Maçka Parkı İstanbul’da bugüne kadar görmediğim nadir parklardan biridir. Halbuki İnönü stadının biraz yukarısındaki bu parkın civarında az mı vakit geçirmiştim. Stadyumun adının Mithatpaşa olduğu zamanlarda, “Yeni Açık” tribünün yerinde bir konserve kutusuna benzeyen gazhanenin demir kafesinin olduğu zamandan beri buradan maç seyretmiştim. Gazhanenin yıkılıp tahta perdeler arasında Yeni Açığın kademe kademe yapılan beton oturma sıralarında maç seyrettiğimi de bilirim. Plastik koltukların olmadığı, “oku oku minder yap abi” diye eski gazetelerin satıldığı, aynı gazetelerin karda, kışta fanilerimizin içine sokulup bizi ısıttığı maç günlerini de hatırlarım. Hele, bazen parasızlıktan “beleş tepe”ye tırmanıp kel sahanın yarısını görebildiğimiz yerden maç seyrettiğimiz günleri hiç unutamam.
Bu Haziran ayında yıkılıp yeniden yapılacak İnönü stadının yapımına aslında İkinci Dünya Savaşı öncesi başlanmış. İlk zamanlar burada Padişah II. Abdülhamitin Has Ahırları varmış. Sonra, Osmanlının ilk modern tiyatrosu olan Saray Tiyatrosu da buradaymış. 1939 yılında İstanbul Valisi Lütfi Kırdar’ın emriyle bütün bunlar yıkılıyor ve İtalyan mimar Paolo Vietti Violi tasarladığı İnönü stadının temelleri atılıyor. Ama birkaç ay sonra savaş çıkınca inşaat duruyor. 1947 yılında II. Dünya Savaşın bitiminden iki yıl sonra Violi’nin tasarımındaki stadın Gazhane tarafındaki açık tribünleri yerine bir taş duvar çekilmiş, saat kulelerinin ortasındaki boşluğa konulması tasarlanan heykeller konulmamış, ama stat İnönü adıyla futbolseverlerin hizmetine açılmıştır. Aynı zaman diliminde Taksim Kışlasının yerine yapılan Gezi Parkı’na heykeltıraş Rudolf Belling’e ısmarlanan at üstündeki İnönü heykelinin konulacağı büyük bir kaide konulmuştur. Mermer kaidenin bir yüzünde Atatürk’ün İsmet Paşanın askeri dehasını öven sözleri, diğer yüzünde de İstanbul Valiliğinin Cumhurreisi ve Milli Şef’e İstanbul şehrinin sevgi, saygı ve minnet duygularını belirten bir yazı vardır. Yapımı geciken heykel sonunda tamamlandığında görülür ki; heykel kaidenin üzerine konulursa Taksim meydanındaki Atatürk ve Cumhuriyet anıtı bunun yanında küçük kalacaktır. Bu nedenle heykelin Taksim Gezisine konulmasından vazgeçilir ve uygun bir yer bulunana kadar bir depo da saklanmasına karar verilir. 1950 yılın da da Demokrat Parti iktidara gelince bu proje tamamen rafa kaldırıldığı gibi Gezi parkındaki heykel kaidesinin iki tarafındaki yazılar tahta perdelerle örtülür. Demokrat Parti iktidarının ilk yaptığı işlerden biri de İnönü stadyumunun ismini de “Mithatpaşa” olarak değiştirmek olmuştur.
1982 yılında heykelin yapılışından tam kırk sene sonra İnönünün at üstündeki heykeli tarihin tozları içinden çıkarılarak Maçka sırtlarındaki parka kaidesi ile birlikte yerleştirilir. Aynı tarihlerde Mithat paşa stadyumunun ismi de orijinal adı olan İnönü’ye değiştirilecektir. 1972 yılından beri Amerika da yaşadığımdan bu olaydan haberim olmayacak ve biraz aşağısında senelerce maç seyrettiğim Maçka parkını ve İnönünün heykelini bugüne kadar hiç göremeyecektim. Son Taksim Meydanı düzenlemesi ile İnönü Heykelinin hikayesi tekrar gündeme geldiğinden, heykeli ve içinde olduğu Maçka Parkını merak etmeye başladım. Benim İstanbul’dan ayrıldığım 1972 yılında Maçka sırtlarında Hilton Oteli, Lütfi Kırdar Sergi Sarayı ve Taşlık gazinosu vardır. Sergi Sarayına ilk gittiğimde beş altı yaşlarında bir çocuktum, yerli mallar haftası ile ilgili sergiden bir sürü broşür, eşantiyon hediyelik aldığımızı hatırlarım. İleriki yıllarda burası basketbol salonu olarak kullanılacaktır. Hilton otelinin Pub’ı ise genç bir banka müfettişi iken arkadaşlarla çokça gittiğim, hatta o zaman yeni nişanlandığım eşim Sitare’yi ilk çıkardığım mekandır. Taşlık gazinosuna gelince, orada bir anım yoktur, ama bugün yerinde Swiss Otelin ve biraz ötesinde de Dolmabahçe caminin silüetini bozan çirkin Gök Kafesin olduğu taşlık alanın hikayesi oldukça ilginçtir.
Fotoğraflar Selçuk Erarslan
1874 yılında Sultan Abdülaziz Maçka sırtlarına dört minareli, çok görkemli bir cami yapmak için Saray Mimarı Sarkis Balyan’a görev verir. Caminin yapım masraflarını karşılamak içinde bir vakıf kurar ve Akaretlerdeki Sıra Evleri yaptırır. Sarkis Balyan Maçka sırtlarına yapacağı cami için taş döşeyerek düzlük bir alan yaratır ve caminin kubbesini taşıyacak dört büyük fil ayağının konulacağı yerlerin temellerini atar. Ne var ki Sultan Abdülaziz , Aziziye ( ya da Aziziya? ) adı verilecek caminin duvarlarının yapımına başlanmadan önce tahtan indirilir ve hapis edildiği Feriye Sarayında vefat eder ve caminin inşaatı da yarım kalır. Aziziye camiinin taş temelleri İnönü stadının yapılacağı 1947 yılına kadar harap bir haldedir ve buradaki tek yapı salaş bir kahvehanedir. Taksim meydanının yeniden düzenlenmesi, Taksim Gezi Parkı, Sergi Sarayı, İnönü stadı gibi çevre düzenlenmesi yapıldığı bu yıllarda Maçka’dan Nişantaşına kadar uzanan Dolmabahçe sırtlarındaki yeşil alan da İstanbul belediyesi tarafından değerlendirilir ve buraya halkın kullanacağı bir park yapılır. Parkın yeşillik alanları yeniden düzenlenir, buradaki meşe ve kestane ağaçlarının yanına, ıhlamur, kavak, gürgen,meşe, akasya, şimşir gibi nadide ağaç fidanları dikilir, Aziziye camii temellerinin olduğu taşlık alana da bir gazino inşa edilir. İşte Müzeyyen Senarların, Zeki Mürenlerin, Behiye Aksoyların, Muazzez Abacıların as solist olarak yıllarca sahneye çıktıkları şimdi yerinde Swiss Otel yükselen, Fahrettin Aslan’ın Taşlık Gazinosu burasıdır. Gene bu yıllarda Cumhurreisi İnönü parkın hemen yanında küçük bir arazi satın alacak ve buraya boğazı gören iki katlı modern bir yazlık ev yaptıracak ama bu evde oturmak kendisine hiç nasib olmayacaktır.
INONUNUN MACKA'DAKI EVI
PARKDAKI HAVUZLAR
TELEFERIK
Kasım ayında İstanbul’a planladığım seyahatimde ilk görmek istediğim yer Maçka parkı. Ama son zamanlarda Cumhuriyeti kuran devlet adamlarımız o kadar unutturulmaya çalışılıyor ve Atatürkün reformları rafa kaldırılmaya çalışılıyor ki; Maçka Parkındaki İnönü heykelinin geleceğinden endişe etmeye başladım. Biraz da sabırsızlanarak İstanbul’daki arkadaşım Selçuk Erarslan’dan Maçka Parkına gidip birkaç resim çekmesini rica ettim. Sağ olsun Selçuk da gitmiş hem İnönü heykelinin hem de İnönünün hiç kullanamadığı evinin resmini çekmiş. İnönünün evi şu anda bir İnşaat şirketine kiraya veriliymiş. Bu arada bilmediğim bir şey daha öğrendim. Taksim, Taşkışla ve Maçka 1993 de teleferikle birbirine bağlanmış. Burada ilk amaç İstanbul Teknik Üniversitesinin Maçka vadisinin, Gümüşsuyu ve Maçka tarafındaki iki kampüsünün arasındaki ulaşımının sağlanması imiş. Ama sonraları bu teleferik den turistler ve halk da ulaşım için yararlanmaya başlamış. Teleferiğin büyük bir bölümü maçka parkının üzerinden geçiyor, aşağınızdaki yeşillikleri, çocuk bahçelerini, açık hava tiyatrosunu, havuzları seyrederek 3,5 dakikalık güzel bir yolculuk yapıyorsunuz. Bu yolculuğu yaparak, Maçka Parkını seyretmek, İnönü heykelini görmek Kasım ayında yapacağım ilk iş olacak. Sonra biraz aşağıya inip, eğer hala kaldıysa Beleş Tepe’den yıkılan Yeni Açığa bakacağım. Belki de Gazhane tarafındaki duvar tekrar gözümde canlanacak, kale arkasındaki, çukurda trençkotlu foto muhabirleri flaşlarını patlatacak, yer seviyesinin altıdaki duhuliye tribünündeki seyircileri göreceğim. Küçük Ahmet Fenerbahçe kalecisi Şükriye penaltı atacak,Lefter topu alıp deftere yazacak, Metin kafaya çıkacak. Bende geçen günlere yanıp, ah çekeceğim.