1942 yılının temmuz ayı başlarında bir gün Astsubay Ethem Özmeral’e Atılay denizaltısının Çanakkale boğazındaki tatbikatı için hazır olmasını söylerler. Asıl tatbikata gitmesi gereken elektrik teknisyeni ortalıklarda yoktur. Astsubay Ethem hazırlanır, fakat son anda diğer elektrikçi ortaya çıkınca bu tatbikata katılmasına gerek kalmaz. Atılay denizaltısı Çanakkale boğazına doğru süzülür ve burada son olarak boğazın anforlu sularına dalar. Tarih 14 Temmuz 1942 dir ve bu güzel yaz günü Atılay denizaltısı bir daha çıkmamak üzere dalmıştır. Batış sebebi hiçbir zaman belli olmayacaktır. Kimisi bir yangın, kimisi ise Birinci Cihan Harbinden kalma bir mayına çarpma diye düşünür.
Aslında Atılay Denizaltısının batışı, II. Dünya Savaşının sürdüğü bu yıllarda, Türk Bahriyesinin ikinci büyük kaybıdır. Bundan bir sene önce Refah Şilebi 167 donanma mensubu ile İngiltere'ye gitmektedir. Oruç Reis, Murat Reis, Burak Reis ve Uluç Ali Reis adlı dört denizaltı İngilizlerden teslim alınıp Türkiye’ye getirilecektir. Refah gemisi 23 Haziran 1941 günü Akdeniz sularında seyrederken kimliği bilinmeyen düşmanın torpidolarına hedef olur ve 167 müretebatı ile batar. Şehitler içinde Ethem amcamın 48 astsubay arkadaşı da vardır.Bu iki talihsiz gün de benim doğum tarihim den öncedir. Benim hafızama nakşeden unutulmaz olay ise; 4 Nisan 1953 gecesi, Dumlupınar Denizaltısının Çanakkale Boğazının, Nara burnunda batışı dır. O zamanlar ilkokula yeni başlamış küçük bir çocuktum. Ethem amcamın radyo başında , arkadaşlarının ismi sayılırken ağladığını hatıralarım. Dumlupınar NATO tatbikatından Gölcük’teki üssüne dönmektedir. Bu sırada Çanakkale’den Ege’ye inmekte olan Naboland adlı İsveç bandıralı şilep ile Nara burnunda çarpışır. Beş kişilik güverte mürettebatından ikisi, Naboland’ın dev pervanelerine çarpıp o anda can verir.Diğer üçü ise kurtarılır. Akıntının çok yoğun olduğu bu bölgede, deniz çok kötü ve insafsızdır. Dumlupınar 81 Mürettebatı ile Çanakkale’nin sularına gömülür. Kurtaran gemisi gelmiş , kurtarma çalışmalarına başlamıştır. Aşağısı ile şu son konuşmalar tarihi arşivlere kaydedilmiştir. :
-Alo
Aşağıdan:
-Evet Dumlu.
-Ben Üsteğmen Suad.
- Evet Efendim, ben Selami.
-Selami nasılsınız, biz geldik. Şimdi bana durumu anlat !.
-Efendim, dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi su ile dolu.
-Kaç kişisiniz orada ?
-22 kişiyiz.
-Diğer daireler ile irtibatınız var mı ?
-Yarım saat önce telefonla konuştuk, şimdi cevap vermiyorlar...
-Merak etmeyin Kurtaran geldi, biz burdayız.
-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru mu?
-Selami Kurtaran geldi, şimdi kurtarma işlemine başlanıyor.
-Peki.
Bu arada Üsteğmen Suad durumu Kurtaran gemine rapor edecek ve on beş-yirmi dakika sonra Astsubay Selami ve mürettebata moral vermek için aşağıyı gene arayacaktır.
-Alo Dumlu.
-Evet Dumlu.
-Selami, nasılsınız?
-Efendim hava biraz fenalaştı.
-Morallerinizi bozmayın, o hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır, sigara içmeyin.
-Yok efendim, hepsi yatıyor, sigara da içmiyoruz. Işıkta yok..
-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.
-Kullanmıyoruz zaten, birinin ışığı çok zayıfladı.
Bu sırada deniz olanca gücüyle sandala vurmakta, telefon ıslanmaktadır. Üsteğmen muhaberatı keser ve gemiye döner. Yarım saat sonra sandala geri döndüğünde telefondan ilahiler, Allah sesleri ve iniltiler gelmektedir. Gaddarlaşan deniz şamandıranın ipini koparır ve aşağısı ile irtibat kaybolur. Akdeniz’deki Amerikan gemileri yardıma çağrılır ama, çok geçtir artık. Turgut Demirtaş’ın mısraları olanı ne güzel anlatır:
Göklerin yıldızları
Seksen bir yiğittiler
Kırmızıya gönüllü
Maviye aşıktılar
Dalıp suyun dibine Gökyüzüne çıktılar.
Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nin alt katında bu kahramanlar ebedileştirilmiştir. Bu müzede; Barbaroslar, Turgut Reisler, Piri Reisler, Hızır ve Uluç Reisler, Preveze ve Çanakkale savaşlarının hikayeleri anlatılmaz, adeta yaşanır. Müzenin hemen yakınında Beşiktaş iskelesinde, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin’in heybetli heykeli, Marmara Denizindeki eski fırkatalara doğru adeta yürümektedir. Ve ben bu sularda, bir zamanlar Ethem amcamın Dumlupınar Denizaltısı ile geçtiğini düşünürüm. Darıca açıklarından geçer, sağında Kartal, solunda Adalar, Marmara'nın altında, fay hattının üstünde yoluna devam etmektedir. Kız Kulesi yakınlarına gelince su yüzeyine doğru yaklaşır. Aşağıda, yukarıdaki gemilerin bilmediği, kuleyi Salacak’a bağlayan eski dehlizin harabeleri ve büyük zincirler vardır. Ve Dumlupınar Üsküdar’ı sağına Barbaros'u soluna alıp sessiz ve derinden Karadeniz’e doğru süzülür.
Cem Özmeral
19 Aralık 2001
Columbus Ohio