Sevgili Cem:
Iki hafta önce Istanbul’da BJK stadının yapımını görmeye gittik. Arkadaşım Arif (Chicago’dan Istanbul’a döndü, 3 yıl önce) Beşiktaş iskelesinde öğlen saatinde buluşalım dediğinde şüphelenmeliydim ama aklıma bu gelmemişti.
Iskeleye erkenden vardım. Arif’in vapurunun Kadıköy’den gelişini görmek istiyordum. Puslu bir gün, Boğazın en sevdiğim gri renklerini çekmek isterken, Kız Kulesi, Beşiktaş’daki Kadıköy İskelesi, ve Kadıköy Vapuru aynı anda kadraja giriyor. Hemen bir kaç resim çekiyorum..
Birkaç dakika sonra, son derece fit ve enerjik haliyle Arif kaptan gözüküyor..Önce tutturdu Çarşı’yi gezelim diye. En son 50 yıl önce gitmiş. Yok, ben seni gezdireyim demeye kalmadı, özel bir turşucu ve baklavacıyı aradığını söyledi. Denizcilik okulunda nehari okurken gelirmiş buralara. Derken sorarak turşucuyu bulduk (Soydan turşucusu). Eskiden bulunduğu yerlerinden bir sokak geriye taşınmışlar Artık turşuyu Bursa’da yaptıkları için mağaza hayli küçülmüş ama yine de yüzlerce çesit turşu bulmak mümkün. Ben tabii hemen suyunu içiyorum, orta acılı. Ardından Kafadaroğlu baklavacısını aramaya koyulduk. Arif ilk açıldığında buradan alırmış. Şaşılacak iş, ama halen yerinde durmaz mı, Kafadroğlu Baklavacısı (Foto 2). Hemen oradan da bir tat aldık, turşunun üstüne.
Bu sefer ben tutturdum Yedi-Sekiz Hasan Paşa kuru pasta fırınına gideceğim diye. Bulduk, ancak bu kez tatmaya izin yok, beni Divan Oteli’nin restoranında yemek yemeye davet ediyor…Ancak bir şartla, BJK stadının içine girersek. Izin vermezler diyorum, becerse becerse bu işi sen beceririsin diyor, adamlara yalvar yakar, bizi içeriye sokmanın bir yolunu bul…
Kartal’ın önünde resim çektirmeden olmaz diyorum, ve mecburi resmi çektiriyoruz. Balıkçıları ve manavları da ziyaret edip başlıyoruz yürümeye...
Stada geliyoruz..Kapıdaki güvenlik görevlisine en tatlı sesimizle merhaba deyip derdimizi anlatıyoruz: Biz taa Amerika’dan geldik, mabeti inşa sırasında görmek istiyrouz, ne olur izin verin…Cevap çok kibar ama katı bir hayır; içerisi tehlikeli..Biraz daha ortalarda durup tekrar sohbet etmenin yollarını arıyoruz. Görevli çok kibar, ancak çok da endişeli..Fakat bizim de ciddi olduğumuz belli..sonunda bizi kıramıyor, kendisi eşliğinde bir-iki foto çekebileceğimizi söylüyor..Biz sevinçle kabul ediyoruz..
İçerisi gerçekten tam bir inşaat alanı, ancak artık nasıl bir yer olacağını tahayyül etmek mümkün..Şimdiden “Kartal gol gol…” seslerini duyabiliyoruz…Görevliye bin bir teşekkür ederek, görevini başarmış olmanın sevinciyle bir taksiye el etmek istiyorum…Ama o de ne, Arif’in yeni bir koşulu var, Divan Otele yürüyerek gideceğiz..Ancak o zaman o kalorileri hak edermişiz…Başa gelen çekilir deyip yola koyuluyoruz…Biraz yukarıya çıkınca arka plana stadı alıp bir iki foto daha çekerek yola devam ediyoruz…
Bilmiyorum artık yorgunluk mu, açlık mı, stadı ve Çarşı’yı gezmiş olmanın mutluluğu mu, karnım zil çalıyor..Divan’ın döneri meşhurmuş…gelsin dönerler…
23 Mart 2015, Istanbul
Ercan