SEÇİM KANUNUN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA TEKLİF MÜNASEBETİYLE
2 Aralık,1922 (1338)
Efendim! Bu kanun teklifi özel bir amaç içeriyor ve bu özel amaç şahsımı ilgilendirdiğinden izin verirseniz birkaç kelime ile fikrimi belirteyim.
Erzurum Mebusu Süleyman Necati ve Mersin Mebusu Selahattin ve Canik Mebusu Emin Beyefendiler tarafından teklif edilen kanun tasarısı doğrudan doğruya benim şahsımı ilgilendirmekte ve benim vatandaşlık hakkımı engellemek amacını gütmektedir.
Yusuf Ziya Bey (Bitlis): “Hatıra gelmez o.
Salih Efendi(Erzurum): “ Şahsın çok muhterem dir”
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri devamla :
On dördüncü maddedeki hususları gözden geçirirseniz orada deniliyor ki :
“ Büyük Millet Meclisine üye seçilebilmek için bugünkü Türkiye hudutları içindeki bir bölgenin ahalisinden olmak şarttır. Ya da seçim bölgeleri dahilinde yaşamak şarttır. Türkiye’ye göç ve iltica yoluyla gelen Türk ve Kürtler yerleşme tarihlerinden itibaren ancak beş sene geçmişse seçilme hakkını kazanabilirler.”
Maalesef doğum yerim bugünkü hudutlar dışında kalmış bulunuyor. İkinci olarak herhangi bir seçim bölgesinde de beş yıl süreyle bulunmadım. Doğum yerim bugünkü milli sınırlarımız dışında kalmıştır. Fakat bu böyle ise de, bunda benim herhangi bir kastım ve kabahatim yoktur.( “Haşa Paşa Hazretleri sesleri !”)Bunun nedeni memleketimizi ve milletimizi mahvı perişan etmek isteyen düşmanların hareketlerinde başarılı olmalarının kısmen egelenememiş olmasından kaynaklanmaktadır. Eğer düşman emellerinde tamamen başarıya ulaşsaydı, Allah saklasın bu teklife imza atan efendilerin memleketleri dahi hudut haricinde kalabilirdi. Bundan başka bu maddede öngörülen şartı karşılamıyorsam, yani beş yıl süreyle devamlı olarak bir seçim bölgesinde yerleşmiş olamamışsam, bunun nedeni bu vatana yaptığım hizmet dolayısıyladır. Eğer bu maddenin talep ettiği şartı yerin getirmeye çalışsaydım yalnız İstanbulu kazandırmak amacı güden Arıburnu ve Anafartalar savunması ile yetinmem gerekirdi. Eğer ben beş yıl süreyle bir yerde oturmaya mahkum edilseydim, Bitlis ve Muşu aldıktan sonra Diyarbakır istikametinde çekilen düşmanın karşısına çıkmamam ve Bitlis ve Muşu kurtarma görevim ile yetinmem gerekirdi. Bu efendilerin istediği şartları yerine getirmek isteseydim, Suriye’den ayrılan orduların enkazından Halep’te bir ordu kurmayarak burayı savunmamam ve bugün milli hudutlar dediğimiz hudutları fiilen tespit etmemem gerekirdi. Zannediyorum ki ondan sonraki mesaim hepinizin malumudur. Hiçbir yerde beş sene oturmayacak kadar mesai sarf etmiş bulunuyorum. Zannediyorum ki bu ayak bağım dolayısı ile milletimin sevgisine ve teveccühüne mazhar oldum. (hay hay sesleri). Belki bütün İslam aleminin sevgi ve muhabbetine mazharım. Bu nedenle ve bu teveccüh dolayısı ile vatandaşlık hak ve hukukumdan men edileceğim asla aklıma gelmezdi. Tahmin ediyorum ve ediyordum ki, yabancı düşmanlar bana suikast tertip etmek suretiyle beni memleketime hizmet etmekten alıkoymaya çalışacaklardır. Fakat hiç bir zaman aklımın köşesinden geçmezdi ki, üç kişi bile olsa, bu yüce meclis de aynı düşünce yapısında olanlar olsun. Bu nedenle anlamak istiyorum. Bu efendiler , seçim bölgelerindeki halkının...
İhsan Bey (Cebel-i Bereket): “Paşa Hazretleri kime soruyorsunuz? İki, üç kişinin yanlış ifadesi tüm meclise ait olabilir mi?”
Mustafa Kemal Paşa:
Buraya imza atan efendilere söylüyorum. Bilmek istiyorum ki, bu efendiler seçim bölgelerindeki halkın hislerine gerçekten tercüman olmuşlar mıdır ? Yine efendilere karşı söylüyorum. Milletvekili olmak sıfatıyla herkese soruyorum, bu efendilerle herkes hem fikir midir? (katiyen sesleri) .
İkinci olarak Efendiler !, beni vatandaşlık hukukundan mahrum etmek görevi bu efendilere nereden verilmiştir? Bu kürsüden resmen yüce heyetinize ve bu efendilerin seçim bölgelerinde ki halkına ve bütün millete soruyorum ve cevap istiyorum.
Bundan sonra bazı milletvekillerinin Mustafa Kemal Paşanın büyük şahsiyetini belirten sözleri üzerine Mustafa Kemal Paşa şu son olarak şu sözü söylemiştir:
Benim ayrıcalıklı olduğuma dair bir kanun yoktur.