Sevgili Beşiktas Taraftarı, gün geçmiyorki işler kötü gidince sevgili Besiktaş taraftarı, "Pascal Nouma" diye yeri göğü inletmesin. Besiktaşın tarihini bilmeyenler zannedeceklerki Pascal, Beşiktaşın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu ve sembol ismi. Arkadaşlar, aslında Besiktaşın sampiyonluklar, şerefli ikincilikler ve şimdilerde "Fair Play" denilen, bizim zamanımızda centilmenlik dediğimiz örneklerle dolu 102 yıllık bir tarihi var. Evet, Pascal Türkiye'ye ilk gelişinde hırsı, attığı goller ve yüreği ile çok şeyler kattı Siyah Beyaz'a . Ama özellikle Besiktş'a ikinci gelişinde artık futbolcu olarakta eski Pascal değildi ve tutarsız davranışlar ile kendi sonunu hazırladı.
Nouma Besiktaşta oynarken yaptığı show ve sevimli kişiliği ile de herkesin beğenisini kazanmıştı. Ne varki onun bir başka yönü daha vardı'ki o da ; Beşiktaşın değer yargıları, gelenek ve görenekleri ile hiç bir zaman bağdaşmadı .Nelermi yaptı,işte size birkaç hatırlatma:
-Ilk gelişinde, geceyarısı kendisini görüntülemek isteyen gazetecilerle tartıştı ve geceyi karakolda geçirdi. - Soyunma odasında Italyan hocası Scala'ya kizip onun suratina cep telefonunu firlattı. -Antremanda ihtiyaci gelince herkesin önünde duvara gidip çişini yaptı. -Fulya tesislerinden çıkarken kendisine soru soran ve görüntü alan gazetecilere iki elinin orta parmaklarını göstererek küfür etti. -Avrupa kupası dahil benim hatırladığım en az dört maçta oyundan atıldı ve takımın on kişi bıraktı. Hatta bunlardan bir tanesinde rakip oyuncuyunun boğazını sıktı.Hakemler tarafindan o kadar mimlenmiştiki, Türkiye ikinci gelişinde bu defa birazda haksız olarak çıktığı ilk maçta, oyuna girişinden bir dakika sonra kırmızı kart gördü. -Fenerbahçe maçıda gol attıktan sonra elini şortunun içine sokup anlaşımaz bir kutlama ve sevinç gösterisi yaptı ve arkadaşların perdelemeye çalışmasına rağmen görünüer bütün televizyonlara aksetti. Bu son hareket onun Besiktaşta sonu oldu ve şampiyonluk yolunda ilerleyen takıla ilişkisi kesilerek Fransa'ya geri yollandı. -Bu sonuncusu belkide en önemlsi ve sevgili taraftarımızı unuttuğu bir olay: Atatürk hava limaninda bavullarını gümrükten geçirirken, yere bilerek düşürdüğü Beşiktaş amblemli bir cismi( bir kağıt, plastik v.s.)gazeticilere göstere göstere ayağı ile ezip uçağa doğru gitti.
Gecenlerde Pascal Nouma Türkiye'ye bir mağaza açılışı için geri geldi ve taraftar Zenit maçı öncesi onu tribünlerde bir kere daha bağrına bastı ve yeri göğü "Pascal" diye inletti. Acaba sahada o guü Beşiktaşın başarısısı için çıkan futbolcularımız neler hissetiler bilemem? Maçtan bir gün once Pascal, Inönü stadyomunu gezmiş, Besiktaş formasını öpmüş, ve bu formayı bir kere daha giyebilmek icin bir kolumu veririm demiş. Bütün bunlar belkide samimi hislerdir ve Nouma geçde olsa Besiktas formasını kutsal değerini sonunda anlamıştır. Ama Sevgili Beşiktaş taraftarı, Beşiktaşın şanlı tarihinde bu takıma hem oyunculuğu hemde centilmenliği ile örnek olmuş isimlere haksızıik etmiyormuyuz ? Eğer bir sembol aranacaksa tarihimize şöyle bir bakalım; Orada Baba Hakkılariı Hüsnü Savmanları, Şükrüleri, Voleci Şerefi, Baba Recep'i, Panter Necmileri, Kaptan Sanlı'lari, Atom Karınca Riza'yiı Samet'i ve sizin her zaman hakkını verdiğiniz Metin , Feyyaz ve Ali trio'sunu görürüz. Yalnız bu sembol isimlerle ilgili hikaye ve anektodlarıi yazsam inanın bir destan olur.Bırakalim artık Pascalı, o tarihimizde buruk bir sayfa olarak kalsın.
Cem Özmeral Columbus, Ohio 5 Aralik, 2005
Bu yazıyı kaleme aldığımdan beri aradan tam beş yıl geçti. Bu süre içinde Pascal Nouma Türkiyeye çesitli kereler geldi, hatta şu son günlerde İstanbula yerleştiği ile söyleniyor. Aradan geçen seneler sahaların hırçın futbolcusunu son derece ılımlı, mütevazi ve yardım sever bir spor yorumcusu ve televizyon kişiği haline getirmiş. Kendisini daha yakından tanıdıkça onun nekadar örnek davranışlarla engelli çocuklara, kanserli hastalara yardım ettiğini, yorumlarında kimseyi ınciltmemeye nasıl özen gösterdiğini takdirle izliyoruz. Beşiktaş forması giyerken kanserle verdiği savaşı herkesden saklaması ve bu zor gunlerinde o çok sevdiği siyah beyaz forma için herşeyini vermesi, onun ne kadar karakterli bır kişi olduğunu gösteriyor.
Bizim beş yıl önce yazdığımız yazıda serzenişimiz onun futbolculuğu yada formasının hakkını vermesi ile ilgili değildi. Bunları zaten çok takdir ediyorduk. Takdir etmediğimiz Beşiktaşlılık duruşu ile bağdaştıramadığımız bazı davranışları idi. Ama görüyoruzki aradan geçen yıllar onu bütün çocuklara örnek olacak, Beşiktaşlılık duruşunu özümsemiş herkes tarafından yalnız futbolculuğu değil insan olarak da takdir edilen bir kişilik haline getirmiş. Artık bence o Beşiktaşın sembolleri içinde yerini fazlasıyla aldı. Hemde Fransada doğan ve Beşiktaşlı olan belki de ilk ve son sembol olarak.