Beşiktaş’ı tutmaya tam ne zaman başladım hatırlamıyorum. ama, babam bana küçükken tokasında Beşiktaş'ın siyah beyaz, ay yıldızlı arması olan kırmızı bir kemer almıştı. Çok sevdiğim bu renkler ve arma ile bir ömür boyu sürecek bir beraberlik böyle başlamış olmalıydı. 1957-1958 yılları idi. Beşiktaş'ın maçlarını radyodan ve her hafta çıkan Beşiktaş Karakartallar mecmuasından takip ediyordum. Siyah beyaz çubuklu forma, ya da siyah forma üzerinde beyaz yakaları bağlamalı futbolcular. Baba Recep, Nusret, Sofyanidis, Gürcan, Büyük Ahmet, (Berman), Kaya, Bahattin, Kamil, kaleci Varol ve antrenör Remondini. Varol’un üzerinde hep siyah bir balıkçı kazağı vardı, yaz günleri de başında bir kep. Aslında bir kaleci için oldukça ufak boyluydu, ama onun gibi zıplayan hava da adeta bir kedi gibi uzanan bir kaleci daha yoktu.
1957-58 sezonunda o zaman değişik statüde iki grup halinde oynanan ve Federasyon Kupası adı verilen Türkiye ligini kazanan Beşiktaş Avrupa Kupasında Real Madrid karşısında Türkiyeyi temsil edecekti. O günlerde Real Madrid beş defa avrupa şampiyonu olmuş bir rüya takımı idi. Ortada da San Sebastian, santraforda Di Stefano, sol içte Puşkas, sol içte Gento. Beşiktaşta ise Varol’lu Gürcan’lı, Münır’li, Nazmi’ li, Küçük Ahmet’li Baba Recep’li yılları. Bir yıl önce Antalyadan gelen santrafor Kaya’yı, İtalyan antrenör Remondini soliçte oynatıyor. Madrid'deki maç kaleci Varol’un ve Beşiktaş defansının Real Madrid forvetleri ile mücadelesi şeklinde geçiyor. Münir ünlü Di Stefano’ya adım attırmıyor, buna sinirlenen İspanyol boğası bizimkine sille tokat giriyor. Tabii Münir de ona . Hakem ikisinide oyundan atıyor. Sonuçta, kedi kaleci lakabını bu maçta alacak Varolun kurtarışları Real Madrid'in iki golüne engel olamıyor. Varol’un yüzü gözü yediği tekmelerden şişmiş ve bir kaburga kemiği de ezilmiştir. Artık gözler Mıthatpaşa’da oynanacak ikinci maçtadır.
Soğuk bir kış günü, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor dışarıda. Bulgurlu’da, amcamın ahşap evinde AGFA radyonun başında maçı dinliyorum. Balçık tarlasında dişe diş bir mücadeledir gidiyor. Beşiktaş 1-0 geride, ama tek kale oynuyor Real Madrid yarı sahasında. Sonra o unutulmaz gol geliyor. Sulhi Garan mıydı, yoksa Halit Kıvanç mı maçı anlatan?. Tek hatırladığım, dünyanın en uzun süren GOL haykırışı: Gürcan ortaladı, Kaya vuruyor. Gool Aziz dinleyiciler, GOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO.......L.
Birde karşıdaki evin pembe badanasını hatırlıyorum.
Gene bu yıllar olmalıydı. İstanbul’dan gelen bir büyüğüm beni aldı Ankara’da Ankaragücü stadında hayatımda ilk gördüğüm Beşiktaş maçına götürdü. Beşiktaş Ankaragücü ile oynuyordu. Kale de siyah kazağıyla Varol vardı. Bugün gibi hatırlıyorum. İstasyon tarafındaki kaleye yapılan bir Ankaragücü akınında Varol, Hacettepeli oyuncunun yakından çektiği şutu yumrukladı, top geri geldi bu defa ters tarafa uçarak gene yumrukladı. Meşin yuvarlağa vurduğu yumruğun sesi, bir mantar tabancasından çıkan ses gibi tribüne kadar geldi, hala hatırlarım.
1959-1960 sezonu, şu andaki statü ile oynanan Süper Ligin ilk yılı. Beşiktaş takımı tamamen gençleştirmiş, çoğu amatör liglerden alınan oyuncularla giriyor Milli lige. Eski takımdan Nazmi Bilge kaptan olmuş. Münir, Kaya ve Küçük Ahmet Real Madrid kadrosundan takımda kalan yegane oyuncular. Macar antrenör Andrea Kutik kaleye Necmi'yi koyuyor, Kaya’yı soliçten sol hafa çekiyor, ilerdede Şenol, Birol ve GOL. Galibiyetin iki puan olduğu o yıllarda, bir gol iki puan taktiği ile Kutik’in değişmez onbiri ilk Milli Lig şampiyonluğunu kazanıyordu. Bütün sezon boyunca genç kaleci Necmi kaleyi korumuş ve Varol hep yedek kalmıştı. Beşiktaş’ın şampiyonluk kutlamalarından sonra Varol, Altay takımına transfer oldu. Ama Beşiktaş onu unutmadı, aynı yaz yapılan Amerika seyahatinde Necmi askerde olduğundan , Altaylı Varol Beşiktaş'ın kalesini Amerika seyahatinde başarıyla korudu.
Varol Altay’da oynarken gündeme daha çok magazin haberleri ile gelmeye başlamıştı. Belki de Beşiktaşta oynarken yaşadığı güzel günleri ve taraftarın sevgisini arar olmuştu. Fatma Girikle olan aşkı, çapkınlıkları ve yaşadığı maceralar futbolun önüne geçti. Ve bir gün geldi o da her başarılı futbolcu gibi o çok sevdiği topu bıraktı. Ne yaşadı, ondan sonraki hayatı nasıl geçti ? , bilemiyoruz. Ama kısa zamanda unutulduğu, kimse tarafından aranıp sorulmadığı ve buna çok üzüldüğü söyleniyordu.
Geçenler de Avusturya lisesinden benim gibi Beşiktaş’lı arkadaşım Atila ile konuşuyordum. Atila o zamanlar Avusturya ‘da maçlara gelen birçok Beşiktaşlı futbolcu ile yakın arkadaş olmuştu.” Varol, nasıl, Bahattin nasıl ?” diye sordum.” Hiç iyi değil ikisi de” dedi. Bugün de ondan gelen haber de Varol’un ölüm haberini aldım. Bir zamanların ünlü kalecisi, Real Madrid maçlarının kahramanı, sessiz sedasız gitmişti. Beşiktaş Sitelerine, instagram’a, Vole’ye girdim. Varol ile ilgili tek haber yoktu. Hepsi , Hulk gelecek mi gelmeyecek mi ondan bahsediyordu. Haberi internetde duyurmak ve onun başarılarını yazmak bana düşüyordu. Ben de onu yaptım
Seni bizim Beşiktaşlı nesil unutmayacaktır sevgili Varol, rahat uyu.
29 Ocak 2021
Cem Özmeral
Dublin, Ohio
KARAKARTALLAR BARNEBAU STDINDA 9 KASIM 1958
Üst sıra soldan Kamil Üzülme, Sofyanidis, Faik Öncüoğlu, "Büyük" Ahmet Berman, Coşkun, Gürcan Alt sıra soldan Özcan Esinduy, "Küçük Ahmet" Özaçar, Varol Ürkmez, Kaya Köstepen, Münir Altay.