Chicago’dan Columbus’a geri dönüyoruz. Ben araba kullanıyorum, eşim ” İstanbul dan telefon var” dedi ve cep telefonumu uzattı. Ekranda, Aralık 2009 da kaybettiğim annemin ismi gözüküyor: Lamia Özmeral. İstanbuldaki evimizden, ailesi ile tatilde olan kardeşim Mustafadan geliyor telefon . “Haberler iyi değil” diyor Mustafa ,” dün Bülent Dayı ile hep beraber yemekteydik, gayet iyiydi, hiç bir şeyi yoktu. Biraz evvel Nazan abla telefon etti, ağlıyordu, Bülent Dayı vefat etmiş , kalp krizi geçirmiş.”
Arabayı hemen ilk dinlenme bölgesine çektim, eşim Sitare direksiyona geçti, gözlerim yaşlı telefonla İstanbulu arıyorum. Eşim Sitare annesini ariyor, sonra telefonu bana veriyor.”Dün gece rüyamda anneni gördüm” diyor kayınvaldem Ülker Hanım, “yeni bir çift ayakkabı ve çanta almıştı ve bana onları gösteriyordu.” “Herhalde Bülent Dayıya hazırlık yapıyordu” diyorum, boşanmamak için kendimi zor tutarak.
Ben, Annemle Bülent Dayıma “Ayaktaki Çınarlar” derdim. 10 Ağustos 1941 tarihli Tepebağ resminde*, Kocamustafapaşalılardan ayakta kalan son iki çınar. Tesadüfen resimde oturanların hepsi öbür aleme gitmiş, resimde ayakta duran iki çınar ise sonbahar rüzgarlarına rağmen hala ayaktaydılar.
Anneciğimin son günlerinde Chicagodan Bülent Dayıyı aradım. Annemin çok hasta olduğunu, son arzusunun Küçükyalı kabristanında annesinin yanına gelmek olduğunu, bu konuda şimdiden gerekli işlemleri başlatmasını kendisinden rica ettim. İleri yaşına ragmen kış ortasında yılmadı ve bize yardımcı oldu. Cenazeyi Istanbulda karşılayanda gene oydu. Havaalanında gece yarısı iki saattir işlemlerin tamamlanmasını bekliyorduk. Bülent Dayı bir taraftan cenaze arabasının şöförünü arıyor, bir taraftan da ölümü yeni bir hayatın başlangıcı olarak kabul ettiğinden olacak, annemden güler yüzle sevgiyle bahsediyor ve benim acımı hafifletiyordu. Evet, artık Bülent Dayı ayaktaki “Son Çınar”dı, Kocamustafapaşa Vidin Cadesindeki üç numaralı köşkün son çınarı.
Bayramlarda artık onu aramayı ihmal etmiyordum. Bazen köşkün satış olasılıklarından konuşuyorduk, bazen büyük dedemiz Ahmet Saraclar Efendi ve aile ağacımızdan, bazen de beni arabası ile götürdüğü hikayelerime konu olan Yedikule zindanlarından, Tekfur Sarayından.
Artık son çınarda gitti. Hem de içimde büyük bir boşluk bırakarak...
Eskiden İstanbulun Kocamustafapaşa semtinde bir köşk varmış. Bir varmış, bir yokmuş....
Cem Özmeral 7 Temmuz, 2011 Dublin,Ohio
Not: yazıdaki mavi puntolu linklere tıklayarak Bülent Dayının adı geçen yazıları okuyabilirsiniz.