2013 ün Mayısın da İstanbul’da Gezi Parkında ağaç kesimine karşı başlayan direniş sırasında Atatürk’ün çevreye ne kadar duyarlı ve ağaç kesimine ne kadar karşı olduğunu anlatan Atatürk ve Çınar Ağacı adlı yazıyı yazmış ve Kasım ayında Yalova’ya gidip Yürüyen Köşk ve yanındaki ulu çınar ağacını ziyaret edeceğimi ve çekeceğim fotoğraflara yazıyı süsleyeceğimi okurlarıma söz vermiştim. Kasım ortasında rüzgarlı, ama güzel bir gün sevgili dostlarım Erarslanlar’la İstanbul’dan yola çıktık ve araba vapuru kısa bir yolculuktan sonra Yalova’ya vardık.
Köşkün arka bahçesi küçük bir park gibi düzenlenmiş, bahçeye giden yol boyunca camekanlı panolarla köşkün hikayesini anlatan tarihi fotoğrafla koyulmuştu. Köşkün bir yanında küçük bir çay bahçesi diğer yanında da sonbaharda yapraklarını dökmüş ulu çınar ağacı gözüküyor, ön cephede beton bir iskele denize doğru uzuyordu. Küçücük fındık kabuğu gibi iki katlı köşkte ilk dikkatimi çeken binanın ne kadar bakımlı olduğu idi. Ahşap yapımın tahtaları kahve renkli vernik ile sanki yeni boyanmış gibi pırıl pırıl parlıyordu. Kapıdan içeriye adımınız atınca da bu bakımın içerde de devam ettiğini görüyordunuz.
Atatürk Ertuğrul yatı ile denizden Yalova’ya geldiğinde, bu köşkü oturup bir kahve içmek, dinlenmek ve çoğu zaman yabancı misafirlerini kabul etmek için kullanırmış. Florya’daki Deniz Köşkü’nün aksine, burada gördüğünüz eşyaların hemen hepsi köşke özgün ve orjinal. Hasır iskemle ve masalar, sehpalar, halılar, Atatürkün kullandığı havlular, hepsi itina ile saklanmış ve korunmuş. Camekanlı büfe de kahve fincanları ve gümüş çatal bıçak takımlarının yanında en çok dikkatimi çeken şeyler paslanmaz çelikten yapılmış portatif elektrikli kahve ocağı ve ekmek kızartma makinası idi. Üst katta Ata’nın kullanımı için bir banyo, alt da da yaverinin odası ve tuvalet’i var. Bize bilgi veren müze yetkilileri, Atatürkün Yalova’daki asıl köşkünün bilinmesine rağmen bu köşkü çoğu Yalovalı’nın bile bilmediğini ama özelikle ilk okullar dan öğrencilerin ziyaret ettiğini söyledilier. Köşkten ayrılıp Bursa ‘ya doğru yola çıkarken hem çok istediğim bu ziyareti yapmanın sevinci; hem de Florya Köşkünde olduğu gibi Ata’nın hatırlarının itina ile korunmuş olmasının memnuniyeti içindeyim.
Mayıs ayında yazdığım Yürüyen Köşk ve Çınar Ağacı’nın hikayesi aşağıda. Önce bir ağaç için değermi diye düşünenler olabilir, ama bence burada Atatürk gelecek nesillere çevrenin korunması ve yeşilin önemini anlatan bir mesaj vermek istemiş. Gençler de bu mesajı almışlar zaten.
6 Aralık 2013
Image:
ATATÜRK VE ÇINAR AĞACI
(Yürüyen Köşkün Hikayesi)
Tabiat’a saygı aklın vicdanıdır
M.Kemal Atatürk
Atatürkün Yalovadaki Yürüyen Köşkü ile ilgili yazıyı bu yıl Kasım ayında yazmayı planlıyordum. Yalova’ya gidecek, “Yürüyen Köşkü” gezecek, Çınar Ağacının ve Köşkün fotoğraflarını çekecek, her zaman olduğu gibi yazıyı kendi çektiğim fotoğraflarla yayınlayacaktım. Ama son günlerde Taksim meydanında ki Gezi Parkında olanları duydukça ve sahibi olduğu bu parkı korumak için biber gazına aldırmadan gövdelerini siper eden insanları ve kadınları televizyon ekranlarında izledikçe, yazıyı şimdi yazmaya karar verdim. Kasım da gene gidip gezi anılarımı kaleme alıp fotoğrafları sonradan yazıya ekleyeceğim.
Şimdi diyeceksiniz ki ne fayda; Atatürk “Tabiat’a saygı aklın vicdanıdır” demiş de, düz mantıkla giderseniz: aklı olmayanın vicdanı da olmayacağına göre doğaya saygısı da olmaz. Benim doğaya çok saygılı, Kaş şehrinde yaşayan bir dostum vardı. Doğaya ve çevreye katkısından ötürü Cevat Şakir’den esinlenerek kendisine Antiphellus Balıkçısıadını vermiştim. Nerede yol kenarına atılmış bir çöp poşeti, ticari amaçlarla sorumsuzca kesilen bir ağaç, talan edilen bir SİT alanı görse : “vicdanlar, cüzdan” oldu derdi. Gezi Parkı da öyle, Beyoğlu bölgesinin tek yeşillik alanı, oradaki ağaçlar tam 70 sene önce dikilmiş, ama vicdanı cüzdan olanlar burayı AVM* yapacaklar ki cüzdanlar dolsun.(*Alış Veriş Merkezi)
Atatürk çevreye, doğaya, insanlara ve çocuklara duyarlı bir insanmış. İşe Ankara dan başlamış, Orman Çiftliğini kurmuş, ağaçlar diktirmiş , hayvanat bahçesi açmış, insanlar çoluk çocuk gelsinler ağaçların altında dinlensinler, bahçeleri gezsinler diye. Çocukken Ankara'da annem ve babam hafta sonları bizi alır çiftliğe ve hayvanat bahçesine götürürdü. Bugün bile çiftlikte geçirdiğimiz hafta sonları hiç aklımdan çıkmaz. Her konuda Amerika’yı taklit ederiz. Amerika’da her büyük şehirde bir hayvanat bahçesi vardır. Örneğin İstanbulun beşte biri nüfuslu Chicago’da büyüklü küçüklü beş tane "Zoo" var. Atatürkün ölümünden sonra bir tane hayvanat bahçesi açıldımı, insanların çocukları ile gezebileceği?
Atatürk yaşamının son yıllarında Florya’yı gezerken kumsalı çok begenmiş buraya bir halk plajı, yanına da ünlü Florya Deniz köşkünü yaptırmış. Kuzey den gelen rüzgarı kesmek içinde tren yolunun üstündeki tepelik araziye ağaçlar dikilip bir orman kurulmasını istemiş. Bugün orada Atatürk Ormanı var, insanların hafta sonları çocuklarını elinden tutup gezdiği. Atatürkün ölümünden sonra bir tane koru ya da orman kuruldu mu? Her konuda Amerika’yı taklit edenler: orada sokağın alt yapısı kurulurken, ön bahçendeki ağaçları şehir belediyesi diker, onları zaten kesemezsin. Ama arka bahçende sana ait olan elli senelik bir çınarı kesmek istersen şehir sana dur der, o artık çevrenin güzelliğidir. Bir mahalleye Shopping Center (AVM) yapılmak istenirse buna o mahallede yaşayan insanların şehir meclisinde ki oyları ile karar verilir. Kısacası devlet çevreyi korur sende kendi çevrenin geleceğini tayin edersin.
Atatürk gene bir gün Yalova kıyılarından yatı ile geçerken sahil kenarında ki koca bir çınar ağacı dikkatini çeker, yatı kıyıya çektirir ağacın altında dinlenir ve bir kahve içer. Bu zaten onun adeti dir, yolda bir çınarın veya söğüt ağacının yanında arabayı durdurup, yoldan gelen geçenle oturup sohbet etmek, ağaçın altında biraz serinleyip dinlenmek. (Çocukluğumda Ankara da çiftliğe giderken böyle bir söğüt ağacının altında Atatürk’ün durup kahve içtiği küçük kulübe büyüklüğünde bir binayı gezdiğimizi hatırlarım.)
Atatürk o gün Yalova da deniz kıyısındaki o ulu çınar ağacının etrafındaki araziyi o kadar beğenir ki orayI satın alıp sonradan hazineye vereceği küçük bir çiftlik evi yapılmasını ister. Yıllardan 1929, aylardan sıcak bir Ağustos ayıdır. Hemen işe girişilir ve tam 22 günde çınar ağacını yanıbaşına iki katlı ahşap ve son derece mütevazi bir köşk yapılır. Sonradan Millet Çiftliği adı verilecek arazide çiftlik çalışmalarına başlanır. Atatürk o zamanlar birçok yeri bataklık olan Yalova’yı çok sevmiş, burada bir Devlet Üretme Çiftliği ve botanik bahçeleri yapmarak araziyi ihya edip yeşillindirmek için çalışmalar başlatmıştı. 1930 yılının sıcak bir yaz günü bu çalışmaları izlemek için Yalova’ya geldiğinde, Millet Çiftliğindeki yeni yapılan köşkün yanında, işçilerin o çok sevdiği çınar ağacının binanın damına uzanan dallarını kesmek için hazırlık yaptıklarını görür. İşçillerle konuşan Atatürk kesimin hemen durdurulmasını emreder. Ağacın sağlam olan tek bir dalı bile kesilmeyecek, onun yerine köşk yerinden kaydırılarak çınar ağacından uzaklaştırılacaktır. İmkansız gibi görülen bu proje İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi tarafından üstlendi. Binanın temellerine kadar dört bir tarafı kazıldı, İstanbuldan getirilen tramvay rayları köşkün altına döşendi . Atatürk, kızkardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Fen Müdürü Ziya bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş muhabiri Yunus Nadi nın de izlediği operasyonla, bina 10 Ağustos 1930 da 4.80 m. civarında kaydırıldı.
O gün Atatürk bir çınar ağacının dallarını kurtarmakla kalmamş adeta gelecek nesillere doğanın sevilmesi ve korunması hakkında bir mesaj vermişti. Mesaj yalnız ağaçların korunması, yeşilliğin yayılması, yaratanın güzeliklerinin sevilmesi değildi. Aynı zamanda mesajın sosyal ve toplumsal bir içeriği de vardı. Ormanlar, çiftlikler, ağaçlar, hayvanlar insanlar için vardı ve halkın birlikte yaşamı ve kullanımı için olmalıydı. Bugün hala onun yaptırdığı Atatürk Orman Çiftliği, Florya Plajı , Atatürk Ormanı, Yalova Çiftlikleri, Botanik Bahçeleri gibi akla gelen birkaç yeşil alandan faydalanıyorsak onun büyüklüğünü bir kere daha anlıyoruz.
Cem Özmeral
31 Mayıs 2013
Not: Bu Yazının ikinci bölümü :Yürüyen Köşkte bir Gezi
kısmetse Kasım 2013 de kaleme alınacak ve yeni fotograflarla sunulacaktır
Cinar agaci ve Yuruyen Kosk, Kasim 2013
Taksim Gezi Parki Mayis 2013
YOKDAN VAR EDENLER VE VARDAN YOK EDENLER
ATATURK ORMAN CIFTLIGI 1925
ATATURK ORMAN CIFTLIGI 2013
Not: Atatatürk'ün adını telaffuz etmemek için Atatürk Orman Çiftliğine AKM de olduğu gibi yakında AOÇ denirse hiç şaşmayın.