Otuz yıl kadar önceydi. Yemekten sonra eşim Sitare ile kaldığımız Bodrum Halikarnas otelinden çıkmış barlar sokağında özgün müzik yapan küçük bir bara girmiştik. Oturduğumuz sedirin üstünde hem içkilerimizi yudumluyor hem de saz çalan aşığın söylediği güzel Anadolu türkülerini dinliyorduk. Türkülerin çoğu Ankara’da o zamanlar çok popüler olan Ruhi Su’dan dinlediğim türkülerdi ve çok hoşuma gitmişti. Aşık programını o güne kadar hiç duymadığım bir türkü ile bitirmişti. O gün aklımda türküden yalnız Halil , Çakır Gülsüm ve Çökertme isimleri kalmıştı. Sonraları Bodrum’a her gelişimde yolda yürürken olsun, müzik yapan barlarda osun bu türküyü defalarca duydum. Çökertme türküsü bundan yüz küsur yıl önce Turgutreis civarında yaşamış bir kanun kaçağı katilin sevgilisi ile olan hazin öyküsünü anlatıyordu. Öykünün baş aktörü Halil yerel hükümete başkaldırdığı için halk kahramanı olmuş ve Efe lakabını almış, sevgilisi çengi Çakır Güssün’le olan kısa aşk macerası türküye konu olmuştu. Bugün bile hala Bodrum ve yöresinde müzikli eğlence yerleri programlarını çoğunlukla Çökertme türküsü ile bitirir ve çoğu müşteri kendilerini piste atıp yaptıkları zeybek dansı ile geceyi noktalarlar. Hikayenin kahramanları bir tiyatro piyesine konu olacak kadar zengin. İsterseniz önce onları tanıyalım, sonra da türkünün öyküsüne geçelim.
HİKAYEDE ADI GEÇEN KİŞİLER
ÇİNGEN HALİL (HALİL EFE)
Kaçakçı, katil, kanun kaçağı,efe. Bozüyük köyünden Demirci Ali’nin oğlu.
ZELIHA
Çingen Halil’in kız kardeşi
ÇAKIR GÜSSÜN (GÜLSÜM)
Çengi. Halil Efe’nin sevgilisi, Ali Gallem’in eşi Hefse Alagöz.
HAFİZE
Çakır Güssün’ün annesi, Çerkes kaymakamın Hizmetçisi
DERTLİ ALİ
Çakır Güssün’ün Koruması
HACI PALYA
Çingen Halil’in arkadaşı Konacıklı deveci
KÖR BAYRAM
Halilin öldürdüğü adam
ÇERKES KAYMAKAM
Bodrum Kaymakamı,Ömer Lütfi Hulusi
ŞERİFALIOĞLU İBRAHİM ÇAVUŞ
Çerkes Kaymakamın zaptiyesi, Halil Efenin eski arkadaşı
SELAMOĞLU MUSTAFA
Çerkes Kaymakamın zaptiyesi, Halil Efenin eski arkadaşı
KOSTA PAHO
Kos’lu Rum kaptan
ANDON
Kaptan Kosta’nın tayfası
KOLCUBAŞI BARKA
Çerkes Kaymakamın kolcubaşısı
ALİ KAPTAN
Kolcubaşı Barkanın oğlu
ÖMER ÇAVUŞ
Jandarma Komutanı
KARAKAYALI MEHMET EFE
Halil Efenin mahpus arkadaşı
PEKSİMETLİ MUSTAFA EFE
Halil Efe’nin mahpus arkadaşı
ALİ GALLEM
Çakır Güssün’ün kocası
ŞER MEHMET KAPTAN
Çakır Güssün’ü Marmaris’e kaçıran kaptan
ALİ ONBAŞI (SARSILMAZ)
Çakır Güssün’ün Halil Efenin ölümünden sonra kaldığı evin sahibi
ÇİNGEN HALİL‘İN HALİL EFE OLMASI
Çingen Halil 1870 yılında o zamanlar Akçaalan denilen Bodrum’un Turgut Reis nahiyesinde doğmuş. Baba tarafından büyük dedesi ailesi ile Van’ın Erciş köyünden buraya göç etmişler. Babası Demirci Ali Bodrumda bir Roman kızı sevmiş ve evlenmiş. Annesinden dolayı Halil’e Çingen Halil derlermiş. O devirde Bodrum tenha, hele Akçaalan küçücük bir köy. Halkın çoğunluğu geçimini balkçılık, sünger avcılığı ve kaçakçılık ile sağlıyor. Turgutreis kıyılarının hemen karşısında İstanköy adası var. Rumlar bu adaya Kos diyorlar, ada nüfusunun büyük kısmı Rum. Kaçakçılar Kos’a tütün götürüp, karşılığında Bodrum’a uzo ve şarap getirirlermiş. Osmanlı devleti dış borçlarını ödeyebilmek için bir tütün rejisi kurmuş ve üretilen tütünü çiftçiden yok pahasına alıp dışarıya satıyormuş. Merkezi hükümetin otoritesine karşı çıkan çiftçilerde eli silah tutan kabadayılar ve eşkıyalarla anlaşıp kaçakçılık yapıyorlarmış. Çingen Halil de işte öyle kabadayılardan biri. Sık sık İstanköy adasına Rum kaptanların kanvagalarında* kaçak mal götürürmüş.
Çingen Halilİ’in kanunla başının derde girip dağlara çıkması kız kardeşi Zeliha’yı bir namus meselesi yüzünden öldürmesi ile olmuş. Jandarmalar ve kolcular tarafından aranan Halil çareyi dağlara çıkmakla bulmuş. Artık Çingen Halil varlıklı ağaların köylerine baskın yapan, haraç kesen, adı dilden dile dolaşan bir Efe olmuş. Yaka köyüne yapılan gene böyle bir düğün baskınında çıkan çatışmada Halil Kör Bayram adlı kişiyi öldürdükten sonra Kos adasına kaçıp bir müddet burada yaşamış. Halil’in nedendir bilinmez başına ne geldiyse hep düğün devletlerinde gelmiş. Küçük yaştan beri güzel keman çalar, zeybek oynar ve sonrada oturup arkadaşları ile muhabbet eder ve içermiş. Kos adasında yaşarken davet edildiği bir düğünde Rum kaçakçıların ihbarı sonucu yakalanarak tutuklanmış ve Bodrum Kalesinin zindanına götürülmüş.
BODRUM KALEBENTLİĞİ VE ÇAKIR GÜSSÜN’Ü KAÇIRMASI
O yıllarda Bodrum kalesindeki zindan en azılı haydutların ve katillerin sürüldüğü hapishanedir. Burada kalebentlik yapmak ise adeta bir ömür törpüsüdür. Bodrum sıcağında mahkumlar sıcaktan, bakımsızlıktan ve hastalıktan çoğu kez ölüp giderler. Halil Efe burada Rum kaçakçılardan alacağı intikamı kurarak tam yedi yıl kalmış ve sonunda cezasını tamamlayıp dışarıya çıkmış. Özgürlüğe adım attıktan kısa bir zaman sonra Akçaalan’ın Karakaya köyünde bir düğüne davet ediliyor. Düğünde yörenin ünlü çengisi güzelliği dillere destan “Çakır Güssün” de varmış. Çakır Gülsün annesi Hafize ile birlikte gündüzleri Bodrum’un Çerkez Kaymakamının evinde hizmetçilik yapar geceleri de oturak alemlerinde çengilik yapar raks edermiş. Güssün bakır’a çalan tenli, masmavi gözlü, boylu boslu, hem oynak hem de cilveli bir zamane güzeli. Peşinde koşan varlıklı ağalar, tüccarlar ve hükümet adamları var. Zaten “kalleş kaymakam” diye de anılan Ömer Lütfü Bey evinde her gün gördüğü bu kıza abayı yakmış onu kuma almak için fırsat kolluyor. Tabii üzerinde bu kadar göz olan çenginin düğünlerde ve oturak alemlerimde kendisine eşlik eden bir koruması var, adı Dertli Ali. Halil Çakır Güssün ilk defa bu düğünde görür ve ilk görüşte de ona sevdalanır. Güssün geceleri koruması Dertli Ali’nin evinde kalmaktadır. Bunu bilen Halil bir gece kızanları ile birlikte Dertli Ali’nin evine baskın yapar ve Güssün’ü kaçırır. Bunu duyan Çerkez Kaymakam küplere biner ve hemen zaptiyeleri Şerifalioğlu İbrahim Çavuş ve Selamoğlu Mustafa’yı Halil’i yakalamak için üzerine yollar. İbrahim Çavuş da Selamoğlu Mustafa da Halil’in eski arkadaşlarıdır. Bunlar Halil’i sevdiklerinden onun gönlünü alarak ve durumu anlatmak için bir eğlence alemi düzenlerler ve burada ona teslim olmasını salık verirler. Halil Efe bu, böyle bir çağrıyı kabul etmez, zaten Bodrum kalesinden yeni çıkmıştır. “Efenin ölüsü dağda kalır, teslim olmam gayri “ der ve yanına Güssün’ü de alır ve yola çıkarlar.
HALİL VE GÜSSÜN’ÜN YAKALANIŞI
Artık Halil sevgilisi ile izini kaybettirmek için köy dolaşmakta, bazen eğlence alemlerine katılmakta, çoğu zamanda sevgilisi ile dolaştığı dağlarda mağara kavuklarında yaşamaktadır. Halil Güssün ile kaçıp saklanırken Selamoğlu Mustafa onu yakalayıp teslim etmediği için Bodrum Kaymakamının hışmına uğramış ve yakalanması için peşine kolcular yollanmıştır. Ama Selamoğlu Halil Efe’yi yakalayacağına dair Kaymakam’a söz verince affedilmiş ve hatta yakalama mükafatı olarak kendisine 100 lira vadedilmiştir. Selamoğlu Mustafa yola koyulur ve eski arkadaşının Şaplıkaya köyü civarında Küdür sahilinde küçük saz damlı bir evde arkadaşları ile muhabbet edip, içki içtiğini öğrenir. Buraya vardığında herkes çakır keyiftir, Halil Efe bazen keman çalmakta , bazen de oynamakta olan Çakır Güssün’e eşlik etmektedir. Selamoğlu bir kez daha eski dostuna kıyamaz ve Çerkes Kaymakamın peşine Bodrum’dan Jandarma komutanı Ömer Çavuş emrinde kolcuları yolladığı haberini verir. Bunu duyan Halil Güssün’ü alıp İstanköy adasına kaçmaya karar verir. Bir sandalla Çökertme’den çıkıp Hacı burnunda Rum Kaptan Paho ve tayfası Andon’un kangavasına (süngerci teknesi )binerler. Ama bilemezler ki Paho para karşılığı Halil’i teslim etmek için Çerkez kaymakamla anlaşmıştır. Rum kaptan şiddetli esen Lodos’u bahane ederek dümeni güneye Aspat’a doğru kırar. Aynı zamanda da teknenin üzerinde gene bir içki alemi başlatılır. Andon gizlice Halil ve Güssün’ün uzolarına balıkları yakalamak için kullanılan uyuşturucu zehirden koyar. İki sevgili derin bir uykuya dalarlar . Kısa süre sonra da sünger kankavası Rum Kaptanın planladığı şekilde Bitez yalısında** , iskelenin karşısında açıkta demir atar.
HALİL EFE’NİN SONU VE TÜRKÜ’NÜN DOĞUŞU
Halil Efe ve Çakır Güssün tekne de baygın şekilde uyurken Paho gizlice kayığa biner ve kıyıda zaptiyeleri ile beklemekte olan Ömer Çavuş’a geldiklerini bildirir. Ömer Çavuş da denizden buraya gelmiş olana Kolcubaşı Barka ve oğlu Ali Kaptan’a kalyonları ile Paho’nun teknesine gidip Halil’i teslim almalarını ister. Ay ışığı altında kolcu kayığı Rum Kaptanın kangavasına yanaşınca Halilin kaçacağından korkan Ali Kaptan ateş etmeye başlar ve ayağa kalkan ve sonra sendeleyerek yere düşen Halil’i ayağından yaralar. Bacağından kanlar boşalan Halil kolcu kalyonu ile Bodrum’a getirilir. Çerkez Kaymakam Halil’in yakalandığını herkese haber vermiş ve meraklı halk eski telgrafhane binası yakınındaki iskelede toplanmıştır. Burada yarası bile sarılmamış Halil Efe yerlerde süründürülerek ve başı taşlara çarparak Hükümet Konağı yakınında bir karakola getirilir ve buradaki bir odaya atılır. Çerkez Kaymakam da hiç vakit kaybetmeden karakola gelmiştir. Yerde bir hasır parçasının üstünde bitap yatmakta olan Halil’e dönerek “Senin gibi bir baş belasından kurtulduk artık “der. Halil Efenin cevabı kısadır:
“Ben bu yaradan ölmem, gine gurtulurum”
Ama kurtulamaz. Çerkez Kaymakam mahkemeye çıkmadan Halil’in halledilmesi emrini vermiştir. Halil kendisine işkence eden Kel Mülazım adlı jandarma çavuşundan su ister. Kel Mülazım “su senin neyine” diyerek boğazına urganı geçirir ve oracıkta onu boğarak öldürür. Halil’in mahpus arkadaşları Karakayalı Ülküm Mehmet Efe ve Peksimet'li Mustafa Milas yolu üzerinde, günümüzde Halk Bankasının olduğu yerde bir Melengiç ağacın dibine dar bir mezar kazarlar. İkindi vakti, namazı bile kılınmadan Halil Efe’nin cansız bedeni elbiseleri ile mezar çukuruna atılır. Arkadaşları bir iki dua mırıldanırlar.
Çakır Güssün’e gelince: Belki de o sabah ilk defa sevdiği adamın arkasından yanık sesiyle bir ağıt yakmıştır ve sözleri dilden dile değişe değişe Bodrum’un o ünlü Çökertme türküsünü oluşturmuştur. Halil’in öldürülmesinden sonra , Güssün’ün Şer Mehmet Kaptanın teknesi ile Marmaris’e kaçtığı ve bir zaman Ali Onbaşı adlı birinin evinde kaldığı söylenir.Bazıları sonradan onun Yalıkavak’ın Küdür bölgesine yerleştiğini ve Goca Güssün adıyla çalgıcılık yaptığını söylerler. Başkaları ise onun Türkbükü’ne yerleşen Hafize Alagöz olduğunu söylerler. Bu ikinci olasılık gerçeğe daha yakındır. Zira Hafize, Halil’in can yoldaşı Şerifalioğlu İbrahim Çavuş’un ikinci karısı olarak onunla evlenmiş, o ölünce de Ali Gallem isimli birine varmış ve asıl adı yerine Çakır Güssün adıyla yaşamını sürdürmüştür. Halil ile Güssün’den de geriye yalnızca aşağıdaki türkü ve Bitez yalısında onların adına yaptırılan bir heykel kalmıştır.
Cem Özmeral
30 Ağustos,2016
Dublın, Ohio
ÇÖKERTME TÜRKÜSÜ
Çökertme'den çıktım da Halil'im aman başım selamet
Bitez de Yalısı'na varmadan Halil'im aman kopdu gıyamet
Arkadeşim İbrahim Çavuş, Allahına emanet
Burası da Asbat değil Halil'im aman Bitez Yalısı
Cigerine ateş saldı aman gurşun yarası
Gidelim gidelim Halil'im Çökertme'ye varalım
Golcular görürse Halil'im derelere gaçalım
Teslim olmayalım Halil'im, aman gurşun saçalım
Burası da Asbat değil Halil'im aman Bitez Yalısı
Cigerime ateş saldı aman gurşun yarası
Güverte gezeriken aman gundram kaydı
İpekli mendilimi örüzger aldı
Çakırda gözlü Güssün'ümü Çerkez Kaymakam aldı
Burası da asbat değil Halil'im aman Bitez Yalısı
Ciyerime ateş saldı aman gurşun yarası
İkide keklik bir kayada aman aman ötüyor.
Ötme de keklik derdim çoktur, aman bene yetiyor
Halil'im de bu ayrılık amman böyle mi bitiyor
Burası da Asbat değil Halil'im aman Bitez yalısı
Ciyerime ateş saldı aman gurşun yarası
*Rumlarin süger avlama ve balıkçı teknelrine verdiği ad
*Burda yalı bizim bildiğimiz deniz kenarındaki konaklar değildir. Yüresel olarak yalı , sahil şeridi, kumsal anlamına gelir.
Kaynakça:
http://bodrumlumehmet.blogcu.com/cokertme-turkusu/1179896
http://songulyabanininyeri.blogspot.com/2012/11/cokertme-turkusunun-hikayesi.html
http://bodrumluhayat.blogspot.com/2011/02/cokertme-turkusunun-hikayesi-ve-heykeli.html
https://www.turkudostlari.net/hikaye.asp?turku=328