İSKELEDE SABAH
Siz hiç sabah saat altıda Kadıköyde iskele meydanını tepeden kuş bakışı gördünüzmü? Ben gördüm, hemde her sabah, her öğlen ve her akşam. Şaşırmayın, önce kendimi anlatayım. Ben beyaz bir martı kuşuyum beyaz tüylü, sarı gagalı orta yaşlı sıradan bir martı işte. Aslında biz dededen yelkovan kuşuymuşuz ama zamanla insanlar bize martı demişler. Mekanım Kadıköy iskelesinde Haldun Taner Tiyatrosunun damındaki saçak altları, burada yaşar burada kalkar burada yatarım. Gündüzleri vapurların eşliğinde Haydarpaşa’ya kadar defalarca uçar sonra gene Kadıköy’e iskeleye dönerim. Hem spor, hemde ekmek parası işte. Çocuklar anne ve babaları ile bize simit atarlar bizde karın doyururuz. Gençken Kız Kulesine kadar günde onbeş yirmi kere uçup döndüğümü bilirim. Ama artık oralara o kadar sık uçamıyorum. Mendireğin sonuna kadar gitmek neyime yetmiyor! Zaten yediğimiz bir lokma ekmek. Çoğu zaman mendireğin üstündeki kitabenin yanında pinekler biraz soluklanırım. Kahvaltıyı simitle ettikten sonra öğlene balık ekmek iyi gider. Güneş en tepede oldu mu balık nerede biz yelkovan kuşları orada. Mendireğin civarında fır fır döner avımızı görünce de suya balıklama dalarız. Gençken gözlerim daha iyi görürdü, bir daldımmı çengel gagamdan avımla birlikte çıkardım. Ama şimdi bazen gagam boşta çıktığım oluyor. Eskiden kimi zaman Samatya’ya kadar bazen de Büyük Adaya kadar rüzgarı kovalaya kovalaya çoluk çocuk uçar, akşama da yorgun argın Kadıköy’e geri dönerdik.
Birazda size bizim mekandan bahsedeyim. Haldun Taner Tiyatrosunun damı düzdür. Damın dört köşesinde birer süs kuleciği vardır, bodur birer nişan taşı gibi. Ben bu kulelerden Yeni İskeleye bakan köşedeki kulenin yanında yaşarım. Kule de benim evimin balkonudur, sabahları ve akşamları oraya çıkar iskeledeki vapurları, koşuşan insanları, rengarenk otobüsleri ve denizi seyrederim.
Biz kuşlar aleminde bir düzen vardır, bu mekanı kapmak başlangıçta zor oldu, ama artık bütün martılar bilirler ki bu köşe “Kadıköylü” nündür. Bana martılar “Kadıköylü” derler. Diğer üç kuleyi de gene bizim sülaleden martılar paylaşır: Beşiktaşlı, Altıyollu ve Bağdatlı. Bu düzeni diğer kuşlarda bilir, zaten kimse kimsenin alanına tecavüz etmez. Kargalar yüksek yapıları sever, onlar daha çok Boğa heykelinin oradaki damları ve Haydarpaşa Garının damını severler. Güvercinlere gelince onlar namazında niyazindadır, çarşı içindeki küçük caminin orada yaşarlar. Zaten güvercinler neredeyse uçmayı unutmuştur, yürüyüp dururlar.
Ben sabah erken kalkarım. Bizim Bağdatlı'nın kulesinin arkasından doğru kıp kırmızı güneş görününce, saçakta birikmiş suda elimi yüzümü yıkar çıkarım balkon kuleme. Yeni İskelenin Karaköy tarafında iki vapur yan yana demirlidir, Eminönü tarafında ise tek bir vapur bom boş sabahı beklemektedir. Gene aynı şekilde Haydarpaşa iskelesinde bir vapur, Beşiktaş iskelesinde ise iki vapur yan yana park etmiştir. Ben sabahları gazete okumam ama reklam panolarını takip ederim. Örneğin Yeni iskelede çoktandır Dacia diye bir arabanın resmi var fiyatı 32 900’e, gel de bağlanma. Altı yola giden yolun kösesindeki bankanın üzerinde: “Nakit, T.C. kimlik numarası, 4402 ye yolla” filan diyor ama bunu okurumda anlamam. Hemen yanında üç binayı kaplayan panoyu ise çok severim: Hayat Paylaşınca Güzel, Türkcell. Sonra Vodofonlar, Fritoslar falan, oku, oku bitmez.
|