ATATÜRKÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ AÇILIŞINDA YAPTIĞI KONUŞMANIN BAŞLANGIÇ BÖLÜMÜ.
Bu yazı Atatürkün Söylev ve Demeçleri adlı kitabından alıntıdır.Türk İnkilap Ensitüsü Yayınları, İstanbul Maarif Matbaası, 1945.
Günümüz Türkçesine çeviren, Cem Özmeral 2011.
MONDROS MÜTAREKESİNDEN MECLISIİN AÇILMASINA GEÇEN ZAMAN ZARFINDA CEREYAN EDEN SİYASİ OLAYLAR HAKKINDA ( 24 NİSAN 1920)
Muhterem Milletvekilleri! Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti, büyük meclisinizin nazarında bütünüyle oluşturabilmek için bazı beyanatta bulunmak istiyorum. Vuku bulacak maruzatım birkaç devreye ayrılabilir.
Birincisi, mütarekeden Erzurum Kongresine kadar geçen zaman zarfındaki duruma dairdir. İkincisi, Erzurum Kongresinden 16 Mart tarihine kadar yani İstanbulun düşmanlar tarafından işgal tarihine kadar,
Üçüncüsü safhası da 16 Marttan bu dakikaya kadar olan duruma dair olacaktır. Söyleyeceklerim birtakım vesikaya dayalıdır ki izin verilirse bu vesikaları gereği geldikçe burada okuyacağım.Yalnız birinci safhaya ait olacak maruzatım belki biraz şahsi olacaktır.
Bildiğiniz gibi, Ahmet İzzet Paşa Hükümeti milliyetler esasına dayanan adil bir barışa ulaşmak emeliyle mütarekeye talip oldu. İstiklal uğrunda namus ve kahramanca dövüşen milletimiz 30 Ekim 1918 tarihinde imza edilen anlaşma ile silahını elinden bıraktı.
İtilaf donanmaları İstanbula girdikten sonra mütareke hükümleri bir tarafa bırakıldı. Gün geçtikçe artan bir şiddetle,saltanat hukuku,hükümet haysiyeti ve milli izzeti nefis saldırıya uğradı. İtilaf heyetlerinden gördükleri teşvik ve fiili koruma sayesinde Osmanlı tebaasından olan gayri müslim unsurlar her yerde küstahça tecavüze başladılar.
Meclisi Mebusanın feshi, kuvvetini milletten almayan merkezi hükümetin sık sık değişmesi ve halkın vicdanından doğan milli birlik uğrundaki girişimlerin maalesef siyasi ihtirasa kurban edilmesi yüzünden dünyaya karşı milli mevcudiyetimiz hissettirilemedi.
Yabancı kuvvetlerin işgali altında inleyen başkentimizde kan ağlayan haysiyet sahibi kişiler, iman sahibi millet, din ve devlete hizmet etmiş olan yüksek seviyeli kişiler, hilafet makamının ve saltanatın ve milli istiklalin bu korkunç durumdan kurtarılması, ancak milli vicdandan doğan birliğin azim ve iradesine bağlı olduğuna kanaat getirdiler. Fakat İstanbulun baskı ve abluka altındaki tahtında gereken girişimleri yapmaya maddeten imkan kalmamıştır.
İşte bu sırada idi ki Anadoluya, mülki ve askeri konularla ilgilenmek üzere ordu müfettişliğine tayin edildim. Bu teveccühü, din ve millete hizmet etmek için en büyük ve ilahi bir vazife olarak gördüm.
Milli vicdanın yüce iradesine bağlı olarak, milleti bağımsız, vatanımızı kurtarılmış görünceye kadar çalışmak andı ile 16 Mayıs 1919 günü İstanbulu terk ettim. Samsunda işe başladım. İlk düşündüğüm memleketimizde asayişin sağlanmasına kendi imkanlarımızla yapabileceğimizi göstermek oldu. Aslında Canik Livasının* özel durumu da bu konuda acil olarak davranmayı gerektiriyordu. Rumların hakimiyetini ve İslam unsurunun esaretini hedef alan ve Atina ve İstanbul komitaları tarafından idare olunan sözde Pontus hükümeti, Karadeniz sahiliyle kısmen Amasya ve Tokatın kuzey kazalarında yerleşmiş Rumların hayallerini çılgınca bürümüştü. Alınan tedbirler sonucunda başarılı neticelere ulaşıldı. Fakat alınan tedbir ve elde edilen başarılı sonuçlar Pontus havalisine ait ve yerel idi. Halbuki her gün haksızlıklarını artıran İtilaf Devletlerine, milli mevcudiyetimizi siyasi olarak ispat etmek ve fiili tecavüzler karşısında milletin namus ve istiklalini kendi başımıza korumak çok önemliydi. Aslında doğuda ve batıda, hemen memleketimizin her tarafında milletin hukukunun korunması için dernekler kurulmuştu. Bu dernekler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek için kurulmuş ve ve milli vicdanın azim ve iradesinden doğmuş tek teşkilat idi.
Bu sıralarda bütün belediye başkanlıklarına İstanbul da İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurulduğu ve her yerde bu cemiyete katılmak suretiyle İngilizlere yardım etmek için istekte bulunması gereği hakkında Sait Molla imzasıyla bir telgraf geldi.Bu konuda hükümetin ilgisinin derecesini anlamak için sadrazam olan Ferit Paşadan bilgi almak istedim, hiç bir cevap alamadım.
Kendisinin meçhul kişiler tarafından böyle düzensiz ve çeşitli siyasi maceralara girişim deneyiminin büyük felaketlere neden olacağını takdir eden millet, Sait Mollanın bu tebliğine itibar etmedi.
Binlerce tecavüz ve haksızlıklar altında inleyen İzmir faciası ve olayları karşısında kan ağlayan millet, merkezi hükümetten ve İtilaf Devletleri temsilcilerinden ağlayarak yardım ve hakkını isterken, çeşitli belediye reislikleri ve müdafaa i hukuku milliye cemiyetleri tarafından aldığım telgrafta bana itimat edildiği ve bu konuda benden hizmet ve fedakarlık talep ediliyordu.
Hayat ve şahsiyetim, kendi malı olan asil ve mazlum miletimizin bu haklı talebi üzerine artık benim için en kutsal görev, milli iradeyi her şeyin üzerinde görmekti .( Sürekli alkışlar)
Bunun üzerine yaptığım bir bildiri ile millete kati sözümü verdim. İş bu bildirinin son cümlesi şu idi: Geçirdiğimiz şu ,hayat ve memat günlerinde bütün milletçe arzu edilen milli istiklalimizin kazanılması için bütün mevcudiyetimle çalıştığımı sizlere temin ederim. Bu kutsal emel uğrunda milletle beraber sonsuza kadar çalışacağıma mukaddesatım üzerine söz veririm.
*Canik Livası Osmanlıar devrinde: Samsun sancağıın sınırları içinde ki 19 kaza ve 453 köy den meydana gelen yöre.
|