Bodrumda çarşı içinde çok güzel bir restaurant’a girdik. Adı aklımda kalmamış. Deniz kenarında masaya oturduk. Ömer kaleye bakıyor, ben limana. Gök mavi kırmızı karışımı. Denizde yakamozlar pırıl pırıl. Şef garson meze tabağını getirdi ve "Köpoğlu"su istermisiniz?” diye sordu. Ömer "Efendim?" diye sordu. Ben hani köpoğlu köpek gibi ,buranın meşhur mezesidir dedim. Bunu da hiç duymamıştım dedi Sanki Ömer Amerika’dan gelmiş, bende Bodrumluyum.! Gidenler restaurant’ın herhalde ismini çıkarmıştır, hamsi turşusu da meşhurmuş.Onu da ilk defa işittik .Balık, geçmiş gün, unuttum. Rakı her zamanki gibi Altınbaş.
Etrafıma bakıyorum. Bir rüya sanki.Bodrum limanı güzel bir resim gibi. Hava yavaş yavaş kararıyor. Liman pespembe olmuş.Su durgun ve sakin. Ömer bir sigara yaktı. "Aslında bu yolculukta, sayende fazla sigara içmiyorum"diyor.Ben sigarayı bırakalı üç sene oldu.Yirmi beş sene içip sonra bıraktım. Ömer Amerika’ya gelirse bırakacak. Anlaştık, tam zamanı. Bizim evde içsen bile çoğu yerde içemezsin dedim. Örneğin Erdoğanlara gitsek Füsun kimsenin sigara içmesine izin vermiyor. "O zaman mecburen bırakacağız Üstad" dedi. Birbirimize Üstad diye hitap etmek Mülkiyeden mi yoksa müfettişlikten mi kaldı, onu’da unuttum. Müruru zamana uğramış.
Meze tabakları gelip gidiyor Onu bırak, “push-cartlar” la balığın bin bir çeşidi geliyor.Turistler ve misafirler seçiyorlar. Çok özgün bir restaurant. "Ne iyi oldu bu tatil.İlk defa böyle 4-5 gün işten, herkesten uzak yaşıyorum. İşin sitresi yok." diyor Ömer. Düşündüklerini anlıyorum. Türkiyenin 5-6 şehrinde şubeleri olan bir şirketin sahibi. Ben ise Amerika da, Baton Rouge şehrinde kendi sahibi olduğum bir Pizza dükkanını işletiyorum. Birkaç sene önce bende yirmi küsur dükkana bakıyordum, sonra küçüle küçüle bir dükkana kaldik. Neyse!
Ömer be "Twilight Zone " gibi!
"Ne demek istiyorsun, Cem?"
Twilight Zone: gece ile gündüz arası, daha doğrusu akşam üstü ile gece arası.Bir geçiş zamanı. Gerçek ile hülya arası. İnanılmaz olayların olduğu bir zaman kesiti.Ben simdi en sevdiğim arkadaşım Ömer ile en sevdiğim belde Bodrumdayım. Ve yavaş yavaş, zevkini ala ala rakıyı yudumluyorum. Ve gene biliyorum’ki yarın gece İstanbul’da, bir gün sonrada Amerikadayım.Yudum yudum zamanı içiyorum.Zaman geçtikçe yudumlar uzuyor, hiç bitmesini istemiyorum sanki.
"Çok tuttum bu Twilight Zone’u" diyor Ömer. Yavaştan kalkıyoruz .Kırklarını ortalamış iki delikanlı. Bodrumda özgün müzik yapan barlara doğru yöneliyoruz. Rüzgar hafiften esiyor; mevsim Eylül başı.Tüylerim ürperiyor. Kalabalığa karışıyoruz.
Cem Özmeral
1 Eylül, 1992
Baton Rouge,Loisiana
Not: Yukarıda adı geçen sevgili arkadaşım Ömer Gündoğar'ı bu seyahatten tam bir sene sonra 46 yaşında aniden kaybettik. Yukarıdaki yazı bugüne kadar eşim ve yakın dostlarım dışında hiç kimse ile paylaşmadığım bir yazı. Ölümünden tam bir sene önce yaptığımız Ege seyahatinde, bir Bodrum hatırası. Bu dünya zaten bir “Twilight Zone” değilmi?
C.Ö.
20 Ağustos 2003
Columbus, Ohio
|