Rio olimpiyatlarına katılacak 103 sporcularımız Rio’ya hareket ettiler. Her zaman olduğu gibi en az bu sayı kadar “yönetici” de kafileye iştirak ediyor. Bu 103 sporcu bugüne kadar katıldığımız olimpiyatlarda en fazla katılım yaptığımız sporcu sayısı. Herkes “Türkiye ne büyük ülke, olimpiyatlara bayağı büyük bir sayıyla katılıyor diyecek”. Bütün gayret bu yönde.
Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız geçenlerde sporcular için verilen yemekte bir konuşma yaptı. Yanında oturan sporcu kızımız yorgunluktan olacak devamlı esniyordu. Sayın bakan sporculara şöyle diyordu: “oraya gideceksiniz, bizim tesislerimizin onlarınkin den hiç aşağı kalmadığını göreceksiniz. Eskiden öyle miydi, başka ülkelere giden sporcularımız onların tesislerini hayranlıkla seyrederdi.” Doğru söze ne denir ! Ama sayın bakan, betonu yapmak kolay, insan yetiştirmek zor. Sizi diyebiliyor musunuz, “siz sporcuları küçük yaştan alıp biz yetiştirdik, eskiden atletizm de, jimnastik de yüzme de başka ülkelerin sporcularına gıpta ederdik, şimdi ise herkes size hayran kalıyor, madalyaları siz topluyorsunuz”. Zannetmiyorum.
Son Avrupa atletizm şampiyonasında dünya basının da alay konusu olduk. Kazandığımız madalyalardan onda dokuzu yabancı ülkelerden transfer ettiğimiz sporculara ait. Bunlar Kenya’dan, Küba’dan, Jamaica’dan ve Azerbeycan’dan aldığımız “devşirme” denilen sporcular.Hani Osmanlının yeniçeri usulü. Hiç değilse Osmanlılar küçük yaşta alıp eğitiyor ve yetiştiriyormuş. Bizim Yeni Osmanlılar ise zaten olmuş, yetişmiş, bir nevi lejyonerleri topluyor . Bunların çoğu Naim Süleymanoğlu gibi aslen Türk olup Bulgar baskısından kaçan ve iltica eden sporcular değil. Çoğu Türkiye’de ki kendilerine sağlanan zengin olanaklar nedeniyle Türk adları alan ve Türkiye’ye yerleşen sporcular. Burada soru şu, dışarıdan atlet transfer etmek yerine, ilk okullardan başlayarak genç çocuklarımıza ne kadar spor eğitimi veriliyor. Okullarımızda beden eğitimi denilen dersler kaç saat, öğrenciler haftanın belirli günlere civardaki kapalı ve açık spor sahalarından faydalanabiliyorlar mı, öğretmenleri gerçek spor hocalarımı, yoksa bunu ek görev olarak yapan kişiler mi ? Futbol’a yapılan yardımın binde biri okullarda spor eğitimine harcanıyor mu?
Yüzme de de durum aynı. Olimpiyatlara katılacak dört sporcudan ikisi devşirme usulü gelen sporcular. Bunlardan birincisi Viktoria Zeynep Güneş. Asıl adı Viktorıa Solntseva eski Ukrayna vatandaşı. Breaststroke denilen kurbağalama dalında 2013 yılında on altı yaşındayken dünya gençler şampiyonasında altın madalyalar kazanmış. Sonra 2014 de Ukrayna da iç savaş çıkınca tatil için geldiği Türkiye de Türk vatandaşlığına geçmiş.Eline Türk bayrağını vermişler, birde resim çektirince Türk oluvermiş. Ailesi ile birlikte İstanbul’da yaşıyor ve özel bir kulüp için yüzüyor. Türkiye’ye geldikten sonra dünya çapında bir başarıya imza atmadı ama Olimpiyatlara A barajından katılma hakkı elde etti. Şu sırada derecesine Türkiye de yaklaşan ve A barajından giden yüzücümüz yok. Bu yüzücü kızın ileride ne yapacağını bilmiyoruz ama Olimpiyat öncesi, asıl hedefini 2020 Tokyo olimpiyatları demesi düşündürücü. Viktorya Zeynep Güneş, kendisine Zeynep yerine Viktorya denmesini istiyormuş. Bu yıl Milliyet gazetesinin geleneksel yılın sporcu yarışmasında yılın kadın sporcusu seçildi. Plaketini almak için podyuma çıktı, güzel giyinmiş on sekiz yaşında cici bir kız. Bozuk bir İngilizce ile kendisine oy veren sporseverlere ve ailesine teşekkür etti. Bu kız iki yıldır Türkiye de yaşayan bir ‘Türk Vatandaşı”. Teşekkür edecek kadar iki kelime Türkçe öğrenemedi mi. Hata onda mı yoksa onu kayıtsız şartsız Türk vatandaşı yapanlarda mı ? Amerika da Amerikan vatandaşlığına geçmenin belirli şartları vardır. Sporcu olun olmayın en son olarak bir mülakat yapılır. Size çalışıp öğrenmek zorunda olduğunuz Amerikan tarihini içeren kitapçıktan sorular sorulur. Sorulan soruyu anlayacak ve cevap verecek kadar bozuk da olsa İngilizce bilmeniz şarttır. Türkiye de bu işler nasıl olur bilemiyoruz.
İkinci yüzücümüzün hikayesi çok daha ilginç. Adı Ekaterina Ivanova Avromova. Halen de Türkiye adına bu isimle yarışan eski Bulgar vatandaşı. 2012 Londra olimpiyatlarına sırtüstü yarışlarda otuz beşinci filan olmuş , finallere kalamadığı içinde Bulgaristan spor bursunu kesmiş. Bizim federasyonda bulunmaz Hint kumaşı misali hemen kendisini Türk vatandaşlığına geçirmiş. Bu kız şu anda 24 yaşında ve tam bir profesyonel. Profesyonel derken amatörlükle ilgisi olmayan anlamında, bu işten ve ek işlerden para kazanıyor. Londra Olimpiyatlarından sonra Londra'da yayınlanan bir magazinde nü fotoğrafları çıkmış, sponsorların mayo reklamları yapıyor ve Londra da özel bir yüzme kulübü adına yarışıyor. Zaten zamanının büyük kısmını Londra’da geçiriyor, bazen de İstanbul’da Galatasaray adına da gelip yüzüyor ve Milli Takım müsabakalarına katılıyor.Kendisine “enternasyonal sporcu” denilmesinden hoşlanıyor. Ekaterina Temmuz ay başında Londra’da Avrupa Yüzme Şampiyonası elemelerinde yaptığı derece ile Rio Olimpiyatlarına B barajından Türkiye adına gitme hakkını kazandı.
Rio Olimpiyatlarına gidecek diğer iki yüzücümüz Nezir Karap ve Nida Eliz Üstündağ ise Türkiye de doğmuş ya da Türk vatandaşı olarak doğmuş yüzücülerimiz. Kim bilir anne ve babaları onları ne zor yollardan geçerek nasıl fedakarlıklar ederek yetiştirdiler ve her sporcunun küçük yaştan beri ümidi olan Olimpiyatlarda yarışacaklar. Birde bu Türkiye de ki Osmanlı zihniyeti dolayısı ile bu hayallerini gerçekleştiremeyenler var,atletizmde , jimnastik de, judo da, halter de... Ben onları tanımıyorum ama tanıdığım bir yüzücü kızımız var. Adı Zülal Zeren, 21 yaşında. Altı yaşından beri annesi babası, antrenörleri ona emek vermiş ve zor şartlarda yetiştirmiş. Yıllarca backstroke denilen sırtüstü yarışlarda Türkiye rekorları kırmış. Avrupa gençler şampiyonalarında,Balkan Şampiyonalarında, İslam oyunlarında dereceler kazanmış, altın madalyalar almış. Bu dereceler o kadar iyi imiş ki Amerikanın en önemli üniversitelerinden Ohio State Universitsinde dört yıllık ful burs kazanmış.Bu üniversitenin havuz rekorunu kırmış, en büyük üniversitelerin katıldığı Big Ten de madalya kazanmış.Halen de orada okuyor ve yarışıyor. Yaz aylarında da Türkiye’ye gelip Fenerbahçe ve milli takım adına yarışıyor.
Son olarak Londra Avrupa şampiyonası yarışmalarında elemelerinde Zülal ile Ekaterina ile ayrı kulvarlarda 200 sırtta yarıştılar. Son iki yılda yapılan yarışmalarda Zülal her yarışmada rakibini açık ara geçmiş ve o ana kadar B barajından Olimpiyatlara gitmeye hak kazanmıştı. O gün elemelerde Bulgar asıllı yarışmacı Zülalin B barajı derecesini yarım saniye farkla geçti . İkisi de finallere kaldılar. Finallerde Zülal Avupa 7.si olurken diğeri dereceye giremedi. Bir hafta sonra Mersinde yapılan Türkiye şampiyonasında Türk yüzücümüz bir kere daha kendisini geçip birinciliği aldı. Ama ne yazık ki derecesi Londra da elemelerinde rakibinin bir şekilde yaptığı B barajı derecesini aşamadı.
O gün altı yaşından beri çalışılan, emek verilen, ümit edilen olimpiyat hedefi gerçekleşmedi. Belki Bulgar yüzücü kendi ülkesi adına, Türk yüzücü milli takıma adına yarışsa ikisi de Rio’ya gidecekti Ama bizim Türk sporunun Osmanlılaşma ve kısa yoldan şöhret kazanma hırsı birçok Türk sporcusu gibi Zülal’in de Olimpiyat hedefini engelledi. Ama o bu yoldan geri dönmeyecek. Türkiye de bir çok genç çocuk ve yüzücü onu kendilerine örnek alıyorlar.Yalnız yüzmedeki başarasının değil, ahlaklı sporculuğun, amatör ruhun, tahsile verilen önemin kendilerine hayat yolunda getireceği olanak ve güzeliklerin bilincinde olarak.
Zülal’e gelince o zaten kazandı. İlerisi için kendine güzel bir kariyer çizmek için okuluna devam ediyor. 2020 Olimpiyatları için bir kere daha dener mi bilmiyoruz, ama önümüzdeki yıl Türkiye den olimpiyatlara gitmekten daha zor olan, Amerika’da NCAA şampiyonasına adını yazdırmak için çalışacak. Tahsili sırasında Ohio State Üniversitesinin rekorlarını hem de Türkiye rekorlarını kırmaya devam edecek. Bizde onunla ve onu sıfırdan yetiştiren Türkiyemizle gurur duymaya devam edeceğiz.
Cem Özmeral
4 Ağustos 2016
Dublin, Ohio