istanbullite.com

NOSTALGIC WRITINGS BY AN ISTANBULITE © Since 2002

HOME ↓

ABOUT US/BIZ KIMIZ ?

ISTANBUL&TURKEY TRAVEL

ISTANBUL TRANSPORTATION

ISTANBUL VIDEOS

LIVE TURKISH TV AND MEDIA

NEWS FROM COLUMBUS,OHIO

LINKS

CONTACT US/İLETIŞİM

1942 DE EN UZUN YOLCULUK

ISTANBUL SUR-ICI ↓

YEDI KULE ZINDANLARI

KAYBOLAN KIR TEPEBAG

SEHZADEBASI DIREKLERARASI

LALELI BABA

MIHRIMAH CAMILERI

CEVIZAGACI- GOTLAR SUTUNU

TEKFUR SARAYI

ISTANBULUN ALTI 1,2

ISTANBULUN ALTI 3,4

HALICTE BIR VAPUR GEZISI

SUMBUL EFENDI

MILION TASI

KOCAMUSTAFAPASADAKI KOSK

ISTANBUL TURBELERI/TOMBS

AHMET SARACBASI EFENDI

7 TEPE 700 CAMI ISTANBUL

ISTANBUL SUR- DISI↓

BOSTANCIDAKI BEYAZ KOSK

BALIK UZERINE LAKIRDI

GOKSU DERESI

SAHIL YOLUNDA SABAH

BIR TEPE, BIR KALE

CARPISAN KAYALAR

ISTANBULLU OLMAK

KANDILLIDE BIR GECE

SHOW ME BIG MONEY

HIKAYELI RESIMLER

1CE UPON A TIME ISTANBUL

ARA GULER'S ISTANBUL

ISTANBUL DERETEPE ↓

HARBIYE NEZARETI

BEYAZIT KULESI

ARCADIUS'UN SUTUNU

6 MERMER 23 TILSIMLI TAS

SULEYMANIYEDE BIR GEZI

PARGALI SARAYI VE MEZARI

ULUBATLI VE MIHRIMAHCAMII

TOPKAPI ANIT MEZARLARI

HALICTE BIR SEMT: FENER

YILDIZ KORUSU

HUNKAR'A GIDELIM

ABBAS AGA PARKI

HAYDARPASA KIRIM MEZARL.

HAYDARPASANIN ÖYKÜSÜ

DOGANCILAR PARKI

OSMANLI EFSANELERI

USKUDARLI GUZEL BALIKCI

BIZANS VE KURULUS MITLERI

YAHYA EFENDI DERGAHI

ISTANBUL SEYYAHI ↓

TARIHI YARIMADA VE SURLAR

FLORYA DENIZ KOSKU

KADIRGA'DA SOKAKLAR

AT MEYDANI

SEPETCILER KASRI

EVLIYA CELEBI RUYASI

GALATADA GEZINTILER

PERA PASTANELERI

PERA PALASIN GIZEMLERI

ABDULHAMITIN YILDIZ CAMII

IHLAMUR KASIRLARI

SAIRLER SOFASI

KUCUKYALI VE SATYROS

BAHARIYEDE SINEMALAR

1960 DA ISTANBUL TIPLERI

OZLENEN ESKI ISTANBULMU?

LULU'YU ARAYIS

TARIHTEN KAPAKLAR ↓

HEYBELIADA DENIZ LISESI

INONU DENIZ LISESINDE1934

INONU HARPOKULUNDA ,1942

VEKILLER VE RESMIGECITLER

BU ANZACLAR NEREDE?

RUYA

CANAKKALE, TRUVA

BOSTANCIDA BIR NIŞAN

JAPONLARIN 1934 ZIYARETI

GOLCUK VE YAVUZ-HAVUZ

GAZOZ KAPAKLARI

BIZANSLI VE BEYAZITLI

KADIKOY, ISKELEDE SABAH

ARMONIKA CALAN KIZ

1975 DE BIR ASK HIKAYESI

METEOR CUKURU

MINIBUS SOFORU ZEYNEL

ANTIPHELLUS BALIKCISI

BIR EGE DILBERI

BIR RUYA

ASOSDA BIR GUN

TWILIGHT ZONE

BEN SERVISCIYIM ABI

BIT PAZARINA NUR YAGDI

VATMAN ALI BEY

ADAM

BIR KARANFILLI ADAM

KINDER HEIM

ZULAL

YESIL KAPI

GENC OSMAN MONOLOGU

DENIZ YILDIZININ OYKUSU

CESITLI KAPAKLAR

MUZE EV

ANNEMIN SANDIGINDAN

PARIS GOZLENIMLERI

MAHMEDET HOCA

SOLUK MAVI NOKTA

OSMANLI TOKATI VE HIGH 5

HIZIR ILYAS

29 TESRIN

GAZOZ KAPAGI (ORIJINAL)

COLA TURCA

HARICTEN GAZEL

BJK ŞEREF STADI

CHAMPION BESIKTAS

BESIKTAS STADIUM & FANS

A VISIT TO INONU, 2011

RICARDO ICIN

WITH BJK PLAYERS OF 2011

BJK NEVZATDEMIR FACILITY

BESIKTAS'S USA TOURS

SAMPIYONLUKLAR MIMARI

Q7,GUTI&IVERSON

KAYA KAPTAN

DR. VEDII TOSUNCUK

BJK VE CIRAGAN SARAYI

1964 ALI SAMI YEN ACILISI

ELLI YIL SONRA PRATER'DE

PANTER KALECI

SANTRASI YAPILMAYAN GOL

ESKI BIR MILLI MAC

KARANFILLI ADAM

BIR YASAM TARZI

TEMİZ FUTBOL

BERLIN PANTERI

SARI LACIVERT

INSIDE FENER STADIUM

YUSUF ILE SANLI

PASKAL VE BJK FORMASI

KUCUK AHMET

DEMIROREN'E ACIK MEKTUP

GUVEN ONUT

BABA BOSQUE

HELE HELE SERGEN KAPTAN

TAKSM KIŞLASI CIRCA 1925

GELINCİK TARLALARI

ANNEM

MY MOTHER LAMIA

ANNEMIZ LAMIA

LAMIA HAMINNE AND TAYLOR

DOGUM GUNU,ANNELER GUNU

"EVIM/HOME"

NOSTALJI TRENI

LIFE OF MY FATHER

REUNITED/ONLAR KAVUSTULAR

SON CINAR BULENTSARACOGLU

CAPS IN ENGLISH ↓

OUR OLYMPIAN IN OUR HEART

MY TRIP ON THE MEGABUS

LYCIAN CITIES OF TURKEY

1937 BERLIN LETTERS

SULTAN SULEIMAN

TURKEY&THANKSGIVING

EINSTEIN'S PLEA TO TURKEY

TURKISH HELP TO IRISH

USA MILITARY IN TURKEY

PRESIDENT OBAMA'S TRIP

FLAG RAISING CEREMONY

RENAISSANCE MAN

"NOAH'S ARK" OR IS IT ?

STORY OF SANTA CLAUS

STORY TELLER OF ANATOLIA

TURKISH COFFEE

DOWN CAFE

ECEVIT IN NEWYORK 2002

SUKI, OUR CAT

HERR WAMLEK

ISTANBUL STORIES ↓

IN SEARCH OF LULU

TRANSFORMING OF SS SOLACE

ZEYREK MOSQUE& MONASTERY

COLUMN OF THE MARCIANUS

TRUE CROSS IN ISTANBUL ?

ISTANBUL MYTHS IN ENGLISH

LEGEND OF LEANDER'S TOWER

77 NAMES OF ISTANBUL

7HILLS 700MOSQUES ISTANB.

7 Churches of Anatolia

PANAROMIC TOURS/SANAL TUR

ATATURK

ATATURK ALBUMU

ATATURK-ROOSEVELT LETTERS

1953 DE ANIT KABIR

ATATURK'UN BINMEDIGI UCAK

ATATURK TBMM KONUSMASI

ATATURKUN EVI VE MEKTEBI

10 KASIM 1938

ATATURK'U ANLAMAK

ATATURK VE DIN

ATATURK'UN AKARETLER EVI

ATATURK MUZE KOSKU

CARTE POSTALE NOSTALGIA↓

KARTPOSTAL TURKIYE32-1944

MY MOTHERS ISTANBUL YEARS

MY FATHER'S BERLIN 1937

GERMAN WEHRMACHT 1937

POSTCARDS USA 1944

CARTOLINA POSTALE ITALIA

C.POSTALE EUROPA 1937-946

POST-CARD EGYPT 1942

POSTCARD, MIDDLE EAST

DIYARBAKIR 1955

SOUTH EASTERN TURKEY 1955

ANKARA&ISTANBUL 1956

PARIS 1956

JUKE BOX NOSTALGIA ↓

1957-1960 POP

1960-1970 POP

1970-1980 POP

1980-1990 POP

FATHER OF ANADOLU POP

TURKISH MUSIC PORTAL

NESET ERTAS USTA

PLAY FOR THE NATURE

TURKIYE PHOTOS ↓

ADALAR/PRINCE ISLANDS

ISTANBUL PICTURES

ISTANBUL GATES&DOORS

ISTANBUL TOP TEN MUST SEE

ISTANBUL FERRY LANDINGS

ISTANBUL BAZAARS

BOSPHORUS, ISTANBUL

A GOLDENHORN FERRY TRIP

BEYOGLU PICS

BODRUM

CAPPADOCIA

KAS,KALKAN,DEMRE

ALANYA

DALYAN VIDEO

DALYAN, GOCEK, FETHIYE

ANKARA

TWIN BEAUTIES/IKIZGUZELLE

PHOTOS USA & WORLD ↓

DUSSELDORF 1956

WALKING THE TRAIL

LAS VEGAS

LAKE MEAD,NEVADA

PHILADELPHIA

PARIS

BOSTON

CHICAGO

ITALIA

LONDON 1967

INDIA/NEPAL

CARIBBEAN ISLANDS

DARFUR/SUDAN

SANFRANSISCO AND MONTERY

SAN ANTONIO, TEXAS

San Diego

NEW ORLEANS

NEW YORK

PENNSTATE

PRESIDENTS & KINGS TOMBS

FLAG RAISING IN COLUMBUS

ISLAND OF KOS VIDEO

AILE/FAMILY BLOG

ESRA'S WEDDING ALBUMS

BRIDE'S DAD'S SPEECH

ESRA'S BRIDAL SHOWERS

ESRA PINAR FILES

OZMERAL PATERNAL F.TREE

OZMERAL MATERNAL F. TREE

DURUPINAR PATERNAL F.TREE

DURUPINAR MATERNAL F.TREE

LAMIA&HAMZA VIDEO 1999

BABY MADISON FABLE

BABY TAYLOR FABLE

TAYLOR BABY&TODDLER YEARS

WEILS' WEDDING AND HOUSE

ASLI'S SHOWERS 2008-2009

FAMILY HOLIDAY PICTURES

I-FOOD

ISTANBULLITE'S FOOD

STREET FOOD

GOLDEN CORRAL COLUMBUS

ANNE'S COOK BOOK

CAFE ISTANBUL

BLOG

Translate
  Bookmark and Share
BOGAZ VE AGIZ
ANADOLU KAVAGI, YOROS KALESI
 
BİR TEPE, BIR KALE: YUŞA VE YOROS

Her İstanbula gelişimde daha önce görmediğim kitaplarda okuduğum efsanelerini işittiğim yerleri görmek gezmek ve incelemek en büyük zevklerimden biri.Zaten arkadaşlar ve dostlar bana hep takılırlar,“bakalım bu sefer hic işitilmemiş yada az bilinen yerlerden nereye gideceksin?” diye. Aklımda İstanbul’a ilk gidişimde gezmek için planladığım birkaç yer var; Haydarpaşadaki Kırım Mezarlığı, Selimiye kışlasındaki Florence Nightingale müzesi, Beykozdaki, Yuşa Tepesi ve Anadolu Kavağındaki Yoros Kalesi, bunlardan birkaçı.

Nisan ayının 24 ünde  bizim Avusturya Lisesinin 40. yıl mezuniyet töreni var İstanbulda.

-Bir haftalığına olsun gidermisin?
diye sordum kendi kendime.

-Neden olmasın, hem 40 yıldır görmediğim sevgili sınıf arkadaşlarımı göreceğim, hemde sevgili İstanbulu. Hele, hele şimdi İstanbulda ” Erguvan Zamanıdır ”, gecikmeye gelmez diye düşündüm.

İstanbul, Nisanda başka bir güzel. Bahar gelmiş , ağaçlar yeşermiş. Boğazın turkuaz mavisi bir güzel’ki sorma gitsin ! Ve her yerde eflatun, mor, erguvanlar . Bağdat Caddesinde, Sahil yolunda, Ciftçiler Yalısında, Fethi Paşa Korusunda, Boğaziçi Üniversitesinde, Rumeli Hisarında, Beykoz tepelerinde. Kısacası Boğazın ve İstanbulun her yerinde.Tam zamanında gelmişim, belki de bir iki gün sonra bu mor çiçekler yeşil yapraklara dönüşecekler.
Hikaye’ye göre Hazreti İsa’ya ihanet eden Yahuda kendini beyaz çiçekli bir ağacın dallarına asıyor. Ağaç bundan o kadar utanıyor ki kızarıp bozarıyor ve mos mor oluyor! Bu hikayenin gerçekliğini bilemem ama benim dikkatimi başka bir şey çekiyor. Hemen hemen her bahçede , her tepede; erguvan ağacının yanına bembeyaz çiçekleri ile gelinlik giymiş bir sevgili gibi ona sokulan kestane ağaçları. Bazı bahçelerde de , bu sarmaş dolaş olmuş aşıkları hemen arkalarından adeta platonik bir aşkla izleyen yemyeşil fıstık çamları.Bu ikili yada uçlü ilişkileri hemen her bahçede görmek mümkün.

Nisanin 28’i, güzel bir Perşembe günü.  Sevgili arkadaşlarım Ekberzadeler beni bugün Yuşa tepesi ve Yoros kalesine götürecekler. Semiray, Avusturya Lisesinden kırk yıllık “Can Dostum” ve Arkeolog arkadaşım. Eşi hafta içinde, işi gücü bıraktı, bir gününü bu geziye ayırdı. Aslında İstanbul’a gelip tek başına bu yerleri gezmek oldukça güç. Anadolu Kavağı’na yada Beykoz’a vapur yada otobüsle gelebilirsiniz ama tepelere yayan tırmanmak bizim yaştakilerin pek işi değil. Tabii altınızdaki araba Land Rover olursa iş değişiyor. Tam buraların arabası.
Beykoz’a , Boğazın üstünde yapılan yeni karayollarından ulaşıyoruz. Buraları , Amerika yı aratmayacak düzende geniş ve bakımlıi “ High Way“ ler .Yolumuzun üstünde çok modern ve lüks siteler var. Bunlar Beykoz’un yeni yalıları ; beherinin fiyatı milyon doların üstündeymiş.Yirmi ,yirmi beş dakikalık bir yolculuktan sonra Beykoz’a geliyoruz.

Beykoz deyince benim aklıma çocukluktan kalan değişik algılamalar gelir. Beykoz ve yemyeşil çayırları, bu çayırlarda piknik yapan insanlar, kaynayan mısırr kazanları, ceviz satıcıları, kos helvacılar. Birde eskiden Türkiye Liginde oynayan Beykoz takımını  anımsarım. Yeşil çayırlardan gelip meşhur olan Kelle İbrahimler , Beşiktaşlı kaleci Necmi Mutlular ilk akla gelen iki isim. Rumların, Turkos dediği bu yer aslında buradaki ağaçlardan olacak, ceviz anlamına gelir. Yada Bey’in cevizi: Bey Kos. Beykoz çayırları, çınarları sokakları sanki hiç değişmemiş. Ova ,gene yeşil, gene büyük ve güzel. Önce Yuşa tepesine gidelim sonra Anadolu Kavağında balık yeriz diye karar veriyoruz. Jipimiz dik yokuşları banamısın demeden tırmanıyor.

Yuşa tepesinin tarihi ile ilgili birden çok hikaye var. Bunlardan birine göre burası Heraklesin , klinesi , yani tabutu yada mezarı imiş. Bir başka hikayeye görede burası Zeus ve Leda’nin oğulları Kral Amykos’un mezarı imiş. Amykos yumruğu çok kuvvetli dev yapılı bir kralmış. Ama bu deli dolu, kavgacı sporcu kral, Ppsykhonus’a bir yumruk sonucu yenilmiş ve oracıkta can vermis. 8 cubitus boyundaki (17 metre) bu dev insanı olduğu bu tepeye gömmüşler. *Söylentiye göre bu tepeden alınacak defne yapraklarını düşmanınızın evine koyarsanız o evdeki insanlar muhakkak kavga edip birbirlerine girerlermiş .Bu hikayeler tabii hep eski bizans ve öncesi devirlere ait. Osmanlılar ise buranın Hazreti Yuşa’nın kabri olduğuna inanıyorlar. Yuşa, Hazreti Musa’nın kız kardeşinin oğlu. Kutsal kitaplarda yazıldığına göre Musa ve Yuşa buralara kadar geliyorlar ve Yuşa Karadeniz kıyısındaki bu tepede ölüyor.

Aslında Müslümanların inançlarına göre Beykozdaki Yuşa tepesi, Yuşa’nın kendisine atfedilen dört mezardan bir tanesi .Diğerleri Gaziantaep, Nablus ve Maleb şehirlerinde.**Gene hikaye’ye göre, bugün Beşiktaşta türbesi bulunan başka bir yatır: Yahya Efendi keşif yoluyla,  yani kendisine rüyasında bir nevi vahi inmesi sonucu mezarın burada olduğunu saptıyor. Aynı ,  Fatih’in hocası Akşemsettin’in,   Eyüp Sultanın mezarını ya da rahibe Anna Catherine Emmerich’in Selçukta’ki Meryem Ana evini rüyalarında görüp keşif etmeleri gibi. Mezarın boyunun neden 17 metre olduğuna gelince. Bu konudada birden fazla söylenti var. Ama en akla yakın olanı şu: Mezar keşif yoluyla bulunduğu için ve tam yeri bilinmediğinden, boyutu uzun tutulmuş olabilir.

Işte bütün bu hikayeler ve bilgiler ışığı altında bu güzel tepeye eriştik. Burası, Diyanet İşleri Vakıflarının çok güzel düzenlediği tertemiz, bakımlı bir park. Ben bir benzerini bugüne kadar Türkiyede görmedim. Küçük taş yollar, etrafında çam ağaçları, çiçek ve çim tarhları. Parkın içinde küçük bir cami, hemen yanında çeşmesi, Topkapı Sarayındaki Bağdat köşkü bahçesindekine benzeyen mermer ve granitten bir şadırvan, küçük bir kütüphane ve imarethaneler. Hazreti Yuşanın kabri hemen girişte sol tarafta dört tarafı parmaklıklarla çevrilmiş.

Küçük kapıdan içeriye girdik. 17 metre boyunda iki buçuk metre eninde bir menekşe tarhı: Sarılar, beyazlar, maviler. Burada öbür yatırlarda olduğu gibi, sağa sola takılmış bezler, çaputlar yanan mumlar yok. Zaten “kabir ziyareti “demek orada yatanın ruhuna dua etmek demek. Ondan medet ummak degil.Caminin arkasında tepenin üstündeki balkondan, İstanbulu ve Boğazı seyrediyoruz. İnanılmaz bir manzara. Asağımız yeşil çam ağaçları ve çınarlar, daha aşağısı masmavi Boğaz. Boğazın bu kısmında, sularından geçen bir tanker dışında fazla bir medeniyet eseri görülmüyor. İnsana huzur veren bu sesizligi ve yeşillği bırakıp bir dahaki durağımız olan Yoros Kalesi’ne doğru yola çıkıyoruz.

Yoros Kalesinin hikayeside, Yuşa tepesininki gibi oldukça karışık ve karmaşık. Bir söylentiye göre eskiden burada rüzgar tanrısı Poseidon adına yapılmış bir sunak varmış. Kimilerine görede, Zeus’un, herkesin babası olmasi dolayısıyla  ile bu tapınağın ona atfen yapıldığı ve adının Hieron, yani Kutsal Yer‘den geldiği. Phriksos, Argonot efsanesine göre altın postu, koç’un sırtında uçarak Karadeniz sahillerine kaçırırken burayı kurmuş. Belkide denizlere uygun gelen ve Karadeniz rüzgarlarını kesen Ourios rüzgarı buraya isim babası olmuş. Bazı düşünürlere görede burası Argonotlarin reisi İason (Jason) tarafından altın postu kurtardıktan sonra dönüş yolunda on iki tanrıya şükran için yaptırdığı bir sunak. Kimmi bu on iki tanrı? : Zeus , Hera, Poseidon, Demeter, Hermes, Ephaistos, Apollon, Artemis, Hestia ,Ares, Aphrodite ve Athena.***

Antik çağlardaki bu hikayelerin hangisinin doğru olduğu meçhul. Bilinen bir şey varsa bu tepenin üzerinde asırlar boyunca tapınakların, manastırların, kiliselerin, kalelerin, camilerin eksik olmadığı. Halkın çoğu ormancılık ve denizcilikle geçinirmiş. Koca koca sığırları varmış burada yaşıyanların. Lezzetli sütlerinden yoğurt yaparlarmış çoğu kez. Çogu zaman, yabancı gemileri birbirlerine haber vermek için ateş yakarlarmış gemiciler. Bu ateşi gece yakarlarsa, korsan gemiler kıyıya yaklaşır ve Kynea kayalarına ****çarpıp darmadağan olurlarmış. Hatta bir zamanlar bir zincir çekmişler buradan avrupa tarafına, düşman gemileri  durdurmak için. Bizans devrinde, şimdi bizim Yoros kalesi dediğimiz kale yapılmış buraya. Evliya Çelebiye göre Yoros, aynı adı taşıyan bir rahibin manastırından kaynaklanıyor. Kale Bizanslılar, Osmanlılar, Cenevizler arasında on üçüncü ve on dördüncu yıllar arasında el değiştirip duruyor ve sonunda Osmanlıların eline geçiyor.

Anadolu kavağının küçük meydanından arabayla geçtik. Caminin yanında beş asırlık meşhur Seyit Ali Reis Çınarını hayranlıkla seyrederek daracık sokaklara daldık. Caminin gusulhanesinin önünde top oynayan küçük çocuklar bize kalenin yolunu tarif ettiler. İyiki altımızda dağ keçisi gibi tırmanan bir araba var. Yoksa bu dik yokuşu tırmanmak çok güç. Etrafımızdaki ahşap evler, daracık arnavut kaldırımlı sokaklar sanki geçen yüzyıldan kalma. Yukarı çıktıkça evler kayboldu. Şimdi yolun iki yani sapsarı katır tırnakları ile dolu. Bunların arasında bodur fındık ağaçları, yaban gülleri,çoban püskülleri bir bir birine girmiş .Daha yukarılarda koca yapraklı incir ağaçları, kızılcık ve defneler ve ince telli fıstık çamları. Burada fazla erguvan yok ama at kestanesi tepelere hakim.Sonunda tepenin en üst kısmına geldik. Burası oldukça bakımsız bir alan. Her taraf böğürtlen çalıları ile dolu. Kim bilir bir iki ay sonra nasıl lezzetli ve güzel meyve verecek, kırmızı kırmızı, diye konuşuyoruz.

Tepenin biraz aşağısında, ikinci bir tepe. Burası adeta tepenin üzerine kondurulmuş bir ova. Tam girişinde, Yoros kalesinin günümüze kadar kalmış iki büyük kulesi. Aynı gravürlerdeki gibi. İki kulenin ortası belli’ki sonradan tuğla ve sunak taşlarından örülüp birleştirilmiş. Kulenin üzerinde birkaç yerde taş oyması, denizci haçları dikkati çekiyor.Duvarın içinde açılan bir delikten kalenin içine giriyoruz. Yemyeşil bir çim ova kademe, kademe denize doğru iniyor. Dikkatli bakınca her yüz metre mesafede burç harabeleri görünüyor. Belli ki kalenin sur duvarları Boğaz kıyılarına kadar iniyor. Belkide rumların ”Maia “dediği ve bir kadına benzettikleri Mermer iskele bu kalenin sınırları içindeymiş bir zamanlar.

Kalenin girisinde sağ taraf denize bakıyor. Buraya doğru ilerliyoruz. Asağısı kayalık ve oldukça dik. İnanılmaz bir manzara var burada. Asağımızdağımızdaki : “Boğaz “ise burası: “Ağız“. Avrupa ve Asya kıyıları ve arkasında lacivert suları ile Karadeniz. Öle bir tepede duruyoruz ki insanin kendini devler ülkesinde hissetmemesi imkansız. Her iki kıtada medeniyetle ilgili hiç bir eser yok. Belliki Rumeli Kavağı karşıdaki koyun arkasına gizlenmiş görünmüyor. Deniz çarşaf gibi düz ve engin. Tepeler yeşil ve büyük. Güzellik insanı büyülüyor, sarhoş ediyor. “Acaba burası Cennetmi?” diye düşündürüyor. Bu manzarayı doya doya içimize sindirip, bol resim çekiyoruz. Ve sonunda açık havanın verdiği iştahla Anadolu Kavağına dönüyoruz. Anadolu Kavağında, iskeledeki güzel lokantaların birinde arkadaşlarım bana çok güzel bir ziyafet çektiler. Mis gibi taze kalamar ve midye tava, çoban salatası ve güzelim lüfer. Yanında’da dünyanın en güzel birası; buz gibi Efes. Yemeği bitirdikten sonrada, “sen Boğazı özlemişindir, gel sahil yönünden dönelim “dediler.

Beykoz, Çengelköy, Kanlıca, Kandilli, yalılar, erguvanlar, insanlar ve İstanbul. Sonunda Beylerbeyinde durduk, bir çay bahçesinde Boğazı seyrederek çaylarımızı yudumladık.
Gün bitiminde değişik duygular içindeydim. Hem böyle güzel bir gün geçirdiğim görmek istediğim yerleri doyasıya gördüğüm için içimde inanılmaz bir sevinç vardı, hemde ertesi gün arkadaşlarımdan ve İstanbuldan ayrılacağım için içimi bir hüzün kaplamıştı.

Cem Özmeral
9 Mayıs 2005
Columbus, Ohio


*Petrius Gyllius, Istanbul Bogazi, Eren Yayincilik
** Yuşa, Aleyhisselam, Omer Faruk Hilmi, Osmanli Yayin Evi
*** Petrius Gyllius, Istanbul Bogazi
**** Cem Ozmeral, istanbullite.com/ Carpisan Kayalar

YOROS KALESINDE
HZ YUSA MEZARI
BACK TO TOP/EN BASA
NEXT/BIR SONRAKI
BACK HOME/ANA SAYFA

                                                                                               

                                                                                                       Page copy protected against web site content infringement by Copyscape                            
                                                                                              ©2013.All rights reserved        

Website powered by Network Solutions®