|
AYAKLI MEYHANE.Resat Ekrem Kocu'nun Istanbul Ansiklopedisi 1974 |
|
Şimdi isterseniz daha da eskilere, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında İstanbul meyhanelerinin en bol olduğu devirlere gidelim. Şevket Rado 1974 yılında Tarih Mecmuasında yayımladığı yazısında Çaylak Tevfik adlı muharririn 1880 de yayımladığı İstanbul Akşamcıları adlı kitapçığında İstanbul’da o zaman olan meyhanelerin listesini, meyhane çeşitlerini ve buralara devam eden akşamcıları anlatıyor. Çaylak gazetesinin yazarı çaylak Tevfik’in anlattığına göre o zamanlar akşamcıların devam ettiği üç çeşit meyhane varmış.
Gedikli denilen meyhaneler ruhsatı olan ve Meyhaneci Ustaları tarafından işletilen meyhanelermiş. Gedikli sistemi bir nevi lonca sistemi, yani ayni iş ve sanatla uğraşanların mesleki organizasyonu. Bu loncalara girecek meslek sahiplerinin sayısı tahditli. Örneğin İstanbul’da bin meyhane açılmasına izin verilmişse bin birinci açılamıyor. Ancak bir meyhanecinin hakkını bir başkasına devretmesi mümkün. O zamanlar Mısır Çarşısında olsun Kapalı Çarşıda olsun dükkanların kapılarını üzerinde bir isim tabelası yok. Bunun yerine dükkanın kolayca bulunması için deve yumurtası, deve kuşu tüyü, gemici feneri gibi işaretler koyulurmuş. Gedikli meyhanelerinin işareti de kapının hemen üstünde asılan hasır eskisi imiş. Kapıdan girince de ya sağda yada solda, şimdiki barların benzeri içki tezgahları bulunurmuş. Bu tezgahların üzerinde şarap ve içki bardakları ve tezgahçı müşteriler için hazırlanmış içinde leblebi, lahana turşusu, havuç dilimleri olan meze tabakları varmış. Tezgahçı müşterilerde genellikle dükkanlarını kapatıp eve giderken iki tek atan esnaftan oluşurmuş. Akşamcılar ise genellikle masalarda oturan ve çoğu yaşını başını almış devamlı müşterilermiş. Akşam müşterilerinin çoğu ustalar ve dükkan sahibi esnaf olup,kalfalar ve çıraklar ise ancak güneş batmadan ve ya ikindi üzeri uğrayıp iki tek atabiliyorlar. Bıyıkları terlememiş genç delikanlılar ise meyhanelerin önünden bile geçmeye korkuyorlar. Ramazan da meyhaneler kapalı ama meyhaneci ustaları müşterilerine “ unutma beni” denilen dolma dağıtıyorlar ki Ramazan bitince meyhaneleri iş yapsın.
Çaylak Tevfik 1880 li yıllarda İstanbul’da isimlerini bulabildiği Gedikli meyhaneleri şöyle sıralıyor***:
Balık Pazarında: Kafesli,Hançerli,Yahudi
Zindankapısı’nda :Salepçi
Asmaaltı’nda :Çavuşbaşı
Ketenciler’de :Sabuncu
Mahmutpaşa’da: Çorapçı Hanı,Kürkçü Hanı, Validehanı
Mercan’da: Ali Paşa Hanı
Tavukpazrı’nda : Saraç Hanı, Bakla Hanı,Yağlıkçı Hanı,Vezir Hanı
İskenderboğazı’nda :Taş Han
Gedikpaşa’da :Küçük Müslim, Büyük Müslim
Kumkapı’da : Düzoğlu,Yeni Meyhane,Karabıçak,Küçük Samsun,
Yenikapı’da: Kafesli
Langa‘da :Tandırlı, Mermerli, İki Kapılı
Kulluk Karşısında:Saray Odaları, Uzun Odalar
Samatya’da: Büyük Kuleli,Küçük Kuleli,Altınoluk,Gümüş Halkalı,Kel Serkis, Zafiri, Ormanos,Gülbeçe,Hacı Manol,Süngerli,Servili,
Yedikule’de: Mağaza
Altımermer’de: Sünbüllü
Karagümrük’te :Takyeci
Topkapı’da : Karagöz, Yeni Meyhane, Hacı Mardiros,Kaledibi, Safrafin
Tekfursarayı’nda: Karagöz, Ensarci Mişon, Kürekçi, Orak,Çubukçu Nesim
Balat’da : Karanlık, Koca Kalfa,Köroğlu,Bahçeli, Yarım Balat,Karenfil, Yasef, Enserci Nesim, Balta Yasef
Lonca’da: Ayvalı, Yaveşko
Balat haricinde: Dülgeroğlu, Tümbet, Hacı Mişon, Hacı Avram, Gümüş Endaze, Bayraktar, Çingene Müslim
Fener’de : Sukyas, Gümüş Halkalı,Kamburoğlu, Tanaşaki
Kiremit Mahallesinde (Fener’in üst başı): Sakızlı, Kafesli
Cibali’de: Haleblioğlu,Laşko, Kasavet, Anastas, Yahudi Ayvede
Unkapını’nda : Yenidünya, Baklacıoğlu
Keresteciler’de : Kandilli
Koltuk Meyhanelerine gelince; bunlarda gedik dışı ruhsatsız, kaçak meyhaneler. Örneğin adamın gedikli bir aktar dükkanı var. Dükkanın arkasına bir şarap fıçısı ya da bir rakı testisi koyuyor ve akşam dükkanı kapattıktan sonra tanıdığı ve güvendiği müşterilerine içki veriyor. Bu müşteriler genellikle geç çalışıp meyhanelerde içmek istemeyen ve eve içki götürmek istemeyen gardırop akşamcıları. Ama içtikleri de bir, bilemedin iki kadeh, fazla vakitleri yok, iki kadehi içtikten sonra “yumruk mezesi” denilen, ellerinin tersiyle ağızlarını silip evlerinin yolunu tutuyorlar. Tabii Belediye Zaptiyelerinin bu kaçak koltuk meyhanelerinden haberi var. Ama onlar “görme beni” denilen rüşveti ceplerine attıkları müddetçe seslerini çıkarmıyorlar.
Birde Ayaklı Meyhaneler var, bunlar çoğunlukla Eminönünde Yemiş İskelesi civarında veya Balık Pazarında dolaşırlarmış. Zannetmeyin ki bunların yürüyen bir tezgahı yahut sucu ve şerbetçiler gibi görünürde bir damacana veya ibriği var. Dükkanları, tezgahları, depoları hepsi vücutlarının üstünde. Çoğu Ermeni asıllı olan bu seyyar meyhanelerin üzerinde uzun bir cüppe, cübbenin iç cebinde bir kadeh, başlarında bir takke, omuzlarında ne iş yaptıklarının işareti bir peşkir varmış. Bellerindeki kuşak yerine kat kat sarılmış, içi rakı veye şarapla doldurulmuş nargile marpucuna benzeyen uzun bir koyun barsağı, barsağın ucunda da bir musluk. Müşterilerinin çoğunluğu ise kalyoncular, hamallar, avareler, baldırı çıplak yurtsuz barksızlardan oluşurmuş. Ayaklı meyhane kendisine doğru gelen müşteriyi görünce hemen bir zerzevatçın dükkana girer ve arkaya doğru yürürmüş. Usulü bilen müşteri de yanına gelir barsak tan boşaltılan rakıyı bir nefeste yudumlar, kırk parayı Ayaklı’ya verir, sonrada orada bulabildiği bir lahana yaprağı, havuç parçası gibi bir iki sebze artığını ağzına atar dükkandan dışarı çıkarmış.
Bütün bunlar yüz küsur sene öncenin akşamcıları. Zamanımızda akşamcılar evlerinde içiyorlar, boğazda açık hava lokantalarında da, teknelerin üstünde, kapalı bar ve restoranlarda da. Bostancı’da Meyhaneler Sokağı adlı bir sokak bile var, ama onlar da daha çok içkili lokanta tipi yerler. Çiçek Pasajına gelince “Kime Ne” hala orada mı bilemiyorum, ama girişteki “Yes please”ci lerden insan ürküyor, orası da çok turistik bir görünüm almış. İstanbulu adım adım gezdiğimden, gittiğim tarihi yerlerde eski ayaklı meyhanelerin müşterilerine de rastlıyorum. Topkapı surlarında, Haliç parklarında , Dikilitaş tepelerinde ellerinde bir kese kağıdı, içinde bir bira ya da şarap şişesi kendi kendilerine “self service” yapıyorlar... İçki içilmeyen tek yer artık İstanbul’da kalmayan meyhaneler.
Cem Özmeral
2 Nisan 2013
Dublin, Ohio
|