Bodrum Kalesinin arkasinda, maviliklerin biraz otesinde, Kara Ada adeta koca bir deniz ejderi gibi sularin icinde horguclerini cikarmis ve boylu boyuna uzanmistir. Bu guzel tabloyu, beyaz martilara benzeyen, genelikle iki yada uc katli Bodrum evleri tamamlardi. Uzerlerinde su depolari, televizyon antenleri saklanmis bu beyaz yapilar duz ve kiremitsiz damlari ve damlari cevreleyen kucuk duvarciklari sanki, Bodrum Kalesinin kulelerininden etkilenmislerdi. Bu beyaz binalara dikkatlice bakarsaniz, hemen tumunun balkonundan damina, mora calan kirmizi sarmasikli begonvillalar ve bahcelerinde beyaz ve sari cicekli manolya agaclari dikkatinizi cekerdi. Hele sehre biraz daha yaklasip, evlerin onunden gecmeye baslayinca bu beyaz badanali evlerin bazilarinin tahta bahce kapilarinin civite calan mavi renkleri gozunuze bir daha cok batardi.
Minibus, Gumbet kasaginda durdu genc bir hanim orta siraya orta yasli adamin yanina oturdu. Cantasindan cikardigi 250 bin lirayi onundeki sarisin iki kucuk kiz cocugundan birine uzatip , " bir tane Islamhaneleri, verirmisin " dedi. Kucuk Ingiliz kizi pek birsey anlamadi ama anne ve babasinin'da onayiyla parayi minibus soforu Zeynel'e uzatti.
Kadin yirmi yedi , yirmisekiz yaslarinda gosteriyordu. Uzerinde siyah uzun bir etek ve mavi islemeli beyaz bir bluz vardi. Kestane rengi saclari kisa kesilmis ve muntazam bir sekilde arkaya dogru taranmisti. Ya bir ilkokul ogrtetmeni yada devlet dairesinde calisan bir memur izlenimi veriyordu.
Yaninda oturan orta yasli, koyluye benzeyen adamin uc dort gunluk sakallari yer yer beyazlasmisti. Bu sicak yaz gununde uzerinde eski bir gri ceket , onunde de sebze ile dolu bir sepet vardi.
Minibusun icerisi iyice sicak olmustu. Genc kadin yanindaki cami yariya kadar araladi, iceriye hafifte olsa biraz hava girdi. Orta yasli adam:
-Hanim ort su penceriyi, cereyan yapiyor
Genc kadin :
-Bu sicakta, pencereyi kapayamam, ter icindemi kalacagiz ?
dedi
Arkadaki musterilerde:
-Baba, Yenge hakli burasi Cihangir Hamamina dondu
dediler.
Minibus yoluna devam ediyor, asagi yukari her semtde durup musteri indirip bindiriyordu. Yahsi'yi biraz gecmislerdiki, genc hanim yanindaki adama donerek sinirli bir sekilde:
-Beyefendi, o yaptiginiz isi burada yapamazsiniz, burasi bir toplum araci ! adam:
- Ne yapiyormusum, yaa?
-Gormuyormuyuz, kulaginizi kurdan ile karistiriyorsunuz
-karistiririm, karistirmam sana ne?
-Banami ne ? Benim midem bulaniyor, bu isi lutfen evinizde yapin.
-Evimde de yaparim buradada yaparim bu seni ilgilendirmez.
-Nasil ilgilendirmez, beyefendi, ben igreniyorum ve yapamazsiniz.
-Igreniyorsaniz bakmayin. Bu bana doktorun tavsiyesi . Benim kulagim yag yapiyor ve gunde birkac kere bu sekilde temizlemem gerekiyor.
-Beyefendi, temizliginizi evde yapin, ben simdi burada burnumu karistirsam olurmu.?
-Karistirirsan, karistir bana ne !
Kadin minibus soforu Zeynel'e dondu: - Sofor bey lutfen bey'e bir sey soyleyin bu sizin aracaniz
Zeynel:
Bey Amca, Abla rahatsiz oluyor, lutfen karistirma
Diger yolcularda hep bir agizdan
Yenge hakli
diye mirildandilar.
Yasli adam , ister istemez elini kulagindan cekti. Minibus Islamhanelerine gelmisti. Genc kadin sofore firinin onunde durmasini rica etti. Minibus durdu, kadin asagiya indi, kapiyi kapatti ve arkasina bakmadan yoluna koyuldu.
Adam , kadinin arkasindan o kadar kotu bir bakis baktiki, sanki kadin bu bakisi gorse carpilacakti. Minibus yoluna devam ediyor, adam basini geriye donmus, kadin gozden kayboluncaya kadar kendisini zalim bakislarla izliyordu. Zeynel'in hemen yaninda oturan musteri;
-Agam, sen aldirma, uzme tatli canini -
diye yasli adami teselli etmeye calisti.
Kadin artik gozden kaybolmustu. Adam, hala sabit bakislarla arkaya bakmaya devam ediyordu. Zeynel ise coktan aksam karisinin hazirladigi sofrayi dusunmeye baslamisti.
Cem Ozmeral
28 Temmuz 2003 Columbus, Ohio
|