Çelebi Mehmet şehzade iken 1402 Ankara savaşı sonrası Timur’a esir düşer. Sonra İbrahim Paşa tarafından kurtarılır ve orduyu kuvvetlendirmek için Amasya’ya çekilir. Burada cundi adı verilen 200 süvariye talim yaptırmaya başlatır. İyi binici ve gözü pek olan bu cundiler iki takıma ayrılırlar. İleride tahta geçtikten sonra I. Mehmet olarak anılan Çelebi Mehmed’in takımı, Amasya'nın ünlü bamyası nedeniyle “Bamyacılar” adıyla talim görür. Diğeri ise oğlu Murat adına yarışan ve Merzifon’un lahanasını kendine ad alan “Lahanacılar” takımıdır. Zamanla bu iki süvarI takımı arasındaki rekabet giderek büyür ve Osmanlı sarayında padişahtan Enderun’a kadar herkes bu cirit alayları ndan birini takım olarak tutmaya başlar. Günümüzdeki futbol takımlarının formaları gibi bunların da değişik renkte giysileri vardır. Lahanacılar takımı kırmızı kadife şalvar, yeşil mintan giyer ve yeşil bayrak taşır. Bamyacılar ise kırmızı kadife şalvar, mavi mintan giyer ve kırmızı bayrakla yarışır. Padişahlar bu işe kendilerini o kadar verirler ki İstanbul meydanlarına, saray bahçelerine lahana ve bamya sembolleri olan yapıtlar dikerler. Bazı cundilerin ve alay başlarının mezar taşları da bu motiflerle süslenir. Hatta III. Selim tuttuğu takım Lahanacılar adına bir şiir bile yazar:
Mevsim-i dey'de çıkar meydana çün er lahana
Havf etmez berdden, çün merd-i server lahana
Gürz-i Keykaavûs'a benzer gerçi şekl ü heybeti
Can verir insana çün berk-i gül-i ter lahana
Bamya gibi dizilmez, yüzbini bir rişteye
Sanki arslandır ki gerdûneyle
gezer lahana
Ansız olmazmış, bilindi;
hiç bir zevk u sûrur
Sohbet-i helvâ
olur mu, olmasa
ger lahana
Yazsa İlhami sezâdır
her ne denli medhini
Lahana'cim,
lahana'cim,
lahana'cim,
lahana!...
Üçüncü Selim
Kaynak: tarih ve düşünce 2003 2/1
Şiirin günümüz Türkçesine çevirisi ise şöyle:
Kış mevsiminde çıkar ortaya lahana
Gerçi biçimce Keykavus’ un topuzuna benzer
Can verir insana, çünkü taze gül yaprağıdır lahana
Dizilmez yüz bin, bir ipliğe bamya gibi,
Arslandır o, arabayla gezer sanki lahana
Hiçbir zevk ve mutluluk olmazmış onsuz
Olur mu, helva söyleşileri, olmazsa eğer lahana,
Lâyıktır ona, İlhâmî ne türlü övgüler yazsa
Lahanacım, Lahanacım, Lahanacım, Lahana.
Sarayda özel günlerde yapılan bu Lahanacılar -Bamyacılar müsabakalarını Silahtarağa organize eder, cundilere ve alay başlarına oyun sonrası para dağıtırdı. Çogu zaman bu müsabakalarda yaralanan olur, hatta ölümle bile sonuçlanan kazalar görülürdü. Yaralananlara da tedavi masrafları için ayrıca para verilirdi. Sultan İbrahim zamanında Kaptan-ı derya olan Seyit Ahmet Paşa, rivayetlere göre ünlü seyyah Evliyâ Çelebi’nin böyle bir müsabakada dişlerini de kırmıştır. Evliya Çelebi’nin zayıf ve narin bir kişi ama çok çevik, iyi ata binip cirit atmasını biliyormuş. Seyahatnamesinden yazdığına göre 1647 senesinde Seyit Ahmet Paşa ile oynadığı bir cirit oyununda dört dişi kırılmış ve kırılan dişlerini Viyana’da yaptırmış. Bazen bu rekabet saha dışına da taşınır ve çirkin kavgalara da dönüşebilirdi. Çırağan yalısı nda yapılan bir müsabaka sonrası Çopur İhsan Ağa Şuayıp Ağaya pusu kurar ve onu yaralar. Altı ay hasta yatan Şuayıp Ağa ölünce çok üzülen II Mahmut , Yeniçeri ocağının kaldırılması ile 1826 yılından itibaren cirit oyununu tamamen yasaklar. Böylece dört yüzyıl süren Lahanacılar-Bamyacılar rekabeti de tarihe karışır.
|