KUMRU:
SENEDE BİR YAŞANAN BİR ERMENİ GELENEĞİ
İstanbul Ermenilerinde, değişik bir Ermenice konuşulduğu gibi başka Ermeni yerleşkelerinden farklı bazı adetlerimiz de vardı. Midye dol masını, yaprak sarmasını değişik usullerle yaparız, topik yeriz. Paskalya’da bir çok ailede taze soğan mücveri yenir, Yılbaşında(ve sadece Yılbaşında) aşure, zerde ve pelte yenir, bir de yine yalnız Yılbaşında kimsenin evde yapmadığı, fakat mahalledeki tüm fırıncıların bilip o gün yaptığı „kumru“ denen simitler alınır. Tüm bu cümleleri şimdiki zamanda çektiğim fiillerle kuruyorum. Acaba bu adetlerin kaç tanesini geçmiş zamanda çekilmiş fiillerle anlatmak gerekir?
En azından bir tanesini, „kumru“ları hatırlayalım. 1950 doğumluyum. Kendimi bildim bileli kumrular alınır, bayatlamadan yenirdi. Katık olarak el altında ne varsa: kaşar peyniri, beyaz peynir, zeytin, hatta bal, reçele yumulurdu. Ta ki ben İstanbul’dan 1970’lerin başında ayrılana kadar. 1994’ten sonra doğum yerime tekrar kavuştuğumda sordum anneme, hala yapılıyor mu? O-oooo diye bir cevap aldım. Kaç senedir kokusuna hasretiz; yapmıyorlar artık.
Var mısın? Varım. Oturdum yaptım kumru’cuklardan. Ekmek hamuru, karamela şurubu, susam, şekillendirme, ve hop fırına. Hiç de zor değilmiş. Sıcağı sıcağına yemek için pişkin olması gerek, daha uzun dayanabilmesi için de az pişirip sonradan fırında veya ekmek ızgarasında ısıtılabiliyor.
Babamın çocukluk anılarında İstanbul’un Ermeni mahallelerinde sokak satıcıları Kuşlarkumrular, çarnes ne çıllar! diye bağırarak satarlarmış. Kuşlar kumrular, almasan olmaz demek. Bunu duyan müşteri de pencerelere üşüşüp salıverirmiş sepeti. Acaba Müslüman kökenli komşular, Rumlar ve Yahudiler de alır mıydı bu kumrulardan? Tam bizlerin de kandil simidi, Ramazan pidesi aldığımız gibi? Her neyse, ben 1995 Yılbaşında kumruları yapınca adetimiz icabı binadaki komşulara da dağıttık. Normal teşekkür ve memnuniyet reaksiyonlarına ilaveten, Yavuz Bey’den çok güzel bir yankı geldi. Yavuz Bey, şanssız bir kaza sonucu kötürüm kalmıştı, bacakları tutmaz, belden yukarısı ise bir neşe ve iyimserlik yuvasıydı. Köhne bir gitarla kendine eşlik ederek şarkilar bestelerdi. Bu kumruları tattıktan sonra ilham gelmiş ve almış gitarı eline, ve döktürmüş:
Kuşlar kumrular, çarnes ne çıllar
Ara Bey gelmiş, simit pişirmiş
Kuşlar kumrular, almasan olmaz
Bir zamanlar dostluklar vardı, gelenekler vardı, ağız tadı vardı. Hala da var. Artık genç kuşaklara emanet...
Afiyet olsun.
Ara Kebapçıoğlu
26 Aralık 2013
Paris
|