istanbullite.com

NOSTALGIC WRITINGS BY AN ISTANBULITE © Since 2002

HOME ↓

ABOUT US/BIZ KIMIZ ?

ISTANBUL&TURKEY TRAVEL

ISTANBUL TRANSPORTATION

LIVE TURKISH TV AND MEDIA

NEWS FROM COLUMBUS,OHIO

LINKS

CONTACT US/İLETIŞİM

EVLIYA CELEBI RUYASI

ISTANBUL SUR-ICI ↓

YEDI KULE ZINDANLARI

KAYBOLAN KIR TEPEBAG

SEHZADEBASI DIREKLERARASI

LALELI BABA

MIHRIMAH CAMILERI

CEVIZAGACI- GOTLAR SUTUNU

TEKFUR SARAYI

ISTANBULUN ALTI 1,2

ISTANBULUN ALTI 3,4

HALICTE BIR VAPUR GEZISI

SUMBUL EFENDI

MILION TASI

KOCAMUSTAFAPASADAKI KOSK

ISTANBUL SUR KAPILARI

ISTANBUL TURBELERI/TOMBS

AHMET SARACBASI EFENDI

7 TEPE 700 CAMI ISTANBUL

ISTANBUL SUR- DISI↓

BOSTANCIDAKI BEYAZ KOSK

BALIK UZERINE LAKIRDI

GOKSU DERESI

SAHIL YOLUNDA SABAH

BIR TEPE, BIR KALE

CARPISAN KAYALAR

ISTANBULLU OLMAK

KANDILLIDE BIR GECE

SHOW ME BIG MONEY

SAIRLER SOFASI

HIKAYELI RESIMLER

1CE UPON A TIME ISTANBUL

ARA GULER'S ISTANBUL

ISTANBULUN 77 ISMI

ISTANBUL ICI-DISI ↓

6 MERMER 23 TILSIMLI TAS

HAYDARPASANIN ÖYKÜSÜ

YILDIZ KORUSU

HUNKAR'A GIDELIM

IBRAHIM PASA SARAYI

ABBAS AGA PARKI

TOPKAPI ANIT MEZARLARI

SULEYMANIYEDE BIR GEZI

BAHARIYEDE SINEMALAR

BEYAZIT KULESI

HARBIYE NEZARETI

HAYDARPASA KIRIM MEZARL.

ARCADIUS'UN SUTUNU

OSMANLI EFSANELERI

BIZANS VE KURULUS MITLERI

ISTANBUL DERE TEPE↓

FLORYA DENIZ KOSKU

OZLENEN ESKI ISTANBULMU?

DOGANCILAR PARKI

ULUBATLI VE MIHRIMAHCAMII

HALICTE BIR SEMT: FENER

TARIHTEN KAPAKLAR ↓

ATATURK ALBUMU

1953 DE ANIT KABIR

10 KASIM 1938

ATATURK'UN BINMEDIGI UCAK

ATATURK TBMM KONUSMASI

ATATURK'U ANLAMAK

ATATURKUN EVI VE MEKTEBI

ATATURK'UN AKARETLER EVI

ATATURK MUZE KOSKU

HEYBELIADA DENIZ LISESI

INONU DENIZ LISESINDE1934

INONU HARPOKULUNDA ,1942

VEKILLER VE RESMIGECITLER

BU ANZACLAR NEREDE?

RUYA

CANAKKALE, TRUVA

BOSTANCIDA BIR NIŞAN

JAPONLARIN 1934 ZIYARETI

GOLCUK VE YAVUZ-HAVUZ

GAZOZ KAPAKLARI

BIZANSLI VE BEYAZITLI

KADIKOY, ISKELEDE SABAH

ARMONIKA CALAN KIZ

1975 DE BIR ASK HIKAYESI

METEOR CUKURU

MINIBUS SOFORU ZEYNEL

ANTIPHELLUS BALIKCISI

BIR EGE DILBERI

BIR RUYA

ASOSDA BIR GUN

TWILIGHT ZONE

BEN SERVISCIYIM ABI

BIT PAZARINA NUR YAGDI

VATMAN ALI BEY

ADAM

BIR KARANFILLI ADAM

KINDER HEIM

ZULAL

YESIL KAPI

GENC OSMAN MONOLOGU

DENIZ YILDIZININ OYKUSU

CESITLI KAPAKLAR ↓

MUZE EV

ANNEMIN SANDIGINDAN

1942 DE EN UZUN YOLCULUK

PARIS GOZLENIMLERI

MAHMEDET HOCA

SOLUK MAVI NOKTA

OSMANLI TOKATI VE HIGH 5

HIZIR ILYAS

29 TESRIN

GAZOZ KAPAGI (ORIJINAL)

COLA TURCA

HARICTEN GAZEL

ŞEREF STADI (SOCCER)

CHAMPION BESIKTAS

BESIKTAS STADIUM & FANS

A VISIT TO INONU, 2011

RICARDO ICIN

WITH BJK PLAYERS OF 2011

BJK NEVZATDEMIR FACILITY

BESIKTAS'S USA TOURS

SAMPIYONLUKLAR MIMARI

Q7,GUTI&IVERSON

KAYA KAPTAN

DR. VEDII TOSUNCUK

BJK VE CIRAGAN SARAYI

1964 ALI SAMI YEN ACILISI

ELLI YIL SONRA PRATER'DE

PANTER KALECI

ESKI BIR MILLI MAC

KARANFILLI ADAM

BIR YASAM TARZI

TEMİZ FUTBOL

BERLIN PANTERI

SARI LACIVERT

INSIDE FENER STADIUM

YUSUF ILE SANLI

PASKAL VE BJK FORMASI

KUCUK AHMET

DEMIROREN'E ACIK MEKTUP

GUVEN ONUT

BABA BOSQUE

HELE HELE SERGEN KAPTAN

TAKSM KIŞLASI CIRCA 1925

GELINCİK TARLALARI

CAPS IN ENGLISH ↓

OUR OLYMPIAN IN OUR HEART

MY TRIP ON THE MEGABUS

LYCIAN CITIES OF TURKEY

1937 BERLIN LETTERS

SULTAN SULEIMAN

TURKEY&THANKSGIVING

EINSTEIN'S PLEA TO TURKEY

TURKISH HELP TO IRISH

USA MILITARY IN TURKEY

ATATURK-ROOSEVELT LETTERS

PRESIDENT OBAMA'S TRIP

FLAG RAISING CEREMONY

RENAISSANCE MAN

"NOAH'S ARK" OR IS IT ?

STORY OF SANTA CLAUS

STORY TELLER OF ANATOLIA

TURKISH COFFEE

DOWN CAFE

ECEVIT IN NEWYORK 2002

SUKI, OUR CAT

HERR WAMLEK

ISTANBUL STORIES ↓

IN SEARCH OF LULU

TRANSFORMING OF SS SOLACE

ZEYREK MOSQUE& MONASTERY

COLUMN OF THE MARCIANUS

TRUE CROSS IN ISTANBUL ?

ISTANBUL MYTHS IN ENGLISH

LEGEND OF LEANDER'S TOWER

77 NAMES OF ISTANBUL

7HILLS 700MOSQUES ISTANB.

7 Churches of Anatolia

ISTANBUL VIDEOS

PANAROMIC TOURS/SANAL TUR

CARTE POSTALE NOSTALGIA↓

KARTPOSTAL TURKIYE32-1944

MY MOTHERS ISTANBUL YEARS

MY FATHER'S BERLIN 1937

GERMAN WEHRMACHT 1937

POSTCARDS USA 1944

CARTOLINA POSTALE ITALIA

C.POSTALE EUROPA 1937-946

POST-CARD EGYPT 1942

POSTCARD, MIDDLE EAST

DIYARBAKIR 1955

SOUTH EASTERN TURKEY 1955

ANKARA&ISTANBUL 1956

PARIS 1956

JUKE BOX NOSTALGIA ↓

MUZIK VE BEN

1957-1960 POP

1960-1970 POP

1970-1980 POP

1980-1990 POP

FATHER OF ANADOLU POP

TURKISH MUSIC PORTAL

NESET ERTAS USTA

PLAY FOR THE NATURE

TURKIYE PHOTOS ↓

ADALAR/PRINCE ISLANDS

ISTANBUL PICTURES

ISTANBUL GATES&DOORS

ISTANBUL TOP TEN MUST SEE

ISTANBUL FERRY LANDINGS

ISTANBUL BAZAARS

BOSPHORUS, ISTANBUL

A GOLDENHORN FERRY TRIP

BEYOGLU PICS

BODRUM

CAPPADOCIA

KAS,KALKAN,DEMRE

ALANYA

DALYAN, GOCEK, FETHIYE

ANKARA

TWIN BEAUTIES/IKIZGUZELLE

PHOTOS USA & WORLD ↓

WALKING THE TRAIL

LAS VEGAS

LAKE MEAD,NEVADA

PHILADELPHIA

PARIS

BOSTON

CHICAGO

ITALIA

LONDON 1967

INDIA/NEPAL

CARIBBEAN ISLANDS

DARFUR/SUDAN

SANFRANSISCO AND MONTERY

SAN ANTONIO, TEXAS

San Diego

NEW ORLEANS

NEW YORK

PENNSTATE

PRESIDENTS & KINGS TOMBS

FLAG RAISING IN COLUMBUS

ISLAND OF KOS VIDEO

DURUPINAR MATERNAL F.TREE

AILE/FAMILY BLOG ↓

ESRA'S WEDDING ALBUMS

ESRA'S BRIDAL SHOWERS

ESRA PINAR FILES

DURUPINAR PATERNAL F.TREE

OZMERAL MATERNAL F. TREE

LAMIA&HAMZA VIDEO 1999

OZMERAL PATERNAL F.TREE

BABY MADISON FABLE

BABY TAYLOR FABLE

TAYLOR BABY&TODDLER YEARS

WEILS' WEDDING AND HOUSE

ASLI'S SHOWERS 2008-2009

FAMILY HOLIDAY PICTURES

ANNEM

MY MOTHER LAMIA

ANNEMIZ LAMIA

LAMIA HAMINNE AND TAYLOR

DOGUM GUNU,ANNELER GUNU

"EVIM/HOME"

NOSTALJI TRENI

LIFE OF MY FATHER

REUNITED/ONLAR KAVUSTULAR

SON CINAR BULENTSARACOGLU

I-FOOD

ISTANBULLITE'S FOOD

STREET FOOD

GOLDEN CORRAL COLUMBUS

ANNE'S COOK BOOK

CAFE ISTANBUL

I-LOG

NOVEMBER 2012

OCTOBER 2012

BAGDAT CADDESI

SEPTEMBER 2012

AUGUST 2012

JULY 2012

JUNE 2012

MAY 2012

APRIL,2012

MARCH 2012

FEBRUARY 2012

JANUARY 2012

DECEMBER 2O11

NOVEMBER 2011

OCTOBER 2011

Translate
Bookmark and Share
 
BEYAZIT KULESI VE TULUMBACILAR
 
    KIZ KULESİNDEN İSTANBUL VE SERASKER KULESINDEN HAVA DURUMU.COLLAGES BY İSTANBULLITE.

Aslında ben İstanbulu en çok üç tepeden severim. Biri Pera daki Cenevizlilerden kalma Galata kulesi, diğeri Eyüp Sultan mezarlığının zirvesindeki Pier Loti kahvesidir. Üçüncüsü ve belkide en güzeli Büyük Çamlıca tepesidir. Bu tepelerden İstanbul a bakarsanız, bu güzel şehri üç boyutlu olarak, gökyüzünü kucaklayan minareleri ile, iki yakayı birleştiren köprüleri ile, boğazı turlayan vapurları ile güzel bir tabloyu seyreder gibi  adeta yükseklerde uçan bir kuşun gözlerinden görürsünüz........

                                                                                                               Özlediğim İstanbul , Cem Özmeral, 2002

Dokuz sene önce böyle yazmıştım İstanbulu yüksekten seyretmekle ilgili olarak. Düşüncelerim o günden bugüne pek değişmedi ama bazı ilaveler oldu. İstanbul’u bu üç tepeden kuş bakışı görmek çok güzeldi ama, Sarayburnundan Sultanların gördüğü gibi, Üsküdar’ı, Kadıköy’ü ve Adaları ve Boğaziçinin gümüş gerdanlığı köprüyü mercek altına almak, yada boğazın Karadenizin ağız kısmındaki Yoros tepesinden gerisin geriye iki yakadaki inci gibi işlenmiş semtlerine bakmak da ayrı bir güzelikti. Çamlıcadan bu güzeli cepheden, boyuyla, bosuyla bütün endamı ile görürsünüz. Pier Loti tepesinden bakarsınız, onu arkasından aşağıya uzanan sırma sarısı saçları ile hayal edersiniz. Galata kulesinden onu profilden görürsünüz, saçındaki tokası ile. Ama kız kulesinden, İstanbulu seyretmek sarhoş eder sizi, onun belinde kemer olursunuz, eteklerinde küçük bir çocuk gibi dolanıp durursunuz. Yukarıdan aşağıya bakarsınız bu sefer, her şey size büyük ve büyüleyici gelir.

Evet geçen dokuz yılda  İstanbulu bu güne kadar önden, arkadan, yukarıdan, aşağıdan, yandan, kenardan görmüştüm. Onu, oradan  görmediğim tek bir yer kalmıştı: Beyazıt Kulesi. Lise öğrencisi iken Beyazıt Kulesine çıktığımı hatırlıyordum. Ama neden çıktım, yanımda kim vardı ?, aradan o kadar zaman geçmiş ki hiç biri aklımda kalmamış. Bütün hatırladığım, Galata Kulesinin taş merdivenlerine karşılık, Beyazıt Kulesinin gıcırdayan eski tahta merdivenleri. İstanbul Üniversitesi Beyazıt yerleşkesine ziyaret ettiğim gün görmeyi en çok arzu ettiğim yapıda, yukarıdaki nedenlerden ötürü Beyazıt Kulesi idi. Ama Beyazıt Kulesini gezmeden önce gelin isterseniz, Kulenin bulunduğu Eski Saray bölgesindeki ilk kuleyi,   şimdiki kulenin tarihini ve bu kuleler  tarih boyunca  yangın gözetleme  kulesi olarak görev yaptığından o günün itfaiyecileri: tulumbacılardan  biraz bahsedelim.

                          18.YÜZYIL BAŞINDA AĞA KAPISINDA YANGIN KULESI. SKETCH BY UNKNOWN ARTIST*. COLLAGE AND NAMES BY ISTANBULLITE.
Tulumbacıların Yeniçeri ocağına bağlanması on sekizinci yüzyılın başlarında olur. O zamanlar Yeniçeri Ocağına bağlı askerler Süleymaniye camiinin kuzey bölgesinde, Ağa Kapısı denilen ve başlı başına bir saray kompleksini andıran binalarda oturmaktadırlar. 1726  yılında İstanbul’un her geçen gün artan yangınlarınla savaşmak için elli kişilik bir tulumbacı ocağı kurulur ve Ağa Kapısındaki binalardan bir bölümü de onlara ayrılır. Yangınları gözetlemek içinde buraya ahşap bir kule yapılır. Kulenin tepesinde nöbetçiler için küçük bir gözetleme köşkü vardır. Gene bu devirde her mahallede küçükte olsa düzensiz, beş on  kişilik gönüllü bir tulumbacı takımı vardır. Ama zamanla bazı bölgelerde bunlarda bir düzene sokulur ve Topçu Ocağı, Top Arabacıları Ocağı, Tersane Ocağı(Kasımpaşa) gibi, müstakil tulumbacı ocakları kurulur. Tulumbacı lafı bu itfaiyecilerin kullandığı, eskiden gemilerde kullanılan ve suyu dışarı pompalamakta kullanılan aletten gelir. Bu aleti yangınlarda kullanılması için geliştiren ve tulumbacı ocağının kurulması için sadrazam  Damat  İbrahim Paşayı ikna eden “Gerçekçi Davut” isminde bir yeniçeri ağasıdır. Sonradan müslüman olmuş olan bu zat, Tulumbacılar Ağası olarak ölene kadar on yıl görev yapacaktır.

Bir tulumbacı ekibi genellikle sekiz kişiden oluşurdu. Bunlar içinde 120 kg. lık su fıçılarını taşıyanlara saka denirdi. Her tulumbacı takımının bir reisi vardı ve bunlar yaptıkları görevleri belirtmek için değişik renkli mintan, yelek ve kuşak giyerlerdi. Ama bağırları her daim açık olurdu ve yangına koşarken ve yangını söndürdükten sonra  halkın arasında hangi tulumbacı ocağına bağlı olduklarını haykırırlardı.

“Haaayt... karada aslan, denizde kaplan, yetmiş iki buçuk millete duman attıran, yaman gelir yaman gider. Kasımpaşa’nın yiğitleri bunlar!”

Mahalle tulumbacıları gönüllülerden teşekkül ederdi ve bunların içinde her yaştan ve her meslekten insan vardı. Futbol gibi sporların olmadığı o devirlerde  tulumbacılık en başta gelen takım sporu idi. İlerki yıllarda İtfaiye teşkilatı kurulup tulumba ocağı lağvedildikten sonra bile mahalle tulumbacılığı devam etmiştir. Büyük Karikatür üstadı Turhan Selçuk’ un Abdülcanbaz’ ın Tulumbacılar futbol takımını ve İngilizlerin İstanbulun işgali sırasında yapılan maçlarda, onlara ilk mağlubiyeti tattırışını resmeden serüvenlerini, gençlik yıllarımızda heyecanla takip ederdik.


AGA/FETVAHANE/MUFTULUK KAPISI
1756 yılında büyük Cibali yangını sırasında Ağa Kapısındaki ahşap  yangın kulesi yanar. Uzun zaman sur içindeki yangınları gözetlemek için nöbetçiler Süleymaniye Camiinin minarelerine çıkıp muhtemel yangınları gözlerler.  Aradan tam yetmiş sene sonra Sultan İkinci Mahmut zamanında kule yeniden yapılır ama yapılması ile birlikte 1828 yılında Yeniçeri ayaklanması ile yeniden yakılır. İsyan bastırılır ve Sultan  İkinci Mahmut Yeniçeri ocağını lağveder ve yerine “Asakir- i Mansure- i Muhammediye” adıyla yeni bir ordu kurar ve kışlayı kısa zaman sonra Eski Saraya taşıtır. Bu düzenli ordunun başındaki komutana Serasker ve onların taşındığı binaya da Seraskerlik Binası denir. İşte ileride Harbiye Nezareti, Cumhuriyet devrinde de önce Darülfünun sonrada İstanbul Üniversitesi Merkez binası olacak bina bu binadır. Diğer taraftan  eski Ağa kapısındaki binalar kompleksi Şeyhül- İslama tahsis edilir ve buraya Fetvahane adı verilir. Bu binanın bir bölümü bugün İstanbul Müftülüğü olarak kullanılmaktadır.

TULUMBACILAR
CLICK ON WATER PUMP
TULUMBACILARA TIKLAYIN
Yeniçeri isyanın bastırılmasında büyük payı olan ve ilk Serasker olarak görev yapacak olan Ağa Hüseyin Paşa, Sultan İkinci Mahmut’tan yeni bir Yangın gözetleme kulesi yapımı için müsade  ister. Bu izni alınca da kolayca yanması mümkün olmayacak ve iz bırakacak bir kule yapar. Yeni kule Serasker Binasının yakınına ve som mermerden inşa edilir. Üstü kesilmiş bir piramidi andıran kaidenin üstüne, gök yüzüne doğru uzanan bir  topu simgeleyen  mermer kule, iki yıl içinde bitirilir.  Balyan ailesinden Senekerim Amira Balya’ nın mimarlığını yaptığı Serasker yada Beyazıt Kulesi, bir taraftan Yeniçeri isyanını bastırmakta büyük kahramanlıklar gösteren topçuları, diğer taraftan da asıl amacın barış ve adalet olduğunu ebedileştiren bir anıt olarak İstanbulun semalarında yükselir.

Serasker Beyazıt Kulesi yapımından sonra çeşitli tadilatlar geçirecek ve  1849 yılında kulenin üst kısmı nöbetçilerin ikametgahı olmaktan çıkarılarak boydan boya camla kaplı bir gözetleme bölümüne değiştirilecektir. Günümüz’e kadarda burası yangın gözetleme kulesi olarak kullanılacaktır. Yangını haber vermenin de hep bir usül ve geleneği vardı. Yangını gören nöbetçi  Ağaya gider ve “Ağa bir çocuğunuz” oldu derdi. Ağa da “Kız mı oğlanmı?” diye sorardı. Kız ise, yangın Galata, Boğaziçi, Üsküdar, yada Kadıköy idi. Yok eğer oğlan ise, yangın sur içinde demekti. Eğer yangın gündüz olursa, kulenin en tepesindeki sancak bolümünde koca bir kırmızı bayrak dalgalandırılır ve Topkapı sarayından kuleyi devamlı gözetleyen nöbetçi haberi topçu ağasına haber verir ve yangına dikkati çekmek için üç adet top atışı yapılırdı . Yangın çoğu zaman olduğu gibi eğer gece çıkmışsa, işaret katında kırmızı fenerler yakılırdı. Top atışı ile haber vermek İkinci Abdülhamit zamanına kadar devam etmiştir. Zaten artık 1874 yılından beri yangın söndürme işi yeni kurulan askeri itfaiye teşkilatına devredilmiş ve Beyazıt, Taksim, Selimiye ve Kasımpaşa Tesanesine birer  itfaiye taburu yerleştirilmişti.

Beyazıt Kulesi  Cumhuriyet yıllarında da yeni kurulan  Belediye İtfaiye Müdürlüğüne gözcülük yapmaya devam edeceği gibi aynı zamanda İstanbullulara hava durumunu da bildirecektir.  Mavi bayrak ya da fener havanın açık olacağını, yeşil yağmuru, sarı sisi, kırmızı ise karı haber verecekti.

KULE
KAIDENIN USTUNDEKI TUGRA VE KASIDE
GIRIS
Şu sıralar Beyazıt kulesinde metroloji durumunun renkli olarak daha modern bir şekilde Istanbullulara haber verilmesi için çalışmalar yapılmakta. Benim İstanbul Üniversitesi kampüsünü gezdiğim gün henüz bu hizmet verilmiyordu ama verilse idi o sabahın rengi  her halde griye çalan bir mavi olacaktı. Beni kuleye çıkaracak genç güvenlik görevlisi ile kuleye doğru yürürken İstanbulu yukarıdan göreceğim için sabırsızlanıyordum. Kulenin yanına gelince yerden taa en tepesine kadar baktım. Bembeyaz mermerden kule sanki daha dün yapılmış gibi tertemiz ve bakımlı görünüyordu. Alt bölümünde kesik bir piramit şeklinde iki insan boyundan daha yüksek kaidesinin üzerinde 2. Mahmutun  kırmızı üzerine yaldızla işlenmiş tuğrası ve altında da kule ile ilgili eski Türkçe bir kaside vardı. Kaidenin hemen üzerinde soğana yada kavuğa benzeyen yuvarlak bir boğum ve onun üzerinde aşağıdan yukarıya doğru yükseldikçe incelen adeta bir minare, ama bildiğim minarelerin hepsinden daha bir uzun. En yukarıda kalın bir bilezik gibi sütunun üst kısmını çepe cevre sarmalayan on pencereli gözetleme kulesi. Onun üstünde de gene yukarıya doğru incelen üç kat: adeta  bir kuş kafesi. Her katta sanki kuşların girmesi için yapılmış yuvarlak daire şeklinde dörder pencere. En üst katın damında da mızrağa benzeyen bir direk.

Güvenlik görevlisi arkadaş elindeki anahtarla kuleye açılan demir kapıyı açtı, sensor la çalışan ışığın girişi aydınlatmasını bekledikten sonra tekrar demir kapıyı çekerek kapadı. Artık tarihin içine girmiştik, dönüş yoktu. Merdivenlerin başladığı yerde küçücük mermer bir sebil görünüyordu. Yenilenmiş koyu kahverengi cilalı merdivenlerden kıvrıla kıvrıla yukarı doğru çıkmaya başladık. Basamaklar ayak basılan yerden içeriye doğru incelen ikiz kenar bir üçgen şeklindeydi, ama ayak bastığınız yer neredeyse iki ayak büyüklüğünde olduğundan her basamağı çift saymak mümkündü. Yukarı çıktıkça sensorla önümüzdeki merdivenler  aydınlanıyor, arkamız ise karanlığa gömülüyordu yeniden.

Altmışıncı basamağı saydığımda, dinlenmek için durdum ve arkadaşa gözetleme bölümüne kadar kaç basamak olduğunu sordum.” Zannederim 220”, değince de “acaba yapabilecekmiyim?” diye biraz endişelendim. O önden ben arkadan çıkıyor, her otuz adımda bir dinleniyordum. Yüz yirminci basamakta elimdeki kitap dolu poşeti inişte almak üzere basamaklara  bıraktım. Amerika da haftada iki üç gün, günde 45 dakika hızlı bir tempoda yürürdüm ve bugün bunun yararını görüyordum. Yukarı çıktıkça, burada eskiden çalışan gözetleyicilerin bu işi her gün  nasıl yaptıklarını düşünüyordum.  

YUKARI CIKIS 180 BASAMAK
ASAGI INIS 180 BASAMAK
CIKIS
Güvenlikçi arkadaşım yanlış biliyormuş meğer, tam 180 basamak sonra gözetleme bölümüne vardık. “Çokşükür!” deyip kamerayı  elime aldım. Çepe çevre kulenin içinde  dönmeye başladık, arkadaş mazgallarından pencereleri  açıyor bende uzanıp gördüğüm manzarayı çekiyordum. Haliç’i, Süleymaniyeyi, Topkapı Sarayını, Kapalı Carşıyı, Galata Köprüsü civarında tur atan vapurları, Nur-u Osmaniye yi, Marmara denizinde demirlemiş gemileri, Beyazıt camiini, babamın seksen sene önce fotoğrafını çektiği Harbiye nezaretinin Mercan  kapısını, hepsini ama hepsini, hemde yukarıdan seyrediyordum. İstanbul’ un sağ profilden de ne kadar güzel olduğunu ilk defa görüyordum.  Artık sözün bittiği ve yalnız  gözün gördüğü yerdeydim.

Her çıkışın birde inişi vardır. İniş daha da zor oldu. Bu yalnız basmaklardan inerken yanda tutunacak bir tırabzan olmamasından olduğu kadar İstanbulu bir daha buradan göremiyeceğimin bilincinden geliyordu.


Cem Özmeral
12 Aralık,2011
Dublin, Ohio

 
BEYAZIT KULESİNDEN İSTANBULUN PROFİLINİ GÖRDÜM BUGÜN
View all
Get your own
Kaynakça

IU Biliım Kültür ve Sanat Dergisi,Sayı 7 2011,Ağa Hüseyin Paşa,Doç Dr. Ergün Yolcu
http://www.msxlabs.org/forum/osmanli-imparatorlugu
http://www.ibb.gov.tr/sites/itfaiye/en-US/history/Pages/tulumbacilar
http://tarihvemedeniyet.org/2010/01/osmanlica-yeniceri-ocagini-sonduren-kitabe/

*Ağa Kapısı resmi internetde dolaşıyor. Bu resmin ressamının adını bilmediğim için yazamıyorum. 


Yukardaki yazının yazılmasında bana imkan sağlayan İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Dr. sayın Çiğdem Kayacan ve Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi ve Öğretim Görevlisi sayın Esma Demirer ve bana Beyazıt Kulesini gezdiren Güvenlık Görevlisi arkadaşa ve yukardaki isimlerle tanışmama vesile olan kadim dostum Naperville, Illınois'den Beşiktaşlı  arkadaşım değerli bilim adamı Ercan Alp'e teşekkürlerimi sunarım.

C.Ö.

 
BACK TO TOP/EN BASA
NEXT/BIR SONRAKI
BACK HOME/ANA SAYFA

                                                                                               

                                                                                                       Page copy protected against web site content infringement by Copyscape                            
                                                                                              ©2012.All rights reserved        

Website powered by Network Solutions®