Annem hem okurdu hem de yazardı. Son yıllarında küçücük not defterleri, kağıt parçaları adeta onun en büyük arkadaşı olmuştu. Chicago’dan Columbus’a gelecekse giyeceği elbiselerin listesini yapar, torunu Berk’e öğreteceği Fransızca kelimelerin karşılığını yazar, gördüğü bir Aşurenin tarifinin malzemelerinin İngilizcesini lugattan arar bulur karşılıklarını yazar, İstanbul’ a gidecekse orada yapılacak işleri yazar, 1976 yılında kaybettiği annesinin acısını yazar, bazen de okuduğu bir yazıdan pasajlar yazardı.
Aşağıdaki kağıtları İstanbul’daki evindeki sandığının üstünde buldum. Belliki son İstanbul yolculuğumuzda buraya koymuştu. Anlaşılan gene bir yolculuk vardı ve bu son yolculuktan önce hazırlıklar yapıyordu.
Nazım Hikmetin “Gider Ayak” şiirini nerede okudu nereden aldı, hiç bilemiyorum. İkinci şiirin yazarı belli değil. Benim tahminim kendisinin yazmış olduğu. Büyük bir ihtimallede Annesine olan hasretinden bahsediyor. Üç ve dört nolu sayfalar ise “Gider ayak” yaptığı son planlar.
Anneler gününde seni sevgi ve özlemle arıyorum Anneciğim.
C.Ö. 13 Mayıs 2012
Yukardaki yazıyı atılan tarihten birkaç gün önce yazdım. Bu sabah, yani anneler günü sabahı bir rüya ile uyandım. Rüyada annem vardı, saçlarını siyaha boyamıştı. Rüya görürken rüyada olduğumu anladım. Rüyanın biteceğinden korkarak, onun kaçacığından ürkerek yanına yaklaştım dudaklarımla yanağından çok yavaşça öptüm. Sıcaklığı sanki gerçek gibiydi. Yanında birkaç kişi daha ve Mustafa vardı. Mustafa'yada sarıldım, sonra uyandım. Saat 7:30 du.
DECEMBER 5, 2011
6 Şubat
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ANNECİĞİM
Bu resim 6 Şubat 1943 de Sirkeci Garında Banliyo treninde çekilmiş.
O yazmamiş ama bu tarih onun 21. yaş günü. Dönülmez yolculuga cikmasaydi yarin 88.yasını kutlayacaktı.
Biz gene kutlayalım ve ona küçük bir dua yollamayı ihmal etmeyelim.
6.Şubat 2010
9 Mayıs 2010
Anne(siz)ler Günü/ Mother(less)'s Day
Annecim,
Keşke yarın yanında olabilseydim ve Istanbulda denizi seyrettiğin tepede sana bir kırmızi gül verebilseydim,
Keşke, Gölcükte elinden tutup gelincik tarlalarında seninle beraber tekrar yürüyebilseydim,
Neden seni daha fazla kucaklamadım,
Seni nasil özlüyorum bir bilebilseydin.
M.C.Ö.
9 Mayıs 2010
5 Aralık, 2010
Bu sabah arşivimdeki eski gazeteleri tasnif ediyordum. 5 aralik 2009 tarihli gazetenin üzerine, bu gazetede annemin ölüm ilanı var diye kurşun kalemle yazdım ve ilave ettim: 5 Aralik ölümü, 11 Aralık defnedilişi, diye not düşdüm. Inanırmısınız, aradan bir sene geçtiği aklıma bile gelmedi. Sonra akşam yemeğinden sonra, bilgisayar başına oturup her nedense babamın Boston resimlerine bakınca aklıma geldi. "Babamin ölüm yildönümu geçti yav" diye düşündüm. Sonra takvime baktim: Aralık'ın dokuzu.
Annemin ilk ölüm yildönümünü nasıl olduda hatırlamadım, atladım diye kendime çok kızdım. Halbuki onu her gün hatırlıyorum, "annecim" diye kendi kendime söyleniyorum. Ikisinin, masamin üzerindeki resmine bakip bazen onlarla konuşuyorum. Merdivenden her inişimde, basamakların alt kismında halının üzerindeki kahve lekesine bakıyorum. Nasıl düşmüştü , beni nasil korkutmuştu ! Trabzan'ın tokmağını yavaşca okşuyorum, burayı tutmuştu diye. Dışarıda kar yağıyor, karın toprağın üzerıni kapatışını düşünüyorum.
Ölüm yildönümünü unuttum ama onu unutmuyorum. Nedense kendi geçen gençliğime üzüleceğime onların gençliğini düşünüyorum, onların kaybolan yıllarını arayip bulmaya çalışıyorum.
M.Cem
9.Aralik 2010
GEÇ TANIŞTIM, COK SEVDİM... ERKEN KAYBETTİM... ÖZLÜYORUM... ALLAH RAHMET EYLESIN...