"Biz gelelim 1960 lardaki Mithatpaşa stadyumuna. Stadyumun Maçka sırtlarına bakan ve sonradan Yeni Açık denilen kısmına o günlerde Gazhane tarafı denilirdi. O zamanın eski hakem ve spikerlerinden merhum Sulhi Garan, radyoda maç anlatırken takımları, “ gazhane veya deniz tarafına hücum ediyor” diye tanıtırdı. Bu gazhane, rafineriye benzeyen bir nevi arıtma tesisleri idi ki ...”
Cem Özmeral’in 2002 basımlı Özlediğim İstanbul kitabından alıntı
İstanbul’da metruk dört gazhane vardır. Bunlardan Dolmabahçe’ de olanı çocukluğumda Mithatpaşa stadyumunda maçlara gittiğimden beri benim ilgimi çekmiştir. Stadın tribünleri 1960 lara gelene kadar bir at nalı şeklinde, topuk kısmı deniz tarafına gelecek şekilde uzanırdı. Açık olan kısmında ise bir taş duvar vardı, ve duvarın arkasında Gazhane denilen tesisin çelik silüeti bir silindir şeklinde göğe doğru uzanırdı. 1961 yilinda bu duvar yıkıldı ve tribünler birleştirilerek Yeni Açık denilen tribün inşasına başlandi. Yıkılan yerde Kapalı Beşiktaş tribünü yanında çekilen tahta perdelerin önünde her hafta ilave edilen beton tribün oturma basamaklarında çok maç seyrettiğimi hatırlarım. Gazometre ve yıkılan bölüm daha arkaya kaydırıldı ve gazhane üretimine devam etti. Neydi bu gazhane, ne işe yarardı, o zamanlar bilemezdim ve açıkçası ilgilenmezdim de. Ama gene ortaokul ve lise yıllarımda bu yapının benzerini Samatya tarafında gördüğümü hatırlıyorum. Sonra dan öğrendik ki Dolmabahçe ve Yedikuledeki bu gazhanelerin dışında Kadıköy’de Hasanpaşada ve Kuzguncuk'ta Beylerbeyi Sarayının yakınında birer gazhane daha varmış. Bunların hiçbiri artık kullanılmıyor, kimisi metruk bir iskelet halinde, bazısı da kültürel ve sosyal hizmetler sunabilmek için restorasyon geçiriyor. Ama bu çalışmalar oldukça yavaş ilerliyor.
Eski Elektrik Dügmesi-Kocamustafapasa Saracbasi Kosku
İsterseniz bu gazhanelerin tarihi gelişimleri ve işlevleri neydi onu inceleyelim. Ama önce gaz kelimesi Türkçe'de hangi anlamlarda kullanılıyor ona bir bakalım.Benim anneannem elektriğe "gaz", musluk suyuna da "terkos" derdi. Onun çocukluğunda, elektrik gelmeden önce gaz lambaları kullanılırmış. Çocukluğunda evde akar su yokmuş ve Terkos gölünden su bağlanınca kuyu suyundan ayırt etmek için musluk suyuna terkos demeye başlamışlar. Benim çocukluğumda yaşadığım evlerde elektrik vardı, ama ortaokuldayken bile İstanbul’un Ümraniye semtinde evlerde hala gaz lambası kullanılırdı. Gaz kelimesinin ne anlamda kullanıldığına gelince bunu bana 2014 yılında yazdığı bir mailde Paris’de yaşayan eski İstanbullu dostum Ara Kebapçıoğlu anlatmıştı. Paris'deki Lumiere de l'oeil adlı dükkanında antika gaz lambaları sergileyip satan Ara bakın bu konuda ne diyor :
“Türkçe'de "gaz" sözcüğü yerine göre değişik anlamlarda kullanılıyor. Maddenin değişik hallerinden biri, yanıcı havagazı, doğalgaz veya gazyağı... Bir taşıtı sürerken gaza basınca da akışını hızlandır dığımız gaz da esasında benzin veya motorin. Eskilerin, "ışığı söndürmek" anlamında kullandıkları "gazı kapatmak" lafı da, onların gençliklerinde kullandıkları havagazı aydınlatmasından gelebilir. Eski elektrik düğmeleri, aynı gaz muslukları gibi çevirerek açılır kapanırdı. Çıt çıt şeklindeki elektrik düğmeleri daha sonraları piyasaya çıktı...”
DOLMABAHÇE GAZHANESİ
Dolmabahçe Gazhanesi bugün Beşiktaş’ın Vodafone stadının hemen arkasındaki arazide 1853 yılında yapılmış ve 1856 yılında Dolmabahçe Sarayı ile birlikte büyük bir törenle hizmete girmişti. O zamanlar stadyumun olduğu yerde Saray’ın at ahırları bulunuyordu ve bunların altından borularla havagazı saraya naklediliyordu. Maden kömürü gazhanede kırıcı makinalardan geçiriliyor, buradan fırınlara taşınıyor ve özel borulardan geçirilerek temizlenip damıtılıyor ve soğuduktan sonra temizleme işleminin olduğu bölüme aktarılıyordu. Burada amonyak, naftalin gibi zararlı maddelerden arındıktan sonra elde edilen havagazı sayaçlarda ölçülüp gazometre depolarına gönderiliyordu. Buradan da yeraltı boruları ile Dolmabahçe Sarayına ulaştırılıyordu. 1957'de Menderes zamanında başlayan imar istimlakleri sırasında Karaköy Beşiktaş ekseninde yapılan kazılar sırasında stadyumun altından geçen dehlizler bulunmuştu. Bu dehlizlerin tam olarak nereye bağlı olduğu tam bilinmese de havagazı borularının saraya ulaşımı sırasında yapıldığı düşünebilir.
1957, Menderes zamani Karaköy Besiktas yolu açilirken Dolmabahçede bulunan dehlizler
1961 de Gazometrenin göründügü yere Yeni Açik Tribün yapilmadan
Dolmabahçe gazhanesi inde hava gazının sarayın aydınlatılması ve ısıtılmasında kullanımından sonra büyük ölçüde üretim fazlası oluşmaya başlamıştı. Sultan Abdülmecit’in onayı ile bu üretim fazlası Beyoğlunda o'zamanki adıyla Cadde- Kebir’in ışıklandırılması için kullanıldı. İki aşama da Taksim’den Karaköy’e kadar şimdiki adıyla İstiklal caddesi'nin tek tarafına 80 metre arayla sokak lambaları konuldu. Daha sonra Pera ve Karaköy’ün varlıklı aileleri evlerine havagazı bağlatmaya başladılar. On yıl içerisinde Beşiktaş, Karaköy, Tophane, Pangaltı gibi semtler havagazı lambaları ile aydınlatılmaya başlanmıştı. İlk başta Hazine-i Hassaya* bağlı olan Dolmabahçe Gazhanesi teknolojide ki yeniliklere ayak uyduramayınca havagazının birim maliyetleri yükseldi. Bu nedenle gazhanenin işletmesi önce Şehremanetine* daha sonra da Tophane-i Amire’ye* devredildi ve yeni makinalar alınarak gerekli modernizasyon çalışmaları yapıldı. Birinci Dünya Savaşının başladığı 1914 yılında gazhanenin işletme hakları iki Fransız bankerin ortak olduğu Beyoğlu-Yeniköy Türk Anonim Şirketine 50 seneliğine kiralandı. Cumhuriyetin kurulması ile sözleşme aynen devam etmiş, ama 1955 yılında Belediye, Dolmabahçe stadyumunun gazhane tarafına tribün ilavesi ve genişletme kararı alınca, Dolmabahçe gazhanesi sökülerek Kağıthane deki poligona taşınmaya başlanmıştır. 15 Ağustos 1960 da üretimi tamamen durdurulan Dolmabahçe Gazhanesinin Kağıthane’ye taşınması 1962 yılında tamamlanmıştır. Buradaki tesislerin işletilmesi 1984 yılında İETT ye devredilmiş ve 1993 yılına kadar üretime devam eden Kağıthane gazhanesi 13 Haziran 1993 tarihinde bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.
*Hazine-i Hassam : Padişahın özel gelir ve giderlerinin toplandığ mali kurum
Şehremini : Belediye
Tophane-i Amire:Osmanlı devrinde top döküm atölyesi
Bugun Dolmabahce gazhanesinden yalniz bu gazometre kaldi.
KUZGUNCUK GAZHANESİ
Beylerbeyi Sarayı, Sermimar-ı Devlet unvanını almış saray mimarı Sarkis Balyan ve kardeşi Agop Balyan tarafından inşa edilmiş ve 21 Nisan1865 de bir cuma günü Sultan Abdülaziz tarafından törenle açılmıştı. Sultan Abdülaziz aynı Dolmabahçe Sarayında olduğu gibi Beylerbeyi Sarayının da havagazı ile aydınlatılmasını istiyordu. Bu nedenle Kuzguncuk semtinde, saraya yakın Nakkaştepe mezarlığının yanındaki alanda, 1862 yılında bir Fransız şirketinin öncülüğü ile gazhane yapımına başlandı ve 1864 yılında bitirilen tesisler ertesi yıl Beylerbeyi Sarayı ile birlikte açıldı. İleride Anadolu yakasının ilk Sanayi tesisi olarak ün yapacak tesisler, fabrika binası, idari binalar ve gazometre yapısı olarak üç bölümden oluşuyordu.
Ham maden kömürü Boğaz kıyısındaki Kuzguncuk iskelesine mavna ve takalarla getiriliyor buradan at arabaları ile gazhane fabrikasına taşınıyordu. Saraya yakınlığı nedeniyle tercih edilen ve bugün Gazhane Sokağı denilen lokasyonundaki tesislerde, maden kömüründen üretilen havagazı yer altından borularla Beylerbeyi sarayına aktarılıyor ve sarayın içi ve bahçeleri gaz lambaları ve gaz feneri direkleri ile aydınlatılıyordu . Kısa zaman sonra da üretim fazlası önce Kuzguncuk semti ve Beylerbeyi Tüneli’nin aydınlatılmasında kullanılmaya başlandı. Sonra da Beylerbeyi, İcadiye, Burhaniye gibi semtleri ve Üsküdar meydanını aydınlatmak için havagazı sevkiyatı başladı. Bu semtlerin sokaklarına havagazı fenerleri için direkler dikildi.
1892 yılına kadar düzenli bir şekilde üretim yapan Beylerbeyi Gazhanesi, bu tarihten sonra üretimini yavaşlatmaya başladı. Bunun bir nedeni makinelerin eskimesi teknolojideki yeniliklerin gerisinde kalması, ama asıl nedeni Kadıköy de yeni bir gazhanenin açılmasıydı. 1892 yılında Üsküdar-Kadıköy Gaz Şirket-i Tenviriyesi adı altında Kadıköy Hasanpaşa semtinde açılan gazhane Üsküdar semtine daha ucuz maliyetle havagazı sevk etmeye başladı. 1920 li yıllara gelindiğinde artık aydınlatmada elektrik havagazının yerini alıyor ve Kuzguncuk gazhanesi işlevini giderek kaybediyordu.
1940 yılında üç çeyrek asır İstanbul’un Anadolu yakasını aydınlatan Kuzguncuk Gazhanesi üretimine son verdi. Tesislerin sağlam makinaları ve metal parçalar yerinden sökülerek Kadıköy Gazhanesine taşındı. Tesislerin ayakta kalan taş binaları ve Gazometre havuzları, Anıtlar Kurulu tarafından Beylerbeyi Sarayı'nın müştemilatı olarak 1. derece tarihi eser olarak tescil edildi. 1940 ile 1992 geçen elli kusur yıl gazhaneden kalan metruk binalar ve gazometre kaderine terk edildi, duvarlar yavaş yavaş yıkıldı, alanı insan boyu otlar bürüdü. Bu tarihler arasında bazı bölümlerde mantar üreticiliği yapıldığı biliniyor, hatta buranın bir ara domuz yetiştirmek için kullanıldığı bile söylendi.
1992 yılında Kuzguncuk Nakkaştepe daki 10 dönümlü gazhane arazisi Mülkiyeliler Birliğinin İstanbul Şubesi tarafından 49 yıllığına Milli Emlak Müdürlüğünden kiralandı. Mimar Gökhan Avcıoğlu çizdiği tasarım ile bu tarihi alanı batı’da ki örnekler gibi bir kültür ve sanat merkezi'ne dönüştürmek için ilk adımlar atıldı. İlgili mercilerden gerekli izinler ve ruhsatlar alındı. Ama nedendir bilinmez inşaatı bayağı yol alan proje birtürlü bitirilemedi. Parisli dostum eski İstanbullu Ara Kebapçıoğlu bana 2013'te yazdığı mailde sit alanını gezdiğini ve buranın kurtarılamayacak derecede harabe halinde olduğunu söylüyordu. Yıl oldu 2020, son durumu nedir hiç bilmiyoruz.
Belerbeyi Gazometresi 2014 ve Mulkiyeliler Birligi Projesi
Beylerbeyi Gazhanesi Ana Binasi 2014 ve Mulkiyeliler Birligi Restorasyonu
Mülkiyeliler Birligi Restorasyon fotografı ve çizimi : SİSKA
YEDİKULE GAZHANESİ
Yedikule Gazhanesini Dolmabahçe ve Kuzguncuk gazhanelerin den ayıran en önemli fark, kuruluş amacının saray aydınlatılması değil, sosyal bir öngörü ile Suriçi dediğimiz, bugün Fatih, Zeytinburnu ve Eminönü ilçelerini kapsayan bölgede yaşayan vatandaşların evlerinin aydınlatılması, sokakların da ışıklandırılarak sosyal yaşantının akşamları da canlandırılmasıdır. Bu konuya öncelik veren Sultan II. Abdülhamit'in emriyle Şehremaneti tarafından 1873 yılında başlatılan inşaat , 1880 de tamamlandı ve 20 Ekim 1880 büyük bir törenle hizmete açıldı. Gazhane tesisleri Yedikule surlarının bitişiğinde denize yakın bir yerde kurulmuştu. Lokasyon seçiminde maden kömürünün mavna ve gemilerle ulaşım kolaylığı ve çevre kirliliği açısından bölge nüfusunun yoğun olmaması dikkate alınmıştı.
Bir Fransız mühendis tarafından tasarlanan ve Şehremaneti tarafından işletilen gazhanede üretilen havagazı borularla Langa, Bahçekapı üzerinden Beyazıt, ve Aksaray üzerinden Şehzadebaşı semtlerine iletiliyordu. Öncelik cadde ve sokakların ve halkın yaşadığı evlerin aydınlatılması idi. İlk etapta 2000 fener havagazı ile beslenecek, sonra dağıtım alanı Yeşilköy ve Eyüp bölgelerini de kapsayacak şekilde 6000 fener’e çıkarılacaktı. İlk etapta öncelik cadde ve sokakların ve halkın yaşadığı evlerin aydınlatılması idi. Üretim fazlası devlet dairelerine, ticari işletmelere ve büyük malikanekere satılarak gelir elde edilecekti.
1887 yılında Şehremaneti gazhanenin işletme hakkını Sirkeci tüccarlarından Tahsin Efendi’ye 40 yıllığına kiraladı. Bir yıl sonrada Yedikule gazhanesinin yönetimi Hasan Tahsinin de ortakları arasında bulunduğu İstanbul Şehri Tenvir Şirketine devredildi. 1926 yılında Hasanpaşa’daki Kadıköy Gazhanesi, 40 yıllık kira imtiyazı süresi biten Yedikule gazhanesini satın aldı. 1945 yılında gazhane İETT ye bağlanarak üretimine devam etti. İstanbul’un diğer gazhanelerin de olduğu teknoloji deki gelişmeler, elektrik ve doğalgazın aydınlatma ve ısıtma da havagazının yerini alması ile 1993 yılında Yedikule Gazhanesi kuruluşundan 113 yıl sonra üretimini taman durdurdu. O günden beri İETT nin otobüs hurdalığı olarak işlev gören tesis alanı diğer gazhaneler de olduğu gibi sosyal ve kültürel etkinliklerin yapılabileceği ve tarihinin korunacağı bir projeyi ve yatırımcıları bekliyor.
Yedikule Gazhanesinin Acilis Toreni 20 Ekim 1880
Bugun Otobus mezarligi olan alan ve Yedikule Gazometresi
Kolaj Fotograflari : Emre Özdemir ve Ara Kebapcıoglu
HASANPAŞA GAZHANESİ
Hasanpaşa Gazhanesi İstanbul'daki gazhaneler içinde en son açılanıdır. 1864 yılında hizmete giren Kuzguncuk Gazhanesi aradan geçen otuz yıl sonra artık Kadıköy ve Üsküdar ilçelerinin havagazı ile aydınlatılması ihtiyacına yetişemiyordu. Bunun üzerine 1891 yılında Sultan II Abdülhamit zamanında Osmanlı devleti adına Şehremini * Rıdvan Paşa ve bir Fransız demir şirketi adına vekil olarak mühendis Anatoli Barcil, Kadıköy'ün Hasanpaşa semtinde yeni bir gazhane açılması için bir anlaşma imzaladılar. İmtiyaz hakkı elli yıl sürecek anlaşmaya göre Kadıköy'den, Üsküdar ilçesi ve Beykoz hududuna kadar olan bölgenin aydınlatma ve ısıtma ihtiyacını karşılayacak havagazı üretimi yapılacaktı.
1892 yılının başında açılan gazhane Üsküdar- Kadıköy Gaz Şirket-i Tenviriyesi adı altinda düzenli üretime başladı. Birinci Dünya savaşı sırasında havagazı üretiminde kullanılacak maden kömürünü bulmakta zorluk çeken şirket kısa bir kapanma döneminden sonra tekrar açıldı ve bu defa zeytin çekirdeğinden havagazı üretimine geçti. Fransız şirketi ile olan anlaşma bitmeden üç yıl önce, 1938 yılında çıkarılan 3480 sayılı yasayla tesisler devletleştirildi ve gazhaneyi işletme sorumluluğu Nafia Vekaleti* Elektrik İşleri Dairesine verildi. 1939 yılında İstanbul Belediyesine devredilen Hasanpaşa gazhanesi 1945 yılında işletmek üzere İETT* verilir. 1948 yılında gazhaneye iki yeni fırın eklenerek üretim artırılır, 1957 yılında yeni fırın bataryaları ve gaz tasfiye cihazları ile yenilenen tesisler üretimde zirve yaparak Anadolu yakasının ihtiyacından fazlasına ulaşır. Ne var ki diğer gazhaneler de olduğu gibi, teknolojideki gelişmeler, elektrik kullanımın yaygınlaşması, doğalgazın kullanımının mutfaklara girmesi ile Hasan Paşa tesislerinin üretimi de giderek yavaşlar ve 13 Kasım 1993 de tesisler kapatılır. Bu tarihten sonra buradaki binalar, kömür deposu ve İETT nin otobüs ve tramvay garajı olarak kullanılmıştır.
Mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesinde olan Hasanpaşa Gazhanesi 1998-2001 yılları arasında İTÜ tarafından hazırlanan restorasyon dosyası Koruma Kurulu tarafından onaylandı ve proje ihaleye çıkarıldı. Mart 2014 yılında ihaleyi kazanan Güryapı Firması çalışmalarına bu tarihte hemen başladı. Bir kültür merkezi ve Enerji Müzesi olarak tasarlanan ve 2019 yılında bitirilmesi öngörülen projede, gazhane içindeki toplam yirmi yapı, restoran, kafe, eğitim sınıfları, tiyatrolar, otopark, kütüphane ve müze olarak hizmet verecek. 6000 metrekarelik gazometre binası 300 seyirci kapasiteli bir tiyatro olarak, önündeki kuleler ise seyir terası olarak işlev görecek. Bizim bildiğimiz kadarı ile de 2020 yılının covid 19 pandamimi dolayısı ile karantinada geçirdiğimiz bu günlerde Hasanpaşa Kültür Tesisleri halen açılmış değil.
*Şehremeni : Belediye Başkanı
*Nafia Veketi : Bayındırlık Bakanlığı
*İETT İstanbul Belediyesi Elektrik Tramvay, Tünel İdaresi
1928 yılından itibaren Kadıköy'de evlere elektriğin girmesinden sonra havagazı giderek önemini kaybetmeye başlamıştır. Ama gene de bir taraftan havagazı ile çalışan aletlere gereksinim duyulur iken, diğer taraftan da yeni elektrik aboneliği ve aidat tahsili için bir ofis açma gereği doğmuştu. 1937 yılında Kadıköy İskele Meydanı’nda Şehremaneti binasının hemen yakınında, mimar Rebii Gordon’un tasarımı olan ve Elektrik Binası adıyla anılacak bir bina yapıldı. Son derece dar, üçgen bir alanda, modern mimarinin özgün bir örneği olan Elektrik Binasının yan cephelerinden birinin üstünde Elektrik, diğer cephesinde Havagazı yazıyor, alt katın camekanlı vitrinleri elektrik ve havagazı gereçleri ve lambaların teşhiri, satış ve idarecilerin bürosu olarak kullanılıyordu. Dışardan çıkılarak girilen üst kat elektrik aboneliği ve aylık fatura tahsilatlarının yapıldığı büro olarak işlev görüyordu.
Elektrik Binasının iskeleye bakan dar cephesinin üzerindeki elektrik akımı sembolü, Kadıköy'ün giderek artan modern bir yaşam ve konut alanı olmasını simgeliyordu. Aynı zamanda Türkiye'de modern mimari tarzının eklektik örneklerinden biri olan bu güzel yapı 1990 larda İskele Meydanın yeniden düzenlenmesi sırasında ortadan kaldırıldı. Aslında bu bina ve İstanbul ‘da benzeri bir iki yapı, mimarlık öğrencilerine ders konusu olacak kadar önemli yapıtları. Biz de belki ileride bu konuda birkaç satır yazarız.