ATATÜRK’ÜN İKİ ÜNLÜ PORTRESİ
Yukarıdaki Atatürk portreleri babamın albümünden aldığım iki eski posta kartı. Bu kartpostallar daki portreleri çocukluğumda Çankaya Köşkü'nde ve şimdi hatırlamadığım bazı yerlerde gördüğümü düşünüyorum. Kartların arkasında Türk Tarih Cemiyetinin kaşesi var. Kartlar Viyana’da Hermes matbaasında basılmış ve arkasında her hakkı Türk Tayyare Cemiyetine aittir, diyor. Bana hiç yabancı gelmeyen bu portreleri acaba hangi ressam yapmıştı diye merak ettim. Portrelerin sol alt köşesinde ressamın çok küçük ve okunamayan bir imzası var. Normal büyülteç ile okuyamadığım bu imzayı rahmetli kayınpederimden kalan haritacılara özgü bir büyüteçle okuyabildim: A. Kampf. Sonra da google dan bu ressamın ünlü Alman portrecisi Arthur Kampf olduğunu çıkarttım.
ARTHUR KAMPF
Arthur Kampf 1864-1950 yılları arasında yaşamış ünlü bir Alman ressamı. Özellikle 1. ve 2. Dünya savaşı yıllarında yaptığı portreler ve tarihi savaşların tabloları ile tanınıyor. İlk ününü henüz yirmi yaşındayken 1884 yılında İmparator I. Wilhelm'in açık tabutunu tasvir eden tablosu ile yapıyor. 2. Dünya Savaşı sırasında binalara yaptığı murallar ile Hitler rejiminin en çok kullanılan ressamı konumunda. Ressam uzun yıllar Almanya’da çeşitli üniversitelerde ders veriyor ve Berlin Güzel Sanatlar Akademisinde profesörlük ve dekanlık yapıyor. Çok sayıda ressam yetiştiren Kampf, en ünlüleri Fikret Mualla ve Hale Asaf olan altı Türk ressamının yetişmesine de katkı da bulunuyor.
Arthur Kampf ilk olarak Türkiye’ye 1921 yılında Maarif vekaletinin davetlisi olarak, yanında öğrencisiFikret Mualla ile birlikte gelir. İstanbul’da Alman Sefaretinde kara kalemle çizdiği resimlerden oluşan bir sergi açar ve ilginç bulduğu bazı Türk tiplerini de çizer. Fatih Sultan Mehmet zamanından beri ünlü hükümdar ve devlet başkanlarının portrelerinin yapmak bir gelenektir. Atatürk de zevat- ı mutade* nin telkinleriyle yabancı bir ressama portresini yaptırmaya karar verir. Çeşitli adaylar arasında Alman ressam Kampf da karar verilir. Atatürk Arthur Kampf’ın eserlerine aşinadır ve onun Berlin’deki sergilerini 1. Dünya savaşı yıllarında Sultan Vahdettin'in Şehzadelik zamanında, onun yaveri olarak beraber yaptıkları seyahatte gezmiş ve takdir etmiştir. 1927 yılında Arthur Kampf ikinci kez Türkiye’ye davet edilir.
*Zevat-ı mutade : Atatürk'ün akşam sofrasında ki devamlı kişiler
Arthur Kampf Çankaya’da Atatürk’ün üç portresini yapar. Bunlardan birincisi nde Atatürk Türk bayrağının önünde frakla resmedilmiştir. Diğer ikisinde de Mustafa Kemal Mareşal üniforması ilegörünmektedir ve birinde de at üzerindedir. Boy resmi olarak yapılan bu tasvirler çerçevelenerek Çankaya köşkü'nün salonlarına asılır. Daha küçük boyları Almanya’da çoğaltılarak devlet dairelerine yollanır, kartpostalları bastırılır. Yapılan tablolar bazı sanatkarlar tarafından özellikle proporsiyonlar açısından tenkit edilir. Benim de kişisel kanım özellikle askeri kıyafetteki resimde Mustafa Kemal’in başı gövdeye göre küçük kalmıştır. Sanki bilgisayar ve photoshop un olmadığı o günlerde üstat, Ata’nın sivil resimden aldığı büst kısmını bir teknikle küçülterek askeri üniformalı gövdenin üzerine koymuştur. Her iki resimde de yüz tıpatıp aynıdır ve bizim bildiğimiz Atatürk profiline genelde uymaktadır.
Portreleri tetkik eden köşk misafirleri bir gece Atatürk’e resmin kendisine tam benzemediğini söylediklerinde Atatürk şöyle cevap vermiş :
”- Olabilir, dedi, fakat inanır mısınız, bu portre bir aralık bana son derece benzemişti. Fakat, üstat durmasını bilmedi. Sanatkarlar kumandanlar gibi durmasını bilmelidirler. Aksi halde vardıkları muvaffakiyet zirvesinden iniş başlar. Milli Mücadele’nin sonunda bir kumandan bana şöyle bir telgraf çekti: Emir ver, bir hafta sonra Mataban burnundayım. Derhal kendisine dur emri verdim. Belki dediği doğru idi. Fakat biz, ülkeleri değil, insanların kalbini fethetmek isteriz. Eğer biz o vakit durmasını bilmeseydik bugünkü dünyaya şamil prestijimiz ne olurdu? Kumandanlar da sanatkarlar gibidirler, yerinde durmasını bilmezlerse zaferleri payidar olmaz.”*
*Gültekin Elibal, Atatürk Resim ve Heykel, İstanbul, 1973,
Anlaşılan Atatürk kendisi de pek portrelerinden memnun olmamıştı ki , ileride sağlığı konusunda söyleyeceği : “Beni Türk doktorlarına emanet edin” sözündeki gibi portrelerini bundan sonra Türk ressamlarına yaptıracaktı. İlk seçtiği ressamlar İbrahim Çallı ve Feyhaman Duran olacaktır. Özellikle askeri üniformalı resimde Mustafa Kemal’in eldivenli sağ elinde hem atın kamçısını hem de yanan bir sigarayı, sağ elinde şapkasını tutması Atatürk'ün “üstat durmasını bilmedi” dediği abartının bir örneği gibi geldi bana. Atatürk’ün at üzerinde olan üçüncü portresine gelince, onu bütün araştırmalarıma rağmen bulamadım. Büyük olasılık o portre, orantı açısından en zayıf olanı idi, belki de duvarlara hiç asılmadı ve bir depoda hala duruyor.
Cem Özmeral
10 Ekim ,
2021
Dublin Ohio
|