Mektup annemin sandığından itinayla içine konulduğu çıt çıtlı bir naylon kılıfın içinden çıktı. Önlü arkalı tam dört sayfa. Bizim eskiden bakkal kağıdı dediğimiz bir kağıda kurşun kalemle yazılmış. Görür görmez bunun Suphi Dedem’den Annem’e yazılmış bir mektup olduğunu anladım. Ama bu sadece bir his miydi, yoksa ben çocukken bu mektubu annemin sakladığını gördümmü hatırlalamıyorum. Acaba içinde ne yazıyordu, ah bir eski Türkçe okuyabilseydim.
Selçuk bu mektubu eski Türkçe okuyan uzman arkadaşına okutmuş. Ondan beni çok sevindiren şu satırları aldım:
“Sevgili pek küçücüğüm canım kızım;
Mektubuma ne yazayım. Şamil başlayayım istiyorum. Önce yolladığın mektubunun her şeyini tafsilatı ile yazdım.. canım evladım,bu günlerde…” 23/02/ 54 tarihli Diye devam eden oldukça yazısı bozuk bir babanın kızına yazdığı mektup. Tarih sene sırası 54 olarak yazıldığında 1254 mü 1354 mü olduğu anlaşılamamıştır. 1254 olursa 1839 olur. 1354 ise 1939 olur.
Mektubu okuyan arkadaş yazının kötülüğünden içeriğini tercüme etmemişti, ama olsun ben istediğim bilgiyi almıştım. Mektup’a eski Türkçe\ ama miladi takvim yazma şekline göre tarih atılmıştı: 23.2.54 yani 23 Şubat 1954. Sevgili Dedem Suphi Aykut 19 Mart 1954 de Kars’da bu mektubu yazdıktan 26 gün sonra vefat etti. Lemi Dayım genç bir savcı olarak Kars’a tayin olduğunda Dedem ve Anneannem de küçük torunlarına bakmak için Kars’a gitmişlerdi. Dedem orada hastalandığında, Anneanneme en büyük korkusunun İstanbul’a dönememek ve kızı Lamia’yı tekrar görememek olduğunu söylemişti. Ne yazık’ki bu korkusu başına geldi ve 68 yaşında hayata veda etti. Annem hayatı boyunca Babasının mezarını ziyaret edememiş ve onun üzüntüsünü çekmiştir
Dedem son günlerinde küçük kızı Lamia’yı halının altında ararmış. Artık ilaçların tesirindenmi yoksa ölüme çok yaklaştığındanmı bilemiyoruz. O öldüğünde ben yedi, annem otuzbir yaşındaydı, kötü haberi duyduğumuzda Annemin haykıra haykıra ağlayışını hiç unutamam. Annem “Beybaba”sının gözünde hala onun “küçücüğü”, canım kız”ıydı
Not: Annemin el yazısının güzelliğine bugüne kadar rakip olacak birisini göremedim. Emininim Dede’min el yazısı da çok güzeldi, ama hastalık işte!
Cem Özmeral 29 Ocak 2012 Dublin, Ohio
ARKASI ESKİ TÜRKÇE YAZILI BİR RESİM
Annemin ölümünden iki yıl sonra sandıkta onun bazı resim ve mektuplarını buldum. Çoğunun arkasında yazı yada tarih yok. Bazılarına ise yandaki resimde olduğu eski Türkçe not düşülmüş, ama tabii okuyamıyorum. Resimdeki kız çocuğu gözlerinden tanıdığım kadarı ya annem yada anneannem olacaktı. Eğer kız çocuğu annemse, yanındaki erkek çocuğu anneannemin kardeşi Mahmut olabilirdi. Mahmut 1928 yılında daha on altı yaşındayken bir kaza kurşunu ile ölmüştü. Yok resimdeki kız eğer anneannemse yanındaki çocukta onun kardeşi Hüseyin Saraçoğlu olmalıydı. Hiç değilse resmin tarihini okuyabilsem bu bilmeceyi çözecektim. Yazıyı okutmak için on kadar arkadaştan önerilerini almaya çalıştım. Her zaman olduğu gibi sevgili dostum ve okurum Selçuk Erarslan yardımıma yetişti. Selçuk kardeşinin de yardımı ile eski Türkçe okuyan bir arkadaşa aşağıdaki tercümeyi yaptırmış:
Şükran ? hanım Efendiye ithaf,
Mahvolsa da cism-i halidatım … olur indinde makbul Yad etmiş remz sende yadigarım Hatıratım kalur sizinle meşgul
Kain biraderiniz ve .. zadeniz Mahmud Osman Ramazan… 1927/1343
Bilmecenin büyük bölümü çözülmüştü. Annem’in doğum tarihi 6 Şubat 1923 olduğuna göre resimdeki 4 yaşında görünen mahzun bakışlı kız çocuğu annemdi. Yanındaki 14-15 yaşlarındaki erkek çocuğu ise dayısı Mahmut olmalıydı. Mahmut 1928 yılında 16 yaşında iken arkadaşının kaza kurşununa kurban gitmişti.
Peki, Şükran Hanım kimdi? Genç bir çocuk olan Mahmut bu satırları pek yazamıyacağına göre Mahmut Osman kimdi? Mahmut ve Osman ismi annemin sülalesinde bol olan iki isimden biriydi. Annemin baba tarafından dedesinin ismi Osman, anne tarafından büyük dedesinin ismi ise Mahmutdu. Bu sorunun cevabını hiç bir zaman bilemeyeceğiz ama Mahmud Osmanın mısralarında sanki genç Mahmutun acı alın yazısı saklı...
Cem Özmeral 1.29.2012 Dublin Ohio
Mustafa'nın notu:
Yaziyi simdi okudum, cok guzel (resim de)..
Bence Mahmut Osman, resimdeki cocuk...15 yasinda asik oldugu bir kiza (Sukran Hanim her kimse) yazmis olabilir...Ama "biraderiniz" diye imza attigina gore uzak bir akraba, bir kuzen filan da olabilir. Acaba aile icinde Sukran diye birini bilen cikar mi, bir sorusturmali.
Cem'in cevabı: Evet buda doğru olabilir. Ama "biraderiniz"in önünde "kain " var Kain birader (Kayınbirader olabilir). Soruşturmaya gelince: Sen ve ben. Savcı ve Hakim :-)
Soldaki resimde annem Lamia üç yaşında .Resmin sağında Mahmut dayısı, solunda ise komşuları Şükrü(1926).
Sağdaki resimde yukardaki resmin arkasındaki eski Türkçe yazı.
BİR İLK MEKTEP RESMİ
Resmi kardeşim Mustafa yollamış. Öbür resimlerde olduğu gibi annemin sandığından çıkmış, bir başka çıkının içinde bir dolu resim ve mektupla birlikte. Ama mektubun arkasında ne bir tarih nede bir yer ismi var. Annem yerde oturanlardan soldan üçüncü, başında çiçekler olan kız çocuğu. Çocuklar altı yaşlarında gösterdiğine göre fotoğraf 1930 yılında çekilmiş olmalı. Büyük olasılıkla o zamanlar yeni kutlanmaya başlayan 23 Nisan Çocuk Bayramında...
Annemin ilk mektebe Kocamustafapaşada’ki İlkokulda başladığın, sonrada Kumkapıdaki Fransız mektebi Jeanne d’Arc transfer olduğunu biliyordum. Tahminime göre burası Kocamustafapaşa İlkokuluydu. Kocamustafapaşaya her gidişimde Sümbül Efendi Camii’nin hemen yanındaki bu tarihi binanın yanından geçerdim. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Askeri Rüştiye olarak yapılan bina, daha sonra Numune Mektebi, Cumhuriyetle birlikte de Kocamustafapaşa İlkokulu olarak görev yapacaktı.
Resme dikkatlice baktım. Bana tek ipucu verebilecek veriler, çocukların oturduğu iki basamak, yan taraftaki sütunlar ve arkadaki kapının yanlarındaki çok değişik kabartmalar olabilirdi. Önce, internetten Kocamustafapaşa İlkokulunun bir resmini buldum.
Sonra kapının resmini soyutlayarak büyülttüm. Önde’ki basamakların sayısı, yandaki sütunlar ve büyütülen resimdeki kabartmalar karşılaştırılınca resmin çekildiği yerin Kocamustafapaşa İlkokulunun giriş kapısı basamakları olduğu anlaşılıyordu.
Resme bir kere daha dikkatle baktım. Çocuk olmak ne kadar güzeldi. Anneler, babalar çocuklarını her devirde hep ne kadar severler, onlara varlarını yoklarını verip en iyi şekilde yetişmeleri için nasıl gayret sarf ederlerdi. Bu resimdeki çocuklar acaba hayatın kendilerine ne getireceğini, bir gün kendilerinin de çocukları ve torunları olacağını ve o çocuklar ve torunların bu fotoğrafa bakıp kendilerinin çocukluklarını anlamaya çalışacaklarını düşünebilirlermiydi ?