istanbullite.com

NOSTALGIC WRITINGS BY AN ISTANBULITE © Since 2002

HOME ↓

ABOUT US/BIZ KIMIZ ?

ISTANBUL&TURKEY TRAVEL

TIPS FOR TOURISTS

ISTANBUL TRANSPORTATION

ISTANBUL 360 PANOROMIC

LIVE TURKISH TV AND MEDIA

NEWS FROM COLUMBUS,OHIO

LINKS

CONTACT US/İLETIŞİM

ISTANBUL SUR-ICI ↓

YEDI KULE ZINDANLARI

KAYBOLAN KIR TEPEBAG

SEHZADEBASI DIREKLERARASI

LALELI BABA

MIHRIMAH CAMILERI

CEVIZAGACI- GOTLAR SUTUNU

TEKFUR SARAYI

ISTANBULUN ALTI 1,2

ISTANBULUN ALTI 3,4

HALICTE BIR VAPUR GEZISI

SUMBUL EFENDI

MILION TASI

BALIK UZERINE LAKIRDI

BOSTANCIDAKI BEYAZ KOSK

GOKSU DERESI

SAHIL YOLUNDA SABAH

BIR TEPE, BIR KALE

CARPISAN KAYALAR

KANDILLIDE BIR GECE

ISTANBULLU OLMAK

KOCAMUSTAFAPASADAKI KOSK

AHMET SARACBASI EFENDI

SHOW ME BIG MONEY

ISTANBUL DERETEPE

HARBIYE NEZARETI

BEYAZIT KULESI

ARCADIUS'UN SUTUNU

6 MERMER 23 TILSIMLI TAS

SULEYMANIYEDE BIR GEZI

PARGALI SARAYI VE MEZARI

ULUBATLI VE MIHRIMAHCAMII

TOPKAPI ANIT MEZARLARI

HALICTE BIR SEMT: FENER

YILDIZ KORUSU

HUNKAR'A GIDELIM

ABBAS AGA PARKI

HAYDARPASA KIRIM MEZARL.

HAYDARPASANIN ÖYKÜSÜ

DOGANCILAR PARKI

OSMANLI EFSANELERI

USKUDARLI GUZEL BALIKCI

BIZANS VE KURULUS MITLERI

YAHYA EFENDI DERGAHI

ISTANBUL SEYYAHI

TARIHI YARIMADA VE SURLAR

FLORYA DENIZ KOSKU

SEPETCILER KASRI

KADIRGA'DA SOKAKLAR

AT MEYDANI

EVLIYA CELEBI RUYASI

GALATADA GEZINTILER

PERA PASTANELERI

PERA PALASIN GIZEMLERI

ABDULHAMITIN YILDIZ CAMII

IHLAMUR KASIRLARI

SAIRLER SOFASI

KUCUKYALI VE SATYROS

1960 DA ISTANBUL TIPLERI

AKSAMCILAR VE MEYHANELER

MACKA SIRTLARI

ISTANBUL PARKLARI

OZLENEN ESKI ISTANBULMU?

LULU'YU ARAYIS

ISTANBUL EVVEL ZAMAN

KIRIK MINARE

SULTAN SELIM CAMII

5.TEPEDEN HALICE

KUZGUNCUK

BIR SAMATYA GEZISI

BIRKAC ESKI SAMATYALI

UC ESKI ISTANBULITE

MARMARAY VE TAKSIM

BEZMI ALEM VALIDE SULTAN

MECIDIYEKOY LIKOR FABRIK

YILDIZ SARAYLARI

KARAKOYDE YIKILAN CAMI

IST. VIDEO

ISTANBUL VIDEOS

ISTANBUL TURBELERI/TOMBS

ISTANBUL PANOROMA

7 TEPE 700 CAMI ISTANBUL

1CE UPON A TIME ISTANBUL

HIKAYELI RESIMLER

ARA GULER'S ISTANBUL

TARIHTEN KAPAKLAR

CHICAGO DA II. ABDULHAMIT

HEYBELIADA DENIZ LISESI

INONU DENIZ LISESINDE1934

INONU HARPOKULUNDA ,1942

ANLATILMAYAN ISMET INONU

VEKILLER VE RESMIGECITLER

BU ANZACLAR NEREDE?

RUYA

CANAKKALE, TRUVA

BOSTANCIDA BIR NIŞAN

JAPONLARIN 1934 ZIYARETI

GOLCUK VE YAVUZ-HAVUZ

GAZOZ KAPAKLARI

1942 DE EN UZUN YOLCULUK

BIZANSLI VE BEYAZITLI

KADIKOY, ISKELEDE SABAH

ARMONIKA CALAN KIZ

1975 DE BIR ASK HIKAYESI

METEOR CUKURU

MINIBUS SOFORU ZEYNEL

ANTIPHELLUS BALIKCISI

BIR EGE DILBERI

BIR RUYA

ASOSDA BIR GUN

TWILIGHT ZONE

BEN SERVISCIYIM ABI

VATMAN ALI BEY

ADAM

BIR KARANFILLI ADAM

BAHARIYEDE SINEMALAR

KINDER HEIM

ZULAL

GENC OSMAN MONOLOGU

DENIZ YILDIZININ OYKUSU

CESITLI KAPAKLAR

JOEPA BIR AMERIKAN IKONU

BIT PAZARINA NUR YAGDI

MUZE EV

MUZIK VE BEN

ANNEMIN SANDIGINDAN

PARIS GOZLENIMLERI

YESIL KAPI

MAHMEDET HOCA

SOLUK MAVI NOKTA

OSMANLI TOKATI VE HIGH 5

HIZIR ILYAS

29 TESRIN

GAZOZ KAPAGI (ORIJINAL)

COLA TURCA

HARICTEN GAZEL

BJK ŞEREF STADI

CHAMPION BESIKTAS

BESIKTAS STADIUM & FANS

A VISIT TO INONU, 2011

RICARDO ICIN

WITH BJK PLAYERS OF 2011

BJK NEVZATDEMIR FACILITY

BESIKTAS'S USA TOURS

SAMPIYONLUKLAR MIMARI

Q7,GUTI&IVERSON

KAYA VE NAZMI KAPTANLAR

DR. VEDII TOSUNCUK

BJK VE CIRAGAN SARAYI

1964 ALI SAMI YEN ACILISI

ELLI YIL SONRA PRATER'DE

PANTER KALECI

SANTRASI YAPILMAYAN GOL

ESKI BIR MILLI MAC

KARANFILLI ADAM

BIR YASAM TARZI

TEMİZ FUTBOL

BERLIN PANTERI

SARI LACIVERT

INSIDE FENER STADIUM

YUSUF ILE SANLI

PASKAL VE BJK FORMASI

KUCUK AHMET

KONAK KADIN FUTBOL TAKIMI

DEMIROREN'E ACIK MEKTUP

GUVEN ONUT

BABA BOSQUE

HELE HELE SERGEN KAPTAN

TAKSM KIŞLASI CIRCA 1925

GELINCİK TARLALARI

CAPS IN ENGLISH ↓

2014 BERLIN LETTERS

1937 BERLIN LETTERS

LORI MY ASSISTANT

OUR OLYMPIAN IN OUR HEART

MY TRIP ON THE MEGABUS

LYCIAN CITIES OF TURKEY

SULTAN SULEIMAN

TURKEY&THANKSGIVING

EINSTEIN'S PLEA TO TURKEY

TURKISH HELP TO IRISH

PRESIDENT OBAMA'S TRIP

USA MILITARY IN TURKEY

FLAG RAISING CEREMONY

RENAISSANCE MAN

"NOAH'S ARK" OR IS IT ?

STORY OF SANTA CLAUS

STORY TELLER OF ANATOLIA

TURKISH COFFEE

DOWN CAFE

ECEVIT IN NEWYORK 2002

SUKI, OUR CAT

HERR WAMLEK

ISTANBUL STORIES ↓

RAIMONDO D'ARONCO

HAMAM(OLD TURKISH BATH)

IN SEARCH OF LULU

TRANSFORMING OF SS SOLACE

ZEYREK MOSQUE& MONASTERY

COLUMN OF THE MARCIANUS

TRUE CROSS IN ISTANBUL ?

ISTANBUL MYTHS IN ENGLISH

LEGEND OF LEANDER'S TOWER

77 NAMES OF ISTANBUL

7HILLS 700MOSQUES ISTANB.

7 Churches of Anatolia

PANAROMIC TOURS/SANAL TUR

ATATURK

ATATURK ALBUMU

ATATURK-ROOSEVELT LETTERS

1953 DE ANIT KABIR

ATATURK'E MECLISTE KOMPLO

ATATURK'UN BINMEDIGI UCAK

ATATURK TBMM KONUSMASI

ATATURKUN EVI VE MEKTEBI

10 KASIM 1938

ATATURK'U ANLAMAK

STATUE OF ATATUTURK IN DC

ATATURK VE CINAR AGACI

ATATURK VE DIN

ATATURK'UN AKARETLER EVI

ATATURK MUZE KOSKU

CARTE POSTALE NOSTALGIA↓

KARTPOSTAL TURKIYE32-1944

MY MOTHERS ISTANBUL YEARS

MY FATHER'S BERLIN 1937

GERMAN WEHRMACHT 1937

POSTCARDS USA 1944

CARTOLINA POSTALE ITALIA

C.POSTALE EUROPA 1937-946

POST-CARD EGYPT 1942

POSTCARD, MIDDLE EAST

DIYARBAKIR 1955

SOUTH EASTERN TURKEY 1955

ANKARA&ISTANBUL 1956

PARIS 1956

JUKE BOX NOSTALGIA ↓

1957-1960 POP

1960-1970 POP

1970-1980 POP

1980-1990 POP

FATHER OF ANADOLU POP

TURKISH MUSIC PORTAL

NESET ERTAS USTA

VARDAR OVASI

PLAY FOR THE NATURE

TENCERE

TURKIYE PHOTOS ↓

PANAROMIC BOSPORUS

ADALAR/PRINCE ISLANDS

ISTANBUL PICTURES

ISTANBUL GATES&DOORS

ISTANBUL TOP TEN MUST SEE

ISTANBUL FERRY LANDINGS

ISTANBUL BAZAARS

BOSPHORUS, ISTANBUL

A GOLDENHORN FERRY TRIP

BURSA

BEYOGLU PICS

BODRUM

CAPPADOCIA

KAS,KALKAN,DEMRE

ALANYA

DALYAN VIDEO

DALYAN, GOCEK, FETHIYE

ANKARA

TWIN BEAUTIES/IKIZGUZELLE

PHOTOS USA & WORLD ↓

DUSSELDORF 1956

WALKING THE TRAIL

LAS VEGAS

LAKE MEAD,NEVADA

PHILADELPHIA

PARIS

BOSTON

CHICAGO

INDIANAPOLIS

ITALIA

LONDON 1967

INDIA/NEPAL

CARIBBEAN ISLANDS

DARFUR/SUDAN

SANFRANSISCO AND MONTERY

SAN ANTONIO, TEXAS

San Diego

NEW ORLEANS

NEW YORK

PENNSTATE

PRESIDENTS & KINGS TOMBS

FLAG RAISING IN COLUMBUS

ISLAND OF KOS VIDEO

FAMILY BLOG

ESRA'S WEDDING ALBUMS

BRIDE'S DAD'S SPEECH

ESRA'S BRIDAL SHOWERS

ESRA PINAR FILES

OZMERAL PATERNAL F.TREE

OZMERAL MATERNAL F. TREE

DURUPINAR PATERNAL F.TREE

DURUPINAR MATERNAL F.TREE

LAMIA&HAMZA VIDEO 1999

BABY MADISON FABLE

BABY TAYLOR FABLE

TAYLOR BABY&TODDLER YEARS

WEILS' WEDDING AND HOUSE

ASLI'S SHOWERS 2008-2009

FAMILY HOLIDAY PICTURES

ANNEM

MY MOTHER LAMIA

ANNEMIZ LAMIA

LAMIA HAMINNE AND TAYLOR

DOGUM GUNU,ANNELER GUNU

"EVIM/HOME"

NOSTALJI TRENI

LIFE OF MY FATHER

REUNITED/ONLAR KAVUSTULAR

SON CINAR BULENTSARACOGLU

I-FOOD

ISTANBULLITE'S FOOD

STREET FOOD

GOLDEN CORRAL COLUMBUS

ANNE'S COOK BOOK

CAFE ISTANBUL

Translate
Bookmark and Share
 
BİR SAMATYA GEZİSİ
 
 
 

Bundan altı ay kadar önce “Birkaç Eski Samatyalı” diye bir yazı yazmış, Balıkçı Toma, Bol Kepçe lokantasının sahibi Tatar Orhan, isimsiz bir kütüphane memuresi gibi  birkaç eski Samatya insanını anlatmıştım. Yazı okuyucularım tarafından büyük ilgi gördü, özelikle Bakırköy, Kocamustafapaşa ve Samatya bölgesinde yaşayan okurlar bana Samatya ve civarında geçen eski günlerinden anekdotlar aktarmaya başladılar. Yazıyı beğenen arkadaşlar arasında 1973 yılında Pennsylvania State Üniversitesinde master yaparken kader birliği yaptığım arkadaşım Selim de vardı. Yazıyı çok beğenen Selim yazının linkini internetle arkadaş gurubuna iletmiş ve onlardan da çok olumlu yanıtlar almıştı. Uzun yıllardır görmediğim arkadaşıma İstanbul’a geldiğimde Kocamustafapaşa’dan Samatya’ya geze geze ineceğimi, isterse Samatya ‘da buluşup bir çay içerek eski hatıraları tazeleyebileceğimizi söylemiştim.

Çocukluğumu bir bölümü Kocamustafapaşa da geçmiş biri olarak Samatya ile ilgili güzel anılarım vardır. Samatya eskiden biz Kocamustafapaşalıların yazın gittiği sayfiye yeriydi. Orada bir komşumuzun yazlık yalısına gider, bütün gün kumların üstünde oynar, denize girer, akşam üstü de yorgun argın yokuşu tırmanarak Sümbül Efendi Camiinin yanındaki eski köşke dönerdik. Yokuş dan yukarı çıkarken sarı badanalı duvarların arasında küçük kiliselerin arasından geçtiğimi, sıra sıra taş evleri, siyah giysiler giymiş yaşlı kadınları hatırlarım. Rüyalarımda bile zaman zaman indiğim bu yokuş dan kırk yıl sonra  2002 li yılların başında bir kere daha indim. Yanımda o zaman seksen yaşını aşmış annem vardı. Onu önce  eskiden yaşadığımız Vidin caddesinde ki köşke götürmüş, Sümbül Efendi Camiinin avlusundan geçerek  türbeleri ziyaret etmiş, ilk mektebi okuduğu Kocamustafapaşa İlkokulunun yanından gözümüz kapalı arnavut kaldırımı yokuş dan aşağı vurmuştuk. Arada bir soluklanmak için duruyor, etrafı seyrediyor, eskiden bildiğimiz tanıdık yerler arıyorduk. Ama annem için önemli olan sokakta ki insanlardı. “Sanki” diyordu annem, “sanki yoldan geçen bu insanları tanıyorum”. Annemin bütün çocukluğu ve okul yılları burada geçmişti, o devrin çoğu Samatyalı sı da artık yoktu.

Selim’in  internetteki yazışma arkadaşlarının hepsi entelektüel, memleket meselelerine son derece duyarlı kişiler. Birbirleri ile sık sık yazışıyor, karşılıklı iletiler yolluyor, güncel ve politik olayları tartışıyorlar. Bizim “Birkaç Eski Samatyalı” yazısı da bu internet trafiğinde çokça gidip gelince, benim Selim’le buluşmamıza Samatya sever  birkaç arkadaş daha katılmak istediler. Hem Samatya’yı biraz gezer hem de bir yerde oturup bir şeyler yer, sohbet ederiz dediler. Tabi benim canıma minnet, hemen Google’a girip  gideceğimiz yerleri işaretlemeye başladım: Surp Kevork Kilisesi ve Sulu Manastır, Aya Kristino Rum Ortodoks Kilisesi, Hacı Kadın Hamamı, İmrahor İlyas bey Camii, Aya Nikola Rum Kilisesi,  Hacı Hüseyin Camii ... Çoğu zaman hafta içinde kapalı olan Surp Kevork Kilisesi gibi yerleri ziyaret etmek için özel izin gerekiyor. Burada imdadıma Kanadalı dostum Dr. Masis yetişti. Samatyalı fakülte arkadaşı Dr. Avedis’e yazarak bizim Surp Kevork Ermeni kilisesini gezmemize yardımcı olmasını istedi. Yolculuğun yaklaştığı günlerde  İstanbullite’ın 6 no.lu Samatya gezisine katılacak arkadaşların sayısı da giderek artıyordu. Selim’e göre bu sayı  15-16 ‘ya kadar çıkabilirdi.

 
DR Avedis Demir kilise onunde eski Patrikhaneyi anlatiyor
Eski Ermeni Patrikhanesi
Sahakyan Nunyan Ermeni Okulu

Günlerden 19 Kasım Salı. Kardeşim Mustafa ile Marmaray’dan yeryüzüne çıktık, yürüye yürüye Samatya’ya geldik. Tren istasyonu altından balıkçıların olduğu çarşıdan geçip beş yol ağzı meydana çıkıyoruz, Samatya’nın ünlü merdivenleri son günlerin modasına uyulup gök kuşağı renklerine boyanmış. Selim ve arkadaşları Develi’nin önünde toplanmaya başlamışlar bile. Selim bana tek tek arkadaşlarını tanıtıyor, çoğu Alman lisesi mezunu, bizim yaşımızda  ve sanki çok tanıdık simalar. İçlerinden hele biri hiç yabancı gelmiyor bana, üzerinde siyah pardösü, gözünde gözlükler, Penn State de 1973 yılında beraber okuduğumuz Orhan bu. Şu işe bak 40 yıl nasıl da geçmiş. “Vaktimiz varsa bir çay söyleyelim “diyor Umran, on altı çay geliyor hemen Develi’nin yanındaki kahve den. Çaylarımızı meydanda ayak üstü yudumluyoruz, Bülent ve Mithat'ın aldığı simitleri paylaşarak. Sonra ben “yolcu yolunda gerek” diyorum, on dakika sonra Sulu Manastır’da  olmamız gerekiyor. Renkli merdivenlerden ana caddeye çıkarken  cepten Avedis Bey’i arıyorum. “Ben de yoldayım” diyor, “Marmara caddesine çıkın, kime sorsanız sizi kiliseye yönlendirir, beş dakikaya kalmaz oradayım”. Marmara caddesinden yürüyoruz, üçü de siyah elbiseli ve üzerlerinde siyah ceket olan yaşlıca kadın, seyyar bir satıcının el arabasından Kırkağaç kavunları seçiyorlar. Kadınlardan birinin başında eşarp, diğer ikisinin siyah boyalı saçları açık. Küçük bir cami çıkıyor önümüze, caminin önünde bir kamyonun arkasına kasa kasa portakal ve mandalinaları istif ediyor dev yapılı gri şalvarlı bir adam. Adamın başında pantolonunun renginde sünnet takkesine benzeyen bir takke, üstünde siyah bir yelek, yüzünde top sakal.

Biraz sonra kilisenin üzerinde haç olan kulesi göründü. Önce siyah demir kapısı kilitli okulun önünden geçiyoruz:

TC

SAHAKYAN NUNYAN

ÖZEL ERMENİ OKULU

ANA-İLK-ORTA

“TC” kısaltmasının devlet dairelerinden kaldırılırken burada olması bana daha bir anlamlı geliyor. Binanın cephesinde koca bir Türk Bayrağı asılı, duvarlarının arkasında’ki bayrak direğin de iki Türk Bayrağı daha var, yan cephede de bayraklı bir  Cumhuriyet’in 80. yıl levhası. Okulun yanında küçük butik, vitrininde beyaz bir gelinlik, beyaz güllerle süslü bir levha: Vaftiz ve düğün organizasyonu. Ve sonunda kilisenin kapısı görünüyor. Kapının önünde beyaz gür saçlı, kara kaşlı, üzerinde şık bir parka olan  orta yaşlarda bir adam bana doğru ilerliyor. “Avedis Bey:” diyorum. “Hoş geldiniz Cem Bey” diyor, kırk yıllık dost gibi sarılıp öpüşüyoruz.

SURP KEVORK KİLİSESİ’NİN TARİHÇESİ

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra ilk iş olarak harap bir vaziyette olan şehri imara koyuldu. Fetih sırasında teslim olmayıp savaş etmeye devam eden birçok kiliseyi ileriki yıllarda camiye çevirecek, kendisine itaat eden cemaatler’in  ise kilise olarak devam etmesine müsaade edecekti. Sultan II. Mehmet  fetih’ten dokuz yıl sonra 1461 yılında, sanatkarlığı ve mimari yetenekleri ile tanınan,Tokat ve Sivas civarında yaşayan Ermeni cemaatlerini  İstanbul’a getirtmiş ve Samatya civarına  yerleştirmiştir. Buradaki Peripleptos ya da Sulu Manastır adıyla tanınan manastır binası ve ayazmayı Ermeniler’e vermiş ve başına da Bursa’dan tanıdığı ve itimadını kazanmış olan Havagim Yebisgobis’i  Ermeni Episkopusu  olarak atamıştır.

1461 yılında Samatya’ya yerleşen Ermeni cemaati Sulu Manastırı olduğu gibi korumuş ve arazinin üzerine fetihten sonra yapılan ilk Ermeni kilisesi olan Surp Kevork Kilisesini ve bir Erkek lisesi kurmuştur. Daha çok  sonraları 1831 yılında bugün hala varlılığını sürdüren Nunyan Kız Lisesi aynı arazi üzerine kurulacaktır. İki yüzyıla yakın bir süre Samatya’da kalan Ermeni Patrikhanesi, Ermeni cemaatlerinin daha yoğun olduğu Kumkapı’ya taşınır ama kilise Samatya ve civarında yaşayan Ermeni vatandaşlara hizmete devam eder.

İstanbul’da sık sık çıkan ve semtlerin yeniden yapılanmasına yol açan yangınlardan Surp Kevork Kilisesi de tarih boyunca nasibini alır ve özellikle 1866 yılında çıkan üçüncü büyük yangından  sonra birçok kıymetli evrak’la birlikte, okullar,kilise ve civardaki vakıflara ait dükkanlar tamamen yanar ve kül olur.  Bu yangından sonra cemaat’in zenginleri bir araya gelir ve ilk olarak okulların yeniden inşası için gerekli parayı toplamaya başlarlar. Gümüşçü Kaspar Ağa okulların yapımı için gerekli  parayı bizzat  kendisi verir ve Sahakyan Nunyan okulları yeniden yapılır. Bundan sonra iş gelir kilisenin yapımı için gerekli 6000 altını bulmaya . Burada da Samatyalı ünlü tüccarlar Mikael ve Hovhannes  kardeşler devreye girer ve 2000 altını bizzat kendileri verirler. Devrin ünlü mimarı Bedros Nemtze’nin tasarımı olan kesme taş kilise, çoğu gönüllü olarak çalışan işçilerin ve sanatkarların çabaları ile tam 30 aylık bir süre içinde yeniden yapılır. Ermeni vakıflarının yardımı sayesinde yapılan bağışlarla devamlı tadilat gelen okullar ve kilise günümüze kadar gelmiş ve halen faaliyettedirler. Okulun ve kilisesin yeniden yapılmasında büyük yardımları olan Kaspar Ağa, ve Hovhannes kardeşlerin mezarları da Surp Kevork Kilisesi ve okulların bahçesindedir.

Kaynakça : Garabed Kahana Terziyan broşürü  09,11,2006

Dr. Avedis sokakta  önce bize eski patrikhane hakkında bilgi verdi, sonra bahçe kapısından bizi içeriye aldı. Dışarıdaki duvarlardan içerisi belli olmuyor, burada kilisenin yanında hepsi birbiri ile iç içe, ya da yan yana bir dolu bina var. Ana okulu, ilk okul, ortak okul, kilisenin ve vakıfların idare binaları, lahit mezarlar. Kesme taştan yapılmış bembeyaz kilisenin giriş kapısında çelenklerin arasından yeni bitmiş bir cenaze töreninde çıkan insanlar görünüyordu. Kilisenin devasa beyaz kapısının üstünde siyah zemin üzerine işlenmiş  altın yaldız kabartmalı minyatürlerde Saint George’a nasıl işkence edildiği ve sonra başının  nasıl kesildiği tasvir ediliyor. Girişte sağ tarafta Ermenilerin “Kevork” dediği St. George’un şaha kalkmış beyaz bir at üstünde gene kabartmadan yapılmış bir tablosu var. Bir dikdörtgen şeklinde ileriye doğru ilerleyen binanın iki tarafında yüksek tavanlara kadar çıkan revaklı pencereden içeriye gün ışığı giriyor, tavanın beyaz ve eflatun renkleri ile güzel bir ambiyans yapıyor. Rum kiliselerinin karanlık ve geceyi andıran havasına karşın bu kilise de sanki sabahı ve gün doğumunu yaşıyorsunuz. Cemaatin oturacağı tahta sıraların arasından geçip rahiplerin vaaz verdiği yere doğru gittikçe renkler mora ve karanfil kırmızısına dönüşüyor, hepsi ayrı bir sanat eseri olan altın yaldızlı tahtları, Hazreti İsa ve diğer azizleri tasvir eden dini tablo ve freskleri, haçları ve mum şamdanlarını görüyorsunuz. Kiliseye girdikten sonra Avedis Bey bizi Kilise ve Ermeni Cemaatleri vakıflarının başkanı Yesayi Demir Beyle tanıştırdı. Yesayi Bey de bize, “Fatih Sultan Han”ın buradaki manastırı Rumlardan alıp nasıl Ermenilere verdiğinden başlayarak Surp Kevork Kilisesi hakkında etraflıca bilgi verdi. Ben de bana verilen iki üç sayfalık daktilo ile yazılmış bilgilerde aynı şeylerin olduğuna güvenerek gezi takımından ayrılıp resim çekmeye başladım. Kilisenin bitiminde sol tarafta küçük bir vaftiz odası var. Burada kilisenin tarihi bilgilerini çok iyi bilen bir yetkili, mermer kurnanın önünde  kutsal su ve sabundan tut, bütün detaylarına kadar vaftiz prosedürünü anlattı ve vaftiz olmayanların hristiyan sayılamayacağını ekledi.

Kilise den çıktıktan sonra bu defa ayrı bir binadan girilen ayazmayı ziyaret ettik. Avedis Bey’in de bize anlattığı gibi ayazma, ya da su kaynakları Rum kiliselerine özgün bir olay.  Burada da aynı Marmaray’da ki gibi merdiven, merdiven trabzonlara tutunarak yerin dibine iniyorsunuz. Aşağıda en fazla 25-30 kişiyi alabilecek küçük bir şapel var.Sıraların yanından da gene taş merdivenlerden daha da aşağıya kuyu gibi bir yere iniliyor. Su kaynağının üstü tahtalar ile kapatılmış, kutsal su artık artık hijyenik olmadığı için içilemiyor.


Sulu manastırdan çıktıktan sonra ben guruptan ayrılıp kilisenin ve okulların  bahçesinde Dr. Avedis’le dolaşıp ondan bilgiler aldım. Kendisi bana teker teker kilise ve okulları ihya eden Ermeni hayırseverlerinin lahit mezarlarını gezdirdi. Bahçenin bir tarafında cıvıl cıvıl ilk okul çocuklarının sesi geliyor, diğer tarafta da orta okul çocukları top oynuyorlardı. Resim çektiğimi gören 12-13 yaşlarında eşofmanlı üç kız çocuğu “ abi bizim de resmimizi çek” deyerek bana poz verdiler. Bahçede dikkat çeken bir şey de okulların tadilat geçirdiği ve yer yer inşaat faaliyetlerinin olduğu idi. Biz Doktor’la gezerken gurubumuzun nerede olduğunu kaybetmişiz, biraz sonra onları hepsini kilisenin Baş Rahibinin odasında, ay şeklindeki masanın etrafında vaaz dinlerken bulduk. Eh buraya kadar gelmişken bizim hepsi entelektüel arkadaşlarımız rahibe Hristiyanlığın çeşitli mezhepleri arasında ki farkları soracak, o da biraz sorunun etrafında dolaşarak onlara yarım saat süren bir vaaz vererek bilgiler aktaracaktı. Bu işimizi de bitirdikten sonra  Yesayi Demir Bey ile  Rahip’e teşekkür ettik, kendileri ile birlikte hatıra fotoğrafları çektirerek kilise den ayrılarak Dr.Avedis’in rehberliğinde Hacı Kadın Hamamına doğru yola koyulduk.

Bayanlar icerde, erkekler disarida. Haci Kadin Hamami
Haci Huseyin Camii
Aya Konstantino Rum Ortodoks Klisesi

Samatya sokaklarında üçer dörder kişilik guruplar halinde  yürüyoruz. Gökdelenlerin olmadığı, en fazla dört beş katlı evler, apartmanlar ve tek tük kalmış, kimi onarılmış eski ahşap konaklar. Tezgahında kavuniçi renkli, elma büyüklüğünde meyvelerin olduğu bir manavın önünden geçiyoruz, bunların “Malta Hurması” olduğunu söylüyor Orhan. Üst katlardan birinden bir kadın manav çırağının doldurduğu sepeti yukarıya çekiyor, evin penceresinde saksı saksı kırmızı sardunyalar.  Ara sokaklarda üç katlı bir evin önünden yürürken :“babamın senelerce yaşadığı ev” diyor Dr. Avedis. Durup bir fotoğrafını çekiyorum evin önünde.

Ana caddedeki yüksek çan kuleli, Rum Ortodoks kilisesinin kapıları kilitli, içeriye giremiyoruz. Gene ara sokaklara sapıyoruz. Ünlü Hacı Kadın hamamının fabrika bacası gibi ince uzun bacası görünüyor solumuz da . Ama bugün biz erkeklerin şansı yok, hamam  gündüz kadınlara ayrılmış. Biz dışarı da beklerken hanım arkadaşları içeriye girip hiç değilse giriş kısmını bizim için de geziyorlar. Sonra 1522 yılında Ahmed Dede lakaplı birisi  tarafından yapılan ve vakfın hamisi nedeniyle Hacı Hüseyin Ağa camii diye anılan küçük camiye geliyoruz. Tuğladan yapılmış minareli camii 1970 yılında restore edilmiş. Taş kapının içine bir de tahtadan kapı konulmuş. Bu civarlarda kiliseler gibi camilerde kendilerini emniyete almak almak zorunda.

Şimdi yokuş aşağı iniyoruz. Sağımız da İmrahor Camiinin şerefesinden kırılmış tuğladan örme minaresi gözüküyor. Sonra hemen arkasında yüksek duvarlar ve ağaçlar içinde ayakta kalmış İstanbulun en eski kilisesi Studios Manastırının kırmızı tuğla ve kesme taşla örülü duvarları. Damı olmayan kilisenin duvarlarında beyaz badana ile yazılmış bir grafiti. Zaten bu sokaktaki hemen her evin duvarlarında grafiti var.

Studios Manastiri
Imrohor Camiinin kirik minaresi
Patrik Studios'un Marmara'dan manastira gelisi. 11 yy Bizans minyaturu

STUDIOS MANASTIRI(İmrahor Camii)

Studios Manastırı ya da daha bilinen adıyla İmrahor Camii ( Üsküdar’ daki İmrahor Camii ile karıştırılmaya ! ), duvarları hala ayakta kalmış  İstanbul’un en eski kilisesi.  462 yılında Romalı Patrik Studios tarfından kurulmuş ve o tarihten beri dünyadaki birçok Ortodoks kilisesine öncülük etmiş. 741 yılında İmparator 5. Konstantin ortodoks rahipleri buradan sürse ve papazların çoğu işkenceye maruz kalıp öldürülse de ortodoks rahipler sonradan gene buraya gelip dini  faaliyetlerine devam etmişler. St John’ı kendilerine öncü kabul eden bu kilise 8. ile 11. yüzyıllar arası Bizans da dinsel şiir, edebiyat ve müziğin de merkeziymiş. Bugün bile Ortodoks kiliselerinde söylenen birçok ayinin müziği Studion Manastırında bestelenmiş ve ilk defa burada ki kilise de söylenmiş.1204 yılında Haçlı seferleri sırasında manastır büyük tahribat görür ve talan edilir ,1290 yılında tekrardan yapılır ve hizmete açılır. 1486 yılında Sultan II. Beyazıt tarafından İmrahor İlyas Bey adıyla camiye çevrilen St John kilisesi manastırla birlikte 1782 ve 1920 yıllarında  de iki büyük yangın ve 1894 de büyük bir depremi geçirir. Manastır tamamen harap olsa da camii Bizans’dan kalan en eski mabet olarak ayakta kalır. Büyük deprem sonrası bazı Rus arkeologlar burada bir Bizans Arkeoloji müzesi açarlarsa 1917 ihtilali ile bu projede son bulur.

Cumhuriyet yıllarında manastır kendi kaderine terkedilmiş metruk bir haldedir ve çoğu zaman civarda yaşayan mahalle sakinleri binanın çökmüş kalıntılarından aldıkları malzemeyi evlerinin tamiri için kullanırlar. İmrahor anıtı olarak da anılan manastır ve kilisenin önce müze olarak restore edilmesi düşünülmüş fakat sonradan alına bir bakanlar kurulu karalıyla cami olarak kullanılması öngörülmüştür. Kültür Bakanlığından alınan ve Vakıflara devredilen binanın İmrahor Cami olarak 2014 de tekrardan açılacağı söylenmektedir.  

Kaynakça:

http://en.wikipedia.org/wiki/Monastery_of_Stoudios

http://www.zaman.com.tr/gundem_imrahor-camii-100-yil-sonra-ibadete-aciliyor_2043653.html

 
Unlu Toma ve Saadettin Balikcisi
Balikci Hilmi ve Dr. Avedis
Gunun Develi'de noktalanmasi
 

Saat beşe doğru artık gezeceğimiz yerlerin çoğunu gezmiş ve hem yorulmuş hem de karnımız acıkmıştı. Daha önce yer ayırttığımız üzere gurup Samatya meydanındaki Develi Restorana doğru yürümeye başladı, ben de Avedis dostumla gurubun arkasında kalarak onunla konuşa konuşa yürümeye devam ettim. Daha önce hikayesini yazdığım Saadettin ve Balıkçı Toma’nın  dükkanının uğrayarak Toma’yı sorduk. Rahatsızlığı dolayısı ile uzun zamandır dükkana uğramıyormuş. Biz ortakları ile konuşurken Samatya’nın ünlü kişiliklerinden boyacı Artin yanımıza gelerek bizlere “Merhaba” dedi. İri yarı güleç yüzlü bir Samatyalı, kendisini daha önce tanımış olsam “Birkaç Eski Samatyalı” yazısına onun renkli kişiliğini de ekleyeceğim muhakkaktı. Ben Avedis dostumu Develi Restorandaki yemeğimize davet ettim. "Yok olmaz evden beklerler" dedi ve Cihan Derya Balıkçısından eve balık alacakmış, orada oturup bir çay içelim dedi. Dükkanın sahibi Balıkçı Hilmi gençten bir adam, gözlerinin içi gülüyor, bize çay ısmarladı. Biraz hoş beş den sonra yeni edindiğim Samatya’lı dostlarıma teşekkür ederek onlara veda ettim. Develi'nin ikinci katında hazırlanan özel masada gezi arkadaşlarımla beni unutamayacağım bir et yemekleri ziyafeti bekliyordu. Hem de ardı arkası kesilmeyen soğuk ve sıcak mezeler, kadehlerimizde Yeşil Efe ve tadına doyum olmaz dost sohbetleri ile.

Cem Özmeral

11 Aralık, 2013

Dublin, Ohio



 
SURP KEVORK ERMENİ KİLİSESİ, SULU MANASTIR VE SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ OKULLARI
 
Image: 1/30
 
BACK TO TOP/EN BASA
NEXT/BIR SONRAKI
BACK HOME/ANA SAYFA
 

                                                                                               

                                                                                                       Page copy protected against web site content infringement by Copyscape                            
                                                                                              ©2014.All rights reserved        

Website powered by Network Solutions®