Nişantaşı semtine adını veren Sultan Abdülmecit için1853-54 yıllarında dikilen taş.
Teşvikiye ve Vali Konağı caddelerinin kesiştiği yer
Acıbadem Sultan II Mahmut Nişan Taşı.
1812 yılında tüfekle yumuratyı 1000 adımdan vurmuş.
Sultan II Mahmut Dikilitaşı, Beşiktaş
Nişantaşı İstanbul’da bir semte adını veren dikili bir taş. Oysa bunların benzeri yüzlerce taş eskiden kentin kırsal alanlarını süslermiş. Bugün sayıları kırk kadar kalan bu dikili sütunların çoğunu mahalle aralarında, evlerin bahçelerinde, sokak köşelerinde, mezarlıklarda, cami avlularında görmek mümkün. Bazıları yerlerinden alınıp onarılarak müzelerin bahçelerine taşınmış.
Nişan taşı diye genelleme yapıyoruz ama bu taşların çoğu menzil taşları. Nişan taşı bir hedefe atılan okun veya tüfek mermisinin isabetini tescil etmek için dikilen taşlar. Örneğin Anadolu yakasında Acıbadem semtindeki Nişantaşı, Sultan II. Mahmut'un 1812 yılında 1000 adımdan hedef tahtası üzerine konulan bir yumurtayı vurması anısına dikilmiş.
Menzil taşlarına gelince, bunlar okun ne kadar uzağa atıldığını tescil eden rekor taşları. Bunların çoğu, ya Osmanlı’nın ünlü okçularına ya da Padişahlara ait. Bunları anlatmadan önce Osmanlıda okçuluğun tarihinden ve geleneklerinden söz edelim
Bu resimlerde Okmeydanı ndaki Fatih namazgahını ve minberini görüyorsunuz. Namazgahlar açık havada toplu halde namaz kılma alanları,ki bu enbüyüklerinden biri. Minyatürde Padişahların çoğu zaman Okmeydanında çocukları için sünnet düğünleri yaptığı ve okçuluk yarışmaları için çadırlarını kurdukları alan. Arkada Okçuluk tekkesi görünüyor.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u kuşattığında karargahını ve otağını Kasımpaşa sırtlarına kurmuş. Burada okçuları talim yapmışlar ve şehre ilk yarma hareketini buradan gerçekleştirmişler. İstanbul alındıktan sonra Fatih bu alanın etrafını sınır taşları ile çevreletiyor ve Okmeydanı adıyla okçulara tahsis ediyor. O öldükten sonra da oğlu II. Beyazıt buradaki tesisleri büyüterek ilaveler yapıyor. Babasının fetih öncesi otağını kurduğu noktaya bir kemankeşler, yani okçular tekkesi yaptırıyor. 1518 yılında bu tekkeye bir de minare ekleniyor. Bu tekkenin başında okçular şeyhi; Şeyhül-meydan görev yapıyordu. Okçuluk ve okçu yetiştirme son derece sıkı kural ve kaidelere bağlanmıştı. Okçu olmak isteyen adaylara “kabza talibi” deniliyor ve bunlara merasimle yayları veriliyordu. Hepsine okçulukta üstat olmuş hocalar öğretim veriyordu. Kabza talibi okçunun yay kullanma lisansı alabilmesi için oku en az 900 gez (594 m) uzaklığa atması gerekiyordu. Bunu başaranların kulağına Şeyhül- meydan, merasimle önce “kemankeş sırrı”nı söylüyor, sonra da atıcılar siciline kaydını yapıyordu. Bugün bile ağzı sıkı kişiler için kullanılan “kemankeş sırrı” tabirinin içeriği şöyle idi :
“Ey bu işe talip olan, attığın zaman, sen atmadın, Allah attı !”
Bu suretle ilerde başarılar kazanabilecek okçunun fazla gururlanmamsı ve tevazu göstermesi gereği anlatıyordu.
Tozkoparan İskender in 1550 tarihinde dikilen menzil taşı bugün hala orijinal yerinde, Okmeydanı Kulaksız Karakolu karşısında duruyor.
Kahvecibaşı Hüsamettin Ağa’ya ait olan menzil taşı. Bugün Harbiye Askeri Müze bahçesinde.Sultan III. Selim taşın kitabesini bizzat kendisi 1789 tarihinde yazmış.
Kahvecibaşı Hüsamettin ağaya ait menzil taşı Okmeydanı orijinal yerinde. 1900 ler başı.
Okçular Tekkesinde yetişen en önemli okçulardan biri Tozkoparan İskenderdir. Çok güçlü ve kuvvetli bir okçu olan İskender Ağa Yavuz Sultan Selim zamanında yaşamış ve İran ve Mısır seferlerine katılmış. Lakabını ok atarken, “toz” denilen, kirişin yaya bağlandığı bölümü kırmasından alıyor. 10 üzerinde tescilli rekoru var. Ama bunlardan en önemlisi gündoğusu havası ile Akruri menzilinde attığı 1281.5 gez lik(846,46m) rekor ki bugüne dek hala kırılamamış. Bu rekorunun anısına 1550 tarihinde dikilen menzil taşı bugün hala orijinal yerinde, Okmeydanı Kulaksız Karakolu karşısında duruyor.
İstanbul da dikkat çeken menzil taşlarından biri de eskiden Okmeydanında olan ve bugün Harbiye Askeri Müzesinin bahçesine taşınmış olan Kahvecibaşı Hüsamettin Ağa’ya ait olan menzil taşı. Sultan III. Selim taşın kitabesini bizzat kendisi 1789 tarihinde yazmış. Yıldız Poyrazı havasıyla Şerbetçizade menzilinde atılan okun 991 gez (654 m) lik bir mesafeye ulaştığını tescil ediyor.
Okmeydanındaki Fatih mihrab ve minberi restore edildikten sonra.
İstanbul'un diğer semtlerinden getirliip restore edilen menzil taşları Ok Meydanı Vakıf bahçesinde
Ok Meydanı Okçular Vakfı Binası. Arkada Hünkar Köşkü.
İstanbulun çeşitli semtlerinde bulunan birçok kırık dökük menzil taşı onarılarak Okmeydanı'ndaki Okçular Vakfına taşınmış. Yıllarca çarpık kentleşmenin sonucu evler ve gecekondular arasına sıkışıp kalmış eski tekke harabesi ve civarı, 2007 yılında başlayan çalışmalarla ortaya çıkarılıp alan ve etrafı açılıyor. Okçular tekkesi, Fatih’in olduğu söylenen namazgah mihrabı, minare ve taşlar onarılıyor. Burası Okçular Vakfı adıyla 2013 yılında, milli bir sporumuz olan okçuluğu yeniden canlandırmak , yeni okçular yetiştirmek için eğitim vermeye başlıyor. Nitekim son olimpiyatlarda gördüğümüz gibi genç okçularımız büyük başarılara imza atıyorlar. Bugün 5000 metrekarelik bir alanı kaplayan kompleks de Okçuluk Tekkesi, Mescit, Hünkar Kasrı, Konferans Salonu ve Kütüphane gibi bölümler yer alıyor. Hünkar kasrında okçuluk tarihi ve objeleri ile ilgili bir müze de bulunuyor. Alanı boydan boya kaplayan binanın üst kısmı okçuların talim yaptığı alan. İç kısımda ise kapalı salonlar ve soyunma odaları var.
Zamanımızda artık yeni nişan ve menzil taşları dikilmiyor. Ama Fatih Sultan Mehmet’ in bundan 572 sene önce etrafında okçuları ile otağını kurduğu alanda bugün Türkiye Cumhuriyetinin genç okçuları yetişiyor. Bu okçular rekorlarını nişan taşları yerine Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası kitaplarına ve madalyalara yazdırıyorlar.