Babalar günü sabah saat 7 de uyandım. On yedi yıldır babalar gününde ortağı olduğum restoranda çalışmak zorunda olmadığıma sevindim, artık emekliydim. Müşterilere hizmet vermek uğruna bu özel günde, yıllarca benden uzakta yaşayan babamı ihmal ettiğim aklıma geldi.
I Pad’ i aldım, yatakta gazeteleri okumaya başladım. Can Dündar‘ın yazısı ilişti gözüme. “Babasızlar ordusuna katılanlardan, babasızlar gününden” bahsediyordu. Annemi kaybettikten sonra yazdığım anneler günü yazısında, bende, “annesizler günü” diye başlık atmıştım. Demek ki o da sevgili babasını kaybetmişti. Üzüldüm ve hislendim, bilseydim keşke ona bir başsaglığı mesajı atardım Aralık 2010 da diye hayıflandım.
13 Kasım 2006, pazartesi günü idi. Babamı bir gün önce Karacaahmet de kardeşlerinin ve annesinin yanına toprağa vermiştik. Bir gün sonra Amerikaya geri dönecektim. Kütüphanedeki kitapları ve albümleri karıştırıyor, yanıma alacak birkaç anıyı arıyordum. Kıtaplığın camekanlı bölümünde bir adres defteri büyüklüğünde katlanmış bir gazete küpürü gözüme ilişti. İtinayla on altıya katlanmış gazete sayfasında Can Dündarın resmi ve altında da yazısı vardı:
BABALAR VE OĞULLAR...
Gazetenin tarihi Pazar 20 Haziran 2004 dü. Can Dündar bu yazıyı herhalde babalar günü yazmış olmalı, diye düşündüm. Her babalar günü çalıştığımdan babalar gününün Haziranın hep üçuncü Pazarına rastladığını biliyordum. Katlanmış gazeteyi açtım ve yazıyı okumaya başladım. Yazı bir yandan beni çocukluğuma, bir yandan da babamın son günlerine götürüyordu. Gözlerim yaşlı salonda oturan anneme koştum. “Anne bu yazıyı babammı sakladı ?” diye sordum. Annem o kadar hüzün ve düşünceler içindeydiki, “hatırlamıyorum,herhalde ” diye cevapladı beni. Anladımki o da dalmış gitmişti, belki ilk evlendikleri günlere, belki de son beraberlikerine.
Biraz evvel iki kızım da telefon etti, babalar günümü kutladılar benim. Bu akşam kızlarımdan biri ve eşimin anne ve babası bize yemeğe gelecekler babalar gününü kutlayacağız hep beraber.
Bahçenin çimlerini kesmeden önce bir iki satır yazayım dedim. “Ofis” odama çıktım. Klima çalışıyor, oda serin. Babamın ölmeden bir yil önce ,özenerek aldığı gri hırkayı sırtıma geçirdim. Babamı sırtımda ve içimde hissederek bu yazıyı yazdım.
Can Dündar ın 2004 de yazdığı babalar günü yazısını onun hoşgörüsüne sığınarak aşağıya ekliyorum