Babamın Heybeliada lise resimleri içinde iki önemli tarihi şahsiyetin resimleri özellikle dikkatimi çekmisti. İlk iki resimde İsmet Paşa takım elbise ve panama şapkasi ile hasır bir koltukta oturarak , belliki bir gösteri yada merasimi izliyordu. Paşanın bir yanında okul komutanı, diger tarafindada on yaşlarında bir erkek çocugu vardı. Beyaz elbiseli ve kasketli bu çocuk herhalde oğlu Ömer olmalıydı. Diğer oglu Erdal olduğunu tahmin ettigim gene aynı tip elbiseli bir çocuk ise on sırada başka bir Paşanın yanından gösteriyi izliyordu. Ikinci resimde ise bu defa İsmet Paşa aynı komutanlarla Heybeliada kumsalında ,denize bakarak birşeyler konuşuyorlardı. Yanındaki beyaz ceket ve kısa pantolonlu çocuk muhakkak Erdal olmalıydı. Çocugun gözlüklü yüzüne dikkatle bakarsanız , Erdal İnönünün o çok iyi tanıdıgımız mütebessim çehresini , gencecik haliyle seçebilirdiniz.
Resimi incelemeye devam edince suyun içinde yüzen insanların olduğunuda görebiliyordunuz. Resimin arkasına siyah mürekkeple Ismet Paşanın Deniz Lisesini Ziyareti diye not düsülmüştü. Tarihin atıldığı resmin üst kısmı makasla kesilmiş ve rakamların üstten aşağıya dörtte üçü yok olmuştu. Babamın 1932 ile 1936 arası okulda tahsil gördügünü bildiğimden ilk ve son rakkamın düz bir çizgi , ortadaki ikisinin ise yuvarlak yay şeklinde olmasından resmin 1934 de çekildigi kanaatine vardım. Bilindigi gibi İsmet Paşanın Heybeliadada şimdi müze haline getirilmiş bir yazlık evi vardi. İsmet Paşa çogu yazları burada geçirir, hatta deniz mevsimini burada açardı.1960 larda bile Paşanın o güreşci mayosu gibi boyundan askılı mayosu ile Heybeliadada iskeleden suya o meşhur çivilemesi ile atlayışını gösteren eski gazete küpürlerini dün gibi haırlarım. Ama bilmediğim ve sonradan ögrendigim bir konu aslında İnönünün yüzmeyi Atatürkün israri ile 1930 lardan sonra ögrendigiydi.
Rivayete göre denizi çok seven Atatürk bir gün Florya da yüzerken, köşke gelen İsmet Paşayı yaışa davet eder. Onun yüzme bilmediğini ögrenince kendisine bir hafta müddet verir yüzmeyi ögrenmesi için.* Inönü ertesi gün Deniz Lisesi Sınıf Subaylarından Ulvi Tekeş ile kayıkla Heybeliden Kaşik adasına doğru denize açılır. Denizin en derin yerinde Ulvi Tekeş suya atlar, ve İsmet Paşaya nasıl yapacağını tarif ederek suya çivileme atlamasını söyler. İnönü sandaldan asağıya kendini bırakır, suyun yüzüne çikincada can havliyle Ulvi Tekeşin boynuna sarılır. Ama kısa zamanda suyun üzerinde nasıl kalınacagını ve nasıl kulaç atılıp yüzüleceğini ögrenir. Acaba albümdeki İsmet Paşanın yüzme yarışlarını izlerken çekilmis resimleri yukardaki olaydan sonramı yoksa öncemi olmuştur? Resimdeki subaylar içinde Paşanın yüzme hocası Ulvi Tekeşde varmıdır? Belkide hiç bir zaman bilemiyecegiz.
Image:
Albümdeki Mareşal Fevzi Çakmak'ın resimleri Heybeliada Deniz Lisesinde çekilmemis. 1934 tarihli resim Hamidiye kruvazöründe ve Heybeliada açıklarında yada Gölcükte çekilmis olabilir. Ama diğer bütün resimlerlede olan ortak nokta Mareşalin bu resimlerde Bahriyelilerle beraber olması. İlk resimin haricindeki bütün diğer resimler Fevzi Çakmak'ın Romanya yolculuğu ile ilgili, en azından not bu şekilde düsülmüş resim arkasına. Bandolu, bayraklı bir uğurlama bu. Resimde, askerler, siviller, belki sefirler ve buraya koymadıgım bir beşinci resimde çok modern giyimli şik bayanlar var.
Ne yazikki bu Romanya yolculuğu ile ilgili bilgilere Mareşal'in hayatını yazan biyogrofilerin hiç birinde rastlamadım. Bütün ögrendigim Fevzi Çakmak'ın anne tarafından Varna'lı olması idi.
Benim Fevzi Çakmakla ilgili tek anım 1985 yılında onun ölümünden tam otuz beş sene sonra Haliç sırtlarındaki Pier Loti tepesinin altındaki Eyüp mezarlığını gezerken tesadüfen onun eski Osmanlı usulü kuş kafesi gibi yeşil demir parmaklıklı mezarına rastlamam ve ziyaret etmemdi. Kafes'in küçük bir pencereciğinin mermer pervazında kopya edilmiş bir tutam kağıt vardı. Bu kağıtlarda aradan otuz beş sene geçmesine rağmen tek partinin son günlerinde Mareşal'e ölümünden önce ve sonra yapılan haksızlıklar anlatılıyordu.
Iki kardeşini vatan uğruna şehit veren, Osmanli zamanında Balkan Savaşlarından, Kafkaslara ve Çanakkkale'ye, Kurtuluş Savaşinda, Büyük Taaruz'un planlarının hazırlanmasından , Sakarya Zaferine kadar tarihe adını yazdırmış, Cumhuriyet'in tam yirmi üç yılında Genel Kurmay Başkanlığı yapmış, Türkiyenin Atatürk'ten sonra tek Mareşali..................
Fevzi Çakmak ömrünün son günlerini bir bakım evinde yalnız olarak geçirmiş, cenazesinde kendisine bir devlet merasimi yapılmamış, Istanbul ve Ankara radyoları mutad müzik programlarını bile kesmemişti.
Süphesiz Kurtuluş savaşimızın bu en önemli isimlerinden birine yapılan haksızlık ve vefasızlık çok üzücü idi. Bugün Türkiyenin birçok yerlerinde onun ismi sokaklara ve okullara verilmiş durumda. Bizde bulduğumuz ve sizinle paylaştığımız bir iki resimle bu büyük askeri bir kere daha saygı ile anıyoruz.
Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devletinin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir. Bunun ilk azimet noktası, sefain-i harbiye tedarikinden evvel onları muvaffakiyetle sevk ve idareye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara malikiyettir.
M.KEMAL ATATÜRK Hamıdeyinin Hatıra defterinden
RAUF ORBAY VE HAMIDIYE
Hamidiye Kruvazöru Türk denizciliğinin simgesı olmuş bır gemimiz.Oruç Reislerin, Turgut Reislerin, Barbaros Hayrettinlerin, o Akdenizi bir Türk gölü haline getiren Bahriye geleneğinin , 20. yüzyıldaki bir devamı. Hamidiyeyi onun kahraman Komutanı Rauf Orbaydan, Süvariyide gemisinden ayri düşünmek herhalde hem ikisine, hemde tarihe karşi haksızlık olur . 1903 de Osmanli donanmasına katıldıktan sonra Sultan Abdülhamitin ismine dayanarak Hamidiye adını alan kruvazör Balkan savaşlarının en zor günlerinde kıdemli yüzbaşi Rauf Orbay komutasında Bulgar limanlarını ve Varna limanını topa tutuyor.
Karadenizden geri dönerken Hamidiyenin ön kısmı bir Bulgar torpidosuna hedef oluyor.Yaralı kruvazör başi suya batık, yaralı yaralı Istanbula geri dönüp, Kasımpaşa tersanesinde tamire alınıyor. Daha sonraları gene Balkan Savaşları sırasında bu defa Ege ve Akdenize açılıp bu defa bu denizleri Yunan donanmasına dar getiriyor. Bir bakıyorsunuz bir limanda cephanelikleri bombalıyor, bir bakıyorsunuz Yunan gemilerini peşine takmiş onlari Türk gemilerinin menziline sokuyor. Bazen kayboluyor sonra Akdenizin başka bir köşesinde ortaya çikiyor.Düşmanları korkutan bir "Hayalet Gemi " efsaneside böyle doğuyor. Birinci dünya savaşi sırasında bu defa görev sahası Karadenize kayıyor ve burada Türk donanmasının Ruslara karşi gözcülüğünü ve muhafizlık görevini yerine getiriyor.
Kurtuluş Savaşi sırasında Rauf Orbay Hamidiyeden ayrılacak ve Sivas'a geçerek Mustafa Kemal'e katılarak bu savaşin en önemli liderlerinden biri olacaktır. Cumhuriyetin ilk yillarında Hamidiye Atatürk'e Karadeniz yolculuğunda ev sahipliği yapacak ve Atatürk Türk denizcilerine misyon gösteren ve yukarida alıntı yaptığımız sözlerini Hamidiyenin hatıra defterine yazacaktır. Atatürkün ölümünden sonra Hamidiye kruvazörü bu defa onun Yavuz'un güvertesindeki naaşina muhafızlık görevini yapacak ve bu deniz merasimi ile onu son yolculuğuna uğurlayacaktı. Gene bu Cumhuriyet yıllarında Hamidiye bir taraftan Donanmadaki görevine devam ederken diğer taraftan Deniz Harpokulu ögrencilerine "okul gemisi" görevi üstlenecek, onlari liman liman dolaştırıp staj ve pratik yapmalarını sağlayacaktı. Işte asağıya aldığımız resimlerden Atatürkle Rauf Orbayın resmi hariç bütün resimler 1934 le 1936 yılları arası Deniz Lisesi mezunlarının diploma töreninden sonra Hamidiye kruvazörüne geçerken ve onun güvertesinde geçirdikleri o güzel anları yansıtmaktadır. Ögrenciler diploma ve "meç tevzzii" nden sonra filikalarla Hamidiyeye doğru yol alırken, kıyıdaki diğer ögrenciler tören kıyafetleri içinde ellerindeki şapkaları ile onları uğurlamaktadır. Genç mezunların gözlerindeki sevinç ve Hamidiyeye bu kadar yakın olmanın gururu açıkca belli olmaktadır.
Hamidiyenin kahraman Komutanı Rauf Orbay 1964 yılının sıcak bir Temmuz günü aramızdan ebediyen ayrılacak, onun ölümünden dört ay sonra emektar Hamidiye parçalanarak hurda olarak satılacaktır. Belki Hamidiyeyi para için satanlar birazda utançtan onun komutanının ölümünü beklemişler, belkide yorgun kruvazör kahraman komutanı ile birlikte tarihe karışmak istemiştir.