ŞAMPİYON BEŞİKTAŞ 30.05.2009 Beşiktaşımız, Denizlispor'u 28. dakikada Holosko ve 63. dakikada İbrahim Toraman'ın golleriyle 2-1 mağlup ederek, 71 puanla Turkcell Süper Ligi 2008-2009 sezonunu Şampiyon tamamladı. Kara Kartallarımız, hem Lig hem de Türkiye Kupası'nın sahibi olmanın gururunu yaşıyor
ŞAMPİYONLUKLAR MİMARI: MUSTAFA DENİZLİ
Besiktaşın 2009 yılındaki çifte şampiyonluğunun kutlamaları çok değil, inşallah bu Cumartesi günü Denizlispor maçından sonra başlayacak. Sevincimiz o kadar büyükki, o günü beklemeden Beşiktaşın başarılı sezonu ile ilgili birkaç satır yazayım dedim.
Bu başarının mimarları kimler? En başta bütün sezon özveri ile oynayan fiziki ve ailevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, maç bittikten sonra bir altmış dakika daha oynayacak fizik gücünde olan futbolcular.
Sonra Beşiktaşın o muhteşem seyircisi. Hani Portekiz gazetelerinin: dünyanın en ateşli, seyredilmesi en güzel, "trans" halindeki seyircisi dediği, sosyal içerikli mesajlar veren, maç boyunca türküler, şarkılar söyleyen, Inönüye gelen yabancı takımların bacaklarını titreten seyirci; Çarşı ve ötesi.
Ve sonrada malzeme menejeri Süreyya'dan, Başkan Yıldırım Demirören'e kadar adını sayamayacağımız coğu isimsiz kahraman görevliler ve bu takımın yaratılmasında maddi manevi yardımcı olan idareciler.
Ama hiç süphesiz bu başarının baş mimari Teknik Direktör Mustafa Denizlidir. Kimdir Mustafa Denizli ?
Mustafa Denizli, Altay ve Galatasarayda ve Milli Takımda futbol oynamış, antrenörlük hayatına efsane hoca Jupp Derwall'ın yardımcısı olarak başlamış. Önce Galatasaray takımını lig ve kupa şampiyonluğuna sonra da Avrupa kupalarında yarı finale taşımış, sonrada milli takımı tarihinde ilk defa Avrupada çeyrek finallere götürmüş. Sonra gitmiş Fenerbahçeye antrenör olmuş, onuda şampiyon yapıp "Fener'i şampiyon yapan ilk Türk antrenör" ünvanını almış.
Mustafa Denizli şöhretine rağmen mütevazi bir kişiliğe ve olgunluğa sahip. Küçük büyük takım ayırımı yapmamış hiç bir zaman. Türkiyede olsun, Almanyada olsun bir ikinci lig takımını alıp, bir üst lige çıkarmaya çaba sarfetmiş bazen. Kimi zamanda komşu ülke Iran'a gidip antrenörlük bilgisini oradaki genç futbolculara taşımış. Ama futbolculuk günlerinden beri herkese kalben Beşiktaşlı olduğunu söylermiş hep. Galatasarayda futbol oynamış, Fenerbahçede antrenörlük yapmış birisine ne kadar başarılı olsada ,bazı Beşiktaşlılar pek sıcak bakmamış yıllarca. Ama 2008 yılının futbol sezonun başlarında hep beklediği teklif gelince ünlü hoca sabırla beklediği bu fırsatı kaçırmamış.
Mustafa Denizli bugün tarih yazmaya devam ediyor, Beşiktaş'ı 2009 yılı Türkiye Süper Ligi ve Fortis Türkiye Kupası şampiyonuğuna taşıyor ve "Üç Büyükler" i şampiyon yapan tek antrenör oluyor.
Burada şampiyonluğa giden maçların, taktiklerin, sistemlerin analizini yapmayacağız. Bu zaten medyada insanı doyurana kadar yapılıyor. Bizim belirtmek istediğimiz Mustafa Denizlinin ve Beşiktaşın bu başarısının altında yatan teknik taktik dışındaki diğer nedenler. Nedir bunlar?
En başta önce herkesin tereddüt ettiği Denizli'nin Besiktaşlılığı ve Beşiktaş sevgisi geliyor. Bir takımın taraftarı olmak coğunlukla çocukluğunuzdan geçer. Futbola yakınlık duyduğunuz zaman hangi takım şampiyon olmuştur ve ailenizde, mahallenizde bu takımın sevgisini size iletecek kişiler varmıdır? Ben şahsen Mustafa Hocayı tanımam. Ama bildiğim kadarı ile kendisi 1960 yılında onbir yaşındadır ve bu yıl Besiktaşın efsaneleşmiş bir şampiyonluğu vardır. Biz yaşlardaki kişilerin hayatında ve belleğinde bu yıllarda Beatles'ın çıkışı, Kennedy'nin vuruluşu, 27 Mayıs İhtilali kadar, Beşiktaşın o güne kadar isimsiz olan on bir futbolcusunun 1960 yılındakı o inanılmaz şampiyonluğuda vardır. O günlerde, on yaşında olan çocuklar bu futbolcuların gazetelerden resimlerini keser, Mabel cikletleri içinden çıkan kartlarını saklarlardı. Sorun Mustafa Denizliye, adım gibi eminim, Beşiktaşın şampıyon onbirini hiç terdeddütsüz size sayacaktır : Necmi, Bahattin, Münir, Tuncay, Sabahattin, Kaya , Arif, Nazmi, Şenol, Birol, Küçük Ahmet. Belkide benim gibi soyadlari ile birlikte*. Bu sevgi unutulmaz, içinizden hiçbir zaman çıkmaz. Aynen ilerki nesilerde; Metin,Ali, Feyyaz, Rıza, Samet ve Milne'li şampiyonluk yıllarının kadroları gibi.
İşte bu sevgiyi tatmış hoca olağan olarak birgün bu sevgiyi, bu ruhu bütün takımına yansıtacaktır. Siz hiç bu yılki maçlarda Beşiktaş'ın yedek kulübesini seyrettinizmi? Maç zora girince yüzlerindeki endişeyi, gol atınca sahadaki arkadaşlarına oranla iki misli daha fazla sevindiklerini, sahadakilerin sevinçlerini bireysel değil kümeleşerek takım olarak kutlayışlarını gördünüzmü? Yada kulübede oturduğuna üzülen, sahadan alındıgında hocasına tepki veren bir oyuncu ? Şampıyonluk ruhunun ve inancının en bariz görüldügu yer o takımın yedek oyuncularının oturdugu kulübesidir. Mustafa Denizlinin sahadaki oyuncuları ile kulübedeki oyuncuları bir bütündur, onları birbirinden ayıramazsınız.
Hiçbir futbolcunun şampiyonluğa katkısını unutmak istemeyiz, ama kaleci Rüştünun kritik maçlardaki kurtarışları dışında tecrübesi ile yaptığı liderlik ile kazandırdığı maçları hiç unutamayacağız. Gene Mustafa Denizlinin Fenerbahçede oynadığı ve artık yaşlanmış olduğu söylenen Yusuf Şimşek'i devre arasında Beşiktaşa getirişi, ve Yusufun tek başına oyunun sonucunu değiştirdiği maçlar.! Bu bence Besiktaşın efsane futbolcusu Yusuf Tunaoğlundan sonra, bir II. Yusuf devridir. Seyredenler bilir, II.ci Yusuf'un driplingleri ve topu ayağına yapıştırması aynen, belkide adını kendisinden aldığı hani o efsane futbolcuya benzer.
Sezon başında tatsız bir olaya sebep olan eski kaptan iki İbrahimler'in özveri ve cansiparene oyunlarınıda beirtmeden geçmeyelim. Tello'nun paslarını, Bobo'nun gollerini , Nobre ve Ernst'in bitmez tükenmez enerjisinide spor yazarlarının yorumlarına bırakalım isterseniz.
Birde şampiyonluğu belirleyen faktörler arasında Mustafa Denizlinin "Beşiktaşlılık Duruşu" na değinmek isterim. Mustafa hoca tatil günlerinde bile siyah beyaz t-shirt giyiyor . Saha içindede hep Beşiktaşlı'ya yakışan kıyafetler; kimi zaman bir kazak, kimi zaman bir eşofman, sampiyonluk maçındada Beşiktaş armalı ceketi, siyah beyaz kravatı ile bir kolej takımı "coach"ı adeta... Basın toplantısında da öyle, ne bağrı sonuna kadar açılmış bir gömlek, ne bir boyun zinciri, ne boynuna atkı gibi sarılmış marka bir kazak.Yüzünde devamlı bir tebessüm ve gülüş. En zor sorulara ve en ağır tenkitlere bile bir diplomat olgunluğu ile verilen ve herkesin sonradan yorumlayacagı zeki ve nükteli cevaplar. Maçın hakemi ile ilgili tek bir cümle duyamazsınız ağzından. Rakipler hep "güzide kulüplerdir." Maçtan önce ve sonra ortamı ne kadar sakinleştirmek mümkünse o kadar seçilmiş demeçler verilir. Sahaya çıkınca , karşı takımın antrenöru ile tokalaşılır, kucaklaşılır. Maç kaybedilse bile, oyunculara öz güven tazelenilir ve 26. hafta sonu Beşiktaşın tepelerde olacaği ve coğu takımın zirveden kopmuş olacağı söylenir. Işte bütün bunlar bir Beşiktaşlılık duruşu ve bir Şeref Bey geleneğidir.
Mustafa Denizli, Besiktaşta göreve başlamadan önce Başkan Yıldırım Demirören ile ne konuşmuştur bilemeyiz ama, onun Beşiktaşa gelişinden sonra olan olumlu gelişmelerden dolayı kendisinden bazı isteklerde bulunduğu ve Başkanında bunları kabul ettiği bizim tahminimizdir. Belki şöyle demiştir Denizli:
Başkanım görevi kabul edip Beşiktaşımızı şampiyon yaparım ama:
Tek yetkili ben olacağım. Günümuz futbolunda, özelikle Avrupada, Futbol takımının Teknik direktörü vardır, yardımci antrenörü vardır, ama bunlar dışında ayrı bir menejeri yoktur. Futbolculara abilik edecek menejer kavramı artık gerilerde kalmalıdır. Aynen orta cağlarda, yada 1960 larda olan, rahmetli "Eşfak Aykaç" in yaptigi "Tek Seçicilik" görevinın tarihe karıştığı gibi. Milli takımı Molnar çalıştıracak, ama "Tek Seçici" sahaya çıkacak kadroyu belirleyecek. Yada günümüzde olduğu gibi menejer bana futbolcu seçecek, şunu oynat, böyle oynat diye yarım ağızda olsa telkinde bulunacak , ve futbolculara abilik yapacak. Günümüz futbolunda olmaz böyle bir şey.
Ben tek yetkili olacağım. Takımın abiside, babasıda , antrenörüde benim.Yardımcımda Tayfur Havutçu. Diğer yardımcılarımıda ben seçeceğim. Takımın ne zaman nerde kamp yapacagına, hangi vasıta ile maça gideceğine, gıdasına, yatmasına kalkmasına ben karışırım. Duruma göre takıma maçtan sonra iki günde izin veririm, maçtan önceki günde izin verebilirim. İdareciler lütfen maçtan önce ve sonra, olur olmaz ortamı gerici demeç vermesinler, takım otobüsü ile seyahatlere gelmesinler ve gene Ümraniye gelip takıma müdahelede bulunmasınlar, soyunma odasina inmesinler. Bana güvenin ve işimi bana bırakın.
Aralarında böyle bir konuşma geçtimi bilemeyiz, ama Mustafa Denizli geldikten sonra bu anlamda çok şey değişti Beşiktaşta. Tabii sayın Başkanıda unutmayalım. Yıldırim Demirören eski hatalardan ders çıkardı ve hocaya rahat bir çalışma ortamı hazırladı. Ailesi ve çocukları ile bütün maçlara gidip, diğer başkanlar arsındada bu konuda bir ilke imza attı. Beşiktaşli futbolcular büyük bir aile gibi hareket edip, özel günlerde evlerinde eşleri ile birlikte arkadaşlarına yemekler verdiler, cocukları ile oynayıp birbirleri ile kaynaştılar. Okullardaki panellere katılıp genç ögrencilere Beşiktaşlılık duruşunu sergilediler. Kartal Yuvası TIR'ı Anadolu yollarında kilometrelerce mesafe katedip Beşiktaş ürünlerini ve sevgisini yurt sathına yaymaya devam etti. 2009 yılında diğer bir atılımda Güneydoğuda açılan Beşiktaş futbol okulları oldu. Bu okullar genç yetenekleri, Türk futboluna kazandırmak için kollarını sıvıyorlar. Diğer taraftanda Beşiktaş futbol takımı çifte şampiyonluğun sevincini yaşamaya hazırlanıyor.
Eminim bugün on, onbir yaşında olan çocuklar ileride Beşiktasin 2009 şampiyonluklarını kendi çocuklarına ve torunlarına anlatacaklar. Belkide onlar içinden yeni Mustafa Denizliler çıkacak. Bu Denizlilerde de yeni şampiyonlar yaratacak. Ama şampiyonluktan önemlisi, Beşiktaşlılğın bir yaşam tarzı, bir duruş ve ayrıcalık olduğu gerçeği bir kez daha kanıtlanacak.
Şampiyonluğumuz kutlu olsun Büyük Beşiktas Camiası.
Cem Özmeral 28 Mayis 2009 Dublin, Ohio
*Resimde ayaktakiler soldan sağa: Arif Özataç,(Küçük) Ahmet Özaçar, Şenol Birol, Birol Pekel, Necmi Mutlu, Nazmi Bilge oturanlar soldan saga: Kaya Köstepen, Bahattin Baydar, Sabahattin Kuroğlu, Tuncay Demirtaş,Münir Altay