Myrelaion Manastırı ( Bodrum Camii) 920 yılı civarında Bizans imparatoru I. Romanos Lekapenos tarafından İstanbul'un günümüzdeki Laleli bölgesinde, sarayının bir parçası olarak inşaa ediliyor. Lekapenos tahtı damadı VII. Konstantinos ile paylaşan, ama aslında iktidarı elinde tutan kişi. Manastır Bizans devrinin kare içinde haç olarak tasarlanan kiliselerin tipik bir örneği. Ama bu manastırı diğer şapeller den ayıran özellik buranın aynı zamanda bir aile kabristanı olması.
O güne kadar Bizans imparatorları Kutsal Havariler Kilisesinin (sonra dan Fatih Camii) haziresini kabristan olarak kullanıyorlardı. Oysa Romanos bu şapelin altındaki bölümü, kendisi, oğulları Kristopher, Konstantin ve diğer aile fertlerinin mezar yeri olarak tasarlamıştı. Ramonos’un buraya antik bir lahit getirip yerleştirdiği söylenir, ama bu lahit ve mezarların kalıntıları günümüze ulaşmamıştır.
Manastır, Osmanlı Sultanı II. Beyazıt zamanında Mesih Ali Paşa tarafından bir minare, minber ve mihrab ilave edilerek camiye dönüştürülüyor. Mesih Ali Paşa Bizanslıların Palaiologan hanedanının bir üyesi ve XI. Konstantin'in akrabası. İstanbul'un fethinden sonra İslam'a geçerek Fatih Sultan Mehmet’in ordusunda komutanlık yapan bir Osmanlı devlet adamı. Beylerbeyliği, Rodos adası seferinde seradarlık ve son olarak da II. Beyazıt’ın veziri-azamı olarak görev yapıyor.
Myrelaion manastırının üzerinde yer aldığı eski saray kalıntıları ve mahzen, Myrelaion Rotundası olarak anılan ve 5. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen, Konstantinopolis’in o dönem en büyük kubbeli yapısı. Bu antik yapının bir tapınak olduğunu düşünenler olduğu gibi, iki giriş kapısı olması ve zemindeki mozaikler ve mitolojik figürler den dolayı aristokrat bir aile için tasarlanan bir saray olduğunu düşünenlerde var.
9. yüzyıla gelindiğinde, kente yapılan göçler nedeniyle birçok anıtsal yapı üzerleri kapatılarak sarnıç haline getiriliyor. Myrelaion Rotondası nın da, bu sıralarda üzeri ve güney kapısı kapatılarak sarnıç haline dönüştürülmüş. Ama sarnıç bir süre sonra işlevini kaybediyor ve 10. yüzyılda harap ve kullanılamaz bir durumda. İşte tam bu sırada I. Romanos Lekapenos devreye giriyor ve buraya önce bir saray, sonrada bir manastır inşa ediyor ve sarnıç kısmını da ailesi için bir kabristana dönüştürüyor.
1203 yılında çıkan yangın sonrasında kapanan manastır 13. yüzyıl sonunda yeniden inşa ediliyor ve kentin Osmanlılar tarafından fethedilmesine kadar manastır görevini sürdürüyor.
|