II. ABDÜLHAMİT; CHİCAGO DA İZ BIRAKAN OSMANLI SULTANI
1893 Chicago Dünya Fuarında Bir Türk Köyü
The Turkish Village in the 1893 Chicago Columbian Exposition
For A synopsis of the story in English click on the arrow
TURK KOYU VE II.ABDULHAMIT'IN CAMII SAGDA
Araba dan Museum of Science&Industry
II. ABDÜLHAMIT; CHİCAGO DA İZ BIRAKAN OSMANLI SULTANI
Gök yüzünün masmavi olduğu bir Mayıs günü Chicago’da Lakeshore’dan şehrin güney kısmına doğru arabayla yol alıyoruz. İstanbul’dan gelen arkadaşım Selçuk’u önce Michigan nehri kıyısındaki Navy Pier’de gezdirdik, şimdi de onu çok arzu ettiği ve bugüne kadar hiç görmediği bir beyzbol maçına, Wrigley Field’e götürüyoruz. Wrigley Field’i tarihsel yapısı ile bizim İnönü stadına , çevresindeki barları ve lokantalarıda “Çarşıya” benzetmek mümkün. Ama Chicago Cubs ile Cincannati Reds arasındakı maçın başlamasına bir saat den fazla vakit var. Maçın başlamasından yarım saat önce damadım Matt ile Bleachers Bar da bulaşacağız, biletler onun kıyağı. Arabayı bize ev sahipliği yapan kardeşim Mustafa kullanıyor ve otuz yıllık Chicago’lu olarak çevre ile bilgi veriyor:
“ Şu ilerde gördüğünüz binalar University of Chicago’nun kampüsü, biraz ileride de Başkan Obama’nın Residence’i var. Ama buraları pek tekin yerler değildir, bilmeden iki blok aşağıya giderseniz “gang”lerin olduğu, polisin bile tek başına girmeye cesaret edemediği sokaklara girersiniz, cinayetlerin çoğu burada işlenir....... Bakın şu bina da 1893yılında yapılan Chicago Colombian Exposion yani Dünya Fuarından günümüze kadar gelen nadir binalardan, diğerlerinin hepsi yıkılmış. Bu bina şimdi dünyanın en büyük Bilim ve Endüstri Müzesi, “Museum of Science and Industry ” olarak kullanılıyor.”
“ Dün Chicago Nehri üzerinde tekne ile yaptığımız “Architectural”tur da rehber Chicago bayrağının üzerindeki dört yıldızdan birinin Chicagodaki on dokuzuncu yüzyıl sonlarındaki Büyük Yangını, ikincisinin de, bu Dünya Fuarını temsil ettiğini söylemişti. Herhalde, Chicago’nun tarihinde önemli bir yeri var bu fuarın?” diye sordu Selçuk.
“Chicago’nun olduğu kadar bizim tarihimiz de de önemli bir yeri var” diye yanıtladım.
“Bu fuarda Sultan II Abdülhamit’in bir Türk Köyü kurdurduğunu ve hatta buraya Dikilitaş’ın bir replikasını koyduğunu ve bir cami yaptırdığını biliyor muydunuz? İstanbul’da olduğu gibi cami’den kiliseye, ya da Kos adasında olduğu gibi cami’den pazar yerine dönüştürülen yapıları biliriz de, siz hiç bir caminin sinagog’a çevrildiğini duydunuz mu? Fuar sırasında Musevilerin en büyük ibadet günü olan Yom Kippur’da cami bir günlüğüne* sinagog’a dönüştürülmüş ve Abdülhamit tarafından Amerikalı Yahudilerin ibadetine tahsisi edilmiş. Bu güzel yapı bir günlük aradan sonra tekrar cami olarak açılmış ve fuarın bitiminden sonra da müslümanlar tarafından kullanılmış .Sonra maalesef o da diğer binalar gibi yıkılmış.”
“Bu Colombian World Exposion da bir Türk pavyonunun olduğunu duymuştum ama fazla da detaylı bir bilgim yok bu konuda, peki nasıl kurulmuş, kim yapmış bu Türk köyünü?
Arabanın içinde Wrigley Field stadyumu na doğru yola devam ediyoruz, ben de bu konuda okuduklarımı ve araştırdıklarımı anlatmaya başladım.
*20Eylül Salı 1893
1893 CHICAGO DÜNYA FUARINDA OSMANLI KÖYÜ
1891 yılı başında Chicago Dünya Fuarı yetkililerin den Sultan II. Abdülhamit’e Osmanlı İmparatorluğunun temsili için bir Türk reyonuyla katılım yapılması istenir. Osmanlı Sultanı da bu görevi Sadullah Suhami ve Şürekkası adlı bir şirkete verir. Çok pahalıya çıkacak bu projede padişahın birçok isteği vardır. İstanbul sokaklarını temsil eden bir meydan ve çevresinde sokaklar kurulacak, ama bu küçük şehir kıyıda köşede değil Avrupanın büyük devletlerinin reyonlarının hemen yanı başında olacaktır. Bu meydanın bir köşesine İstanbul’un Bizans’tan kalan yadigarı Mısır Obeliski’nin bir benzeri konulacak, hemen yanına da Sultan Ahmet meydanındaki III. Ahmet çeşmesinin suyu akan bir replikası yapılacak, sokağın içine de bir Türk Tiyatrosu kurulacak, burada Karagöz Hacivat’tan, akrobatlara ve Batıdan uyarlanmış operetlere kadar çeşitli gösteriler yapılacak, temsiller verilecektir. Türk köyünün tam ortasına da Süleymaniye’nin çok küçük fakat sahici bir benzeri yapılacak, burası yalnız fuarda çalışacak Türklerin değil, fuardaki diğer Müslümanlarında ibadetine açılacak ve fuardan sonra da Chicago şehrine hediye edilecektir. Türk köyünün hemen yanı başına kurulacak Hipodrom benzeri alanda Osmanlı topraklarından getirilecek en değerli atlar gösteriler yapacaktır. Üzeri kapalı sergi pavyonunda Türkiye’den getirilen sanayi ürünleri , el işleri, dokuma ve mücevher örnekleri ve silahlar teşhir edilecektir. Serginin en can alıcı bölümü de Abdülhamitin 30 000 resimlik özel fotoğraf koleksiyonundan seçilmiş Osmanlıyı ve şehirlerimizi yansıtan fotoğrafları oluşturan bölüm olacaktır. Ve bir de hem Türkiye’den son haberleri yazan hem de Türk köyünü anlatan İngilizce, Türkçe ve Arapça olarak basılacak bir gazete çıkarılacaktır.
Sadullah Suhami Şirketi adına Türk Köyünü yapmakla görevlendirilen Robert Levy fuarın açılışından iki yıl önce çalışmalara başladı. Önce Mısır Dikilitaşının kopyası üzerindeki yazılar plastik kalıplardan basılarak yapıldı, sonra Süleymaniye cami olmasa da Dolmabahçe camii ne benzer küçük bir cami için çalışmalara başlandı. Hazırlanan parçalar deniz yolu ile okyanus ötesine yollandı. On üç evden oluşan bir eski İstanbul şehri tasarlandı. Burada kubbeli bir çeşme ya da türbeye benzeyen bir Türk lokantası, Obeliskin önüne tenteli bir falcı stand i konuldu. Şehirde ki on üç dükkanda iki yüzün üstünde Türk işçi çalışıyordu. Fuar açıldığında Türk köyü Almanya, Hollanda reyonlarının yanında, onlardan hiç aşağı kalmayan bir ziyaretçi akımına uğradı. İngiliz işgali altındaki Mısır pavyonundaki gibi egzotik dansözler, ve eşek üzerinde tur bekleyen Chicagolular biraz da hayretle İstanbul dükkanlarının içindeki telgraf, telefon örneklerinden, Hamidiye zırhlısı maketine, denizaltı torpidolarından, Saray kuyumcusunun mücevherlerine, Girit imalatı sabun ve parfümlerden, Hereke işi dokumalara kadar Avrupanın “hasta adamı”nın gövde gösterisi objelere şahit oluyorlardı.
Camii Midway’deki fuarın bir anda sembolleri arasına girmiş sabah akşam büyük izdihamlara neden oluyordu. Ziyaretçi kalabalığı o kadar büyüktü ki fuar yetkilileri camiye giriş için bilet kesilmesini istiyorlardı. Ama Amerika da İslam dinini tanıtmak amacı kadar fuardaki Müslümanların beş vakit namaz kılma ihtiyacını karşılamak için camiyi yaptıran Abdülhamit anında bu teklifi geri çevirdi. Günde beş kere müezzin minareye çıkıyor ve şerefeden bütün fuara ezan okuyor kalabalıklar kapıda sıraya giriyordu.
LEOPARD VE LINDENTREE
ABDÜLHAMİT’İN ARAP ATLARI
Sultan II.Abddülhamit’in atlara karşı büyük bir düşkünlüğü olduğu bilinir. Yıldız sarayının bahçesinde, şimdi sanat faaliyetleri için kullanılan Ferhan ahırlarında en sevdiği atlarını çiftleştirir ve yetiştirirmiş. Bu atların çoğunu Osmanlı imparatorluğunun o zamanlar sınırları içinde olan Suriye’den getirttiği söylenir. Amerika Devlet Başkanı ve İç Savaşın meşhur komutanı General Ulysses S. Grant, başkanlığının son yılında İstanbul’a gelerek Osmanlı Sultanı II. Abdülhamiti ziyaret eder. Bu ziyarette Abdülhamit çeşitli silah ve hediyelerinin dışında ABD başkanına “Leopard” ve “Lindentree” adları verilen iki damızlık at hediye eder. Amerikanın kuruluşundan beri Arap atlarının üretimi ve yetiştirilmesine büyük önem verilmişti, hatta ilk Devlet Başkanı George Washington’un atı bile bir Arap atı idi, ama İç Savaş sonunda Arap atlarının üretildiği çiftliklerin hepsi ortadan kalkmış ve atların aile ağacı ile ilgili hiç bir kayıt kalmamıştı. Abdülhamit’in Başkan Grant’e hediye ettiği iki aygırdan “Leopard “, Amerika da 1877 yılında “Arabian Studs Book of America” da kayıtlara geçen ilk Arap atı olur.
Amerikalıların kovboy ve yerlilerden gelen ve iç savaşta da büyük rolü olan atlara karşı sevgisini çok iyi bilen Osmanlı Sultanı Chicago fuarına da kendi eliyle seçtiği kırkbeş Arap atı ile katılmaya karar verir. Fuarda bu kırk beş at deneyimli seyis ve biniciler tarafından “Vahşi Doğu” sergisinde Amerikalı at severlere tanıtılır. Bu atlar içinde Necime (Nedjme) adlı bir kısrak ve Obeyran adlı bir aygır izleyenlerin hayranlığını kazanır.Bu iki at da ileride “Arabian Stud Book of Amerika’da” Arap atlarının Amerikada’ki 1 ve 2 numaralı ataları olarak kayıtlara geçecektir. Bugün bile Amerika’da' ki çoğu Arap atının geçmişi 1893 Chicago Fuarına II.Abdülhamit tarafından yollanan bu iki Osmanlı atına dayandırılır.
WILD EAST SHOWU
NECIME
ABDÜLHAMİT’İN FOTOĞRAF SERGİSİ
Sultan II. Abdülhamit her ne kadar otuz üç yıllık saltanatını Yıldız sarayının duvarları arasında geçirmişse de, dünyanın en önemli ülkelerinin kralları ve başkanları ile çok yakın bir ilişki içindeydi ve Alman İmparatoru III Fredrick’den, Kraliçe Victoria’ ya, Amerika başkanı Grant’den Japonya Prensi Komatsu Akihito’ ya kadar dost edinmiş ve bunları zaman zaman Yıldız Sarayında ağırlamıştı. Bir taraftan Halifeliğin gereği, din adamalarını İslam dinini yaymak için dünyanın dört bir bucağına yolluyor, diğer taraftan da özel hafiyeleri ile başka ülkeler hakkında bilgi topluyordu. Din konusunda muhafazakar olmasına karşılık, sanatta Batı’ya tamamen açık ve reformist idi. Sarayındaki köşklerinde Avrupa’dan getirttiği tiyatro gösterileri ve klasik müzik konserleri düzenler, ağaç kakmacılığı ve marangozlukta uğraşır ve teknolojiye adeta hayranlık duyardı. Adana’da başlayan, Filistin’den geçip Hicaz’a uzanan Demiryolu da onun zamanında yapılmıştı. Devlet adamları içinde dünyanın en büyük fotoğraf koleksiyonuna sahipti. 962 Albümlük fotoğraf koleksiyonunda tam 35 535 fotoğraf vardı. Marangozlukla birlikte belki de en büyük hobisi olan fotoğrafçılığı hem başka ülkelerin başkanları ve prenslerine Osmanlıyı güçlü göstermek için kullanıyor, hem de onlarla yakın ilişki kurup diplomasi yapıyordu. Fotoğrafçıları Osmanlının tarihi binalarını, İstanbul şehrini, donanmayı, okulları atları ve insanların yaşam tarzını görüntülüyor aynı zaman da de Kraliçe Victoria ve Mark Twain dahil birçok ünlünün fotoğrafını çekip aile albümlerini hazırlıyorlardı. Abdullah Fereres adıyle bilinen Ermeni asıllı Vichen, Kevrok ve Hovsep kardeşler, Rum asıllı Vasilaki Kargapoulo ve Fransız Pierre Loius Pierson dünyanın dört köşesinde Osmanlı Sultanı için hummalı bir çekim uğraşı içindeydiler.
Çoğunluğunu İstanbul şehri, Osmanlı da Tıbbiye ve Bilim , Osmanlı ordusu ve donanması ile ilgili fotoğrafların oluşturduğu fotoğraf sergisi Chicago Fuarında büyük bir ilgi odağı olur. Sultan Abdülhamit’de bu fotoğrafların birer kopyasını Londra ve Paris’in en büyük kütüphanelerinden sonra Amerikanın Library of Congress’ine de armağan eder. Bu koleksiyon bugün hala Library of Congress’de itina ile sergilenmektedir.
Abdulhamit's Collection from Library of Congress
Album için tıkla, click for Album
CHICAGO COLOMBIAN EXPOSITION DÜNYA FUARININ AÇILIŞ VE KAPANIŞI
Chicago Dünya Fuarı Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’ya ayak basışının 400. yıldönümünü kutlamak için tasarlanmıştı. Chicago’nun güneyindeki göl sahilinde, Jackson Park’dan Hyde Park’ a kadar uzanan ve Midway Plaisance denilen 2,5 km karelik bir alanın üzerine kurulmuştu. Kristof Kolumb’un deniz aşırı yolculuğunu temsil etmek için göller ve su yolları ile donatılmış alanda New York, Washington D.C. ve St. Louis şehirlerinin küçük bir örneği yapılmış, etrafına da diğer ülkelerin pavyonları serpiştirilmişti. 1 Ekim 1892 de yapılan seremonilerden sonra fuar Mayıs 1893 de 46 devletin katılımı ile resmen açıldı. Binaların büyük bir kısmı geçici olarak yapılmıştı ve duvarların yapımında plastik, çimento ve staff denilen lifli bir madde kullanılmış, cephelerin beyaz badanasından dolayı fuarın devlet pavyonları olan bölümüne, halk tarafından “beyaz şehir” adı verilmişti. Bugün fuardan günümüze iki önemli bina kalmıştır, birincisi yukarıda bahsettiğimiz Science ve İndustry binası olarak kullanılan yapı, diğeri ise Michigan Avenue’nin üzerindeki Arts İnstitute of Chicago olarak kullanılan binadır. Geçici binaların hepsi birçok kalıcı bina ile birlikte fuarın kapanış tarihi 30 Ekim 1893 den tam dokuz ay sonra çıkan bir yangında tamamen kül olmuştur. Abdülhamit’in yaptırdığı ve sinagog’a çevrilmiş cami de büyük olasılıkla bu yangında yok olmuştur.
Fuarın en ilgi çekici alanlarından biri de Luna park bölümüydü. Buradaki devasa dönme dolap tam 80 metre yüksekliğinde idi ve üzerindeki 36 salıncağın beherinde altmış kişi taşıyabiliyordu. Bugün Navy Pier rıhtımında daha küçük bir benzeri olan ve adını yapıcısından alan “Ferris Wheel” dünya da bir ilk olup, o günden sonra özelikle Güney Amerika kıtasında yapılan ufak benzerleri “Chicago Wheel” olarak adlandırılacaktı. Fuar açık olduğu altı ay süresince tam 27 milyon kişi tarafından ziyaret edidi, en kalabalık gününde 750 000 kişinin üzerinde misafir kabul etti.
Fuarın açılışında bir Cuma günü II .Abdülhamit’in özel hafiyesi Fahri Bey’in düzenlediği yürüyüşte Türk Korteji askeri bando eşliğinde ve Chicagoluların katılımı ile Grant Park daki Art İnstitute ‘dan Türk köyündeki camiye kadar yürüdü. Camiye gelindiğinde katılımcılara hediye edilen kırmızı fesler Türk köyünü adeta bir gelincik tarlasına dönüştürmüş, askeri bando ve mızıka ve Arap atlarını üzerlerindeki sipahileri ile meydan sanki Yıldız Sarayının Hamidiye Camii önünde bir Cuma selamlığını andırmıştı. Cemaatle kılınan Cuma namazından sonra katılımcılara Türk yemekleri ve şerbetler ikram edildi. Chicago Dünya Fuarı 30 Ekim 1893 de günü büyük seremoniler ile kapandığında Abdülhamitin Türk Köyü en çok alkış ve takdir alan pavyonlardan biri olarak tarihe geçti ve tam 45 madalya ile ödüllendirildi.