SULTAN BEYAZİT KÜLLİYESİ-CERRAHE KÜPELİ SALİHA SULTAN VE AŞÇI YAHYA BABA
Sultan II. Selim
Sultan Selim Camii-Edirne
Beyazit Külliyesi Bahçesi -2024
Edirne'deki Sultan Beyazıt Külliyesi, Sultan II. Beyazıt tarafından 1484 yılında yaptırılmaya başlanıyor. Mimar Hayrettin’in tasarımı olan kompleks 1488 yılında tamamlanıyor. Külliyenin merkezinde yirmi metre çapındaki büyük kubbesi ile Beyazıt camii bulunuyor. Beyazıt camii dışında külliyede bir hastane (Darüşşifa), bir imaret, çeşitli medreseler, bir hamam, bir kervansaray ve bir çeşme var. Bu binaların üzerleri de yüz kadar kubbe ile kaplanmış.
Külliye de çalışacak görevlilerin sayısı, külliyeye gelir sağlayacak vakıf çiftlikler, hanlar ve dükkanlar bizzat Sultan Beyazıt'ın hazırladığı Vakıfname de belirtilmiş. Çeşitli dallarda eğitim veren medreselerin hepsi üniversite seviyesinde. Ama, şüphesiz külliyenin tarihte en önemli yer kaplayan binası Darüşşifa, ya da hastanesi. Bugün burası sağlık müzesi olarak işlev görüyor.
Darüşşifa yalnız bir hastane değil aynı zamanda tıp öğrencilerinin eğitim ve tatbikat gördüğü bir üniversite idi. Özellikle göz hastalıkları ve akıl ve ruh hastalıkları bölümü dünyaca ün yapmıştı. Akıl ve ruh hastaları batı ülkelerinde iptidai usüllerle, bir nevi mahkum hayatı yaşarken, Darüşşifada çiçek bahçelerinde renkler, güzel kokular ve ruhu okşayan müziklerle tedavi ediliyordu. Bu çiçekler içinde sünbül, lale, reyhan, karanfil, şeboy, nesrin, yasemin gibi bir çok çiçek vardı. Bugün bile yolunuz düşer de Beyazıt Külliyesindeki Darüşşifa Sağlık Müzesini ziyaret ederseniz, tavus kuşlarının gezindiği avluda, mevsimine göre bu çiçeklerin çoğunu görebilirsiniz. Müzikle tedavi de hastane de görevli üç hanende ve yedi sazende tarafından özellikle Neva , Rast, Dügah, Segah, Çargah ve Süzgah makamında eserler çalınıyordu. Sazendeler ney, keman, musikaar, santur, çeng-i santur ve ud ustalarıydı. Yemeklerde usta aşçılar tarafından, hastalıklara göre değişen, sağlıklı ve doğal ürünlerden ve kırmızı etten ziyade kaz, ördek, bıldırcın, keklik eti gibi etlerden yapılıyordu.
Gene bu hastanenin eczanesinde haftada iki gün muhtaç hastalara bedava ilaç verilirdi. Bu ilaçları alabilmek için, hastanın fakir olduğunu ispat etmesi istenmezdi. İlaç almaya gelenler kapıda padişahın koydurduğu levha ile karşılaşırlardı. Bu levhada padişah, ilaçların muhtaç olan ve geliri yetmeyen hastalar tarafından kullanılmasını temenni ediyordu. Padişahın fermanına uymamaktan korkulur, dolayısıyla bu konu istismar edilmezdi.
DARÜŞİFFA'NIN BAHÇESİNDE AĞAÇLA SARMAŞIK
Ünlü şair Ahmet Kutsi Tecer 1957 yılında Darüşşifayı ziyaret etmiş ve bu ziyaretten sonra aşağıdaki şiiri yazmış. O tarihte burası nasıl bir işlev görüyordu bilemiyoruz. Ama ya burada gördüğü genç bir çift ona ilham vermiş, ya da bahçede gördüğü ağaca sarılmış bir sarmaşık. Belki de gençliğinden kalan bir aşkın anısı.
Oğlanın kaldığı yer daha darmış.
Her sabah avluda buluşurlarmış,
Doluncaya kadar bir kum saati,
Kızın etrafını periler sarmış,Burada, bu eski Darüşşifa’da
Birbirine âşık iki genç varmış.
Kızın bulunduğu yer loş bir
Oğlanın altında bir sihir atı.
Nihayet bir zaman gelmiş, sıhhati
Düzelmiş bu iki sevdalı gencin
Bir anda kaybolmuş hayatın tadı,
Meğer saadetmiş bu onlar için.
Son defa yan yana gelmiş ikisi,
And içmiş bir daha ayrılmamaya;
Kandırıp bu iki âşık herkesi,
Yeniden girmişler Darüşşifa’ya
En sonda acımış onlara Hızır,
Yaptığı bir iksir varmış kendinin,
Uyuduğu zaman Başhekim, Nazır
İlacına katmış her ikisinin.
İçince iksirden bu iki âşık,
Dünyası değişmiş her iki canın,
Kız bir ağaç olmuş, oğlan sarmaşık,
Issız bahçesinde Darüşşifa’nın.
ONYEDİNCİ YÜZYILDA DARÜŞŞİFADA BİR KADIN CERRAH: KÜPELİ SALİHA HATUN
Küpeli Saliha Hatun bir Yeniçeri'ye fitik ameliyati yaparken
Cerrahe Küpeli Saliha Hatun
Riza Senedi Örnegi
Osmanlı tarihinde ilk kadın cerrah Darüşşifada cerrah olan kocasının ölümünden sonra onun mesleğini devam ettiren, 17 yüzyıl başlarında yaşamış Küpeli Saliha Hatundur. 1622 ile 1624 yılları arasında Saliha Hatun tarafından imzalanmış 21 rıza seneti vardır. Bu senetlerin hepsi Saliha Hatunun erkek hastalara yaptığı fıtık ameliyatları öncesi hazırlanmış ve hastalar tarafından imzalanmıştır. Hastaların hemen hepsi Erzurum, Bursa ve İstanbul'dan gelen yerli, yabancı yeniçeri ve sivil erkeklerdi. 17 yüzyılda Batıda kadın doktor ve cerrah bulunmazken, Müslüman bir kadının Türkiye’de cerrahlık yapması, hele erkekleri mahrem sayılacak yerlerinden ameliyat etmesi dikkat çekicidir.
Saliha Hatunun hastalarının imzaladığı rıza senedi şer'iye mahkemesinde hastanın, şahitler huzurunda hekim veya cerrahı belirli bir ücrete kiraladığını belirttiği, şahit huzurunda imzalanan sözleşmelerdi. Bunun nedeni hasta, tedavi sonrası sakat kalır veya yaşamını yitirirse akrabalarının kan ve diyet davası açmaması içindi. İstemad isimli bir fıtık hastasının Saliha Hatun’ a verdiği rıza senedini aşağıda görüyorsunuz. Burada ilginç olan bir hususta, bunun bir kiralama akti olduğu, hastanın cerrahı kiraladığı ve cerrahın da bu kiralanmayı kabul ettiği dir.
“Uzun zamandır fıtık zahmetine müptelayım. şiddetle tedaviye ihtiyacım olduğundan Saliha hatun'u tedavimi yapması için 800 akçeye kiraladım. 500 akçesini peşin olarak teslim edip, 300 akçesi zimmetimde adı geçen hatuna borcumdur. Adı geçen hatunun tedavisi sonrası ölürsem, varislerim ve diğer kişiler saliha hatun'u kan pahası ve diyet bahanesiyle rencide edip dava eylemesinler. Dava ederlerse de dikkate alınmasın. İstemad'ın bu ikrarı Saliha hatun da tasdik ettiğinden yazılıp ellerine verildi. 30 ramazan 1032 (28 temmuz 1623)."
BEYAZIT KÜLLİYESİ AŞÇIBAŞISI YAHYA BABA
Beyazit Külliyesi Mutfagi
Asci Yahya Baba, Darüssifa Saglik Müzesi
Tunca Nehri , 2024
Edirnede’ ki Sultan Beyazıt külliyesi ndeki müzeyi gezerken dikkat çeken galerileri biri de Aşçı Yahya Baba nın mutfağı ve balmumu heykelidir. 15. Yüzyılda yaşamış Yahya Baba külliyenin baş aşçısıymış. Baş aşçı sıfatıyla, Darüşşifanın mutfağı da onun denetimi altında olmalıydı. Ama Aşçı Yahya Baba’nın en ünlü yemeği Darüşşifa’nın özel diyet yemekleri değil, yaptığı lezzetli pilavıymış.
Yemekleri yaptıktan sonra Allah'a şükreder "devma-ı devlet, nasib-i cennet" diye dua edermiş. Onbeşinci yüzyılda yaşadığı biliniyor, ama ne doğum ne de de ölüm tarihi bilinmiyor. Külliye haziresindeki mezar taşında onun ünlü nasihatı yazılı:
"Vücudunu gıda ile besleyen şeklen pehlivan olur. Ruhunu Allah aşkıyla dolduran gönülden evliya olur. Helal lokma ibadet ettirir, haram lokma ise kötü yola sevk ettirir. Sizin karnınız toksa, hüner başka açları da görmektir".
Beyazıt Külliyesinde muhtaç insanlara yemek verilmesi, bedava ilaç dağıtılması, ruh hastalarının müzikle tedavi edilmesi, hep insanların iyilik yapma arzularının birer göstergesi. Aşçı Yahya Baba da yalnız insanlara yapılan iyiliğin değil , aynı zamanda tüm canlılara olan duyarlılığın bir sembolü olmuş. Hikaye’ye göre Yahya Baba hergün külliyenin mutfağından arta kalan pilavları yakındaki Tunca nehrine dökerek, oradaki balıkları doyuruyordu. Bunun bir israf olduğunu söyleyen kilercibaşı, aşçıbaşına pirinç ve yağ miktarını azaltarak vermeye başlar. Ama Tunca nehrine atılan pilavlarda hiçbir azalma olmayınca, kiler amiri çareyi Aşcı Yahya’yı padişaha şikayette bulur. Durumu bizzat görmek isteyen padişah, birgün balıklara pilavları atan Aşçı Yahya izler ve ona bunun israf olup olmadığını sorar Bu sırada başlarını sudan çıkaran balıklar : “Sultanım senin ikramın yalnız kullarına mıdır, bütün canlıların bunda hakkı yok mudur, külliyenin artıklarını biz balıklara çok mu görüyorsunuz” diye sorarlar. O sırada başını secdeye koyan Aşçıbaşı Yahya oracıkta son nefesini verir. Padişah üzgündür, balıklara her gün bol kepçe balık verilmesini emreder. Aşçıbaşına büyük bir cenaze töreni düzenler ve onu külliyenin kuzey tarafındaki hazineye gömerler.Öldükten sonra da Aşçı Yahya Baba evliya mertebesine yükselmiş, hikayesi de efsaneye dönüşmüş.
Cem Ozmeral
14 Kasım, 2024
Dublin, Ohio
Sultan Beyazit Complex YouTube Video by Cem Ozmeral
References:
Hayat Tarih Mecmuası , 2 Şubat 2074 , Edirne'de beyazıt Külliyesi , Yımz Öztuna.