Cem Ozmeral with Mr. Sezai Yazici, author and Kars historian
Kars’a uzun süredir yapmayı planladığım ziyareti sonunda gerçekleştirdim. Aslında bu ziyaretin ana nedeni 1954 yılında burada vefat eden dedemin mezarını ziyaret etmekti. İlk iş olarak bu amacımızı gerçekleştirdikten sonra Kars’ta kaldığımız iki gün, iki gece süresinde görebildiğimiz kadar Kars’ın tarihi ve yerel zenginliklerini gezdik, yemeklerini yedik, insanlarını tanıdık. Bu iki güne Kars kalesi ,Antik Ani Kenti Harabeleri, Kars’ın önemli bina ve kilise camilerini, Çıldır Gölü'nde balık yemeği ve Ardahan ‘da Şeytan kalesi gezisini sıkıştırdık. Bir gün daha kalabilsek neler yapardık, içimizde ukde kalan neler vardı derseniz: Sarıkamış’a gitmek, Gürcistan’a geçip bir öğlen yemeği yemek ve akşama da Kars’da bir aşıklar atışması izlemek isterdim. Bu kısa Kars ziyaretimizde bize Kars’ın ileri gelen kişilerinden dostumuz araştırmacı yazar sayın Sezai Yazıcı ev sahipliği ve rehberlik yaptı ve yöreyi engin bilgisi ile bize anlattı. Bu yolculuğu beraber yaptığımız İstanbullite muhabiri arkadaşım Selçuk Eraslan’la birlikte ben Sezai Bey’e buradan teşekkürü borç biliriz.
Aşağıda Kars ziyareti ile ilgili anılarımızı ve gördüğümüz yerlerle ilgili tarihi birkaç bilgiyi bulacaksınız
KARS KALESİ
Kars kentimizin ve yörenin Paleolitik dönemle başlayan ve Mezolitik dönemle devam eden çok eski bir tarihi var. İlk yazılı tarih dönemi de M.Ö. IX yüzyılda kurulan Urartular zamanına dayanıyor. Urartular ‘dan sonra Kars ve civarı değişik kavimlerin ve devletlerin istilasına uğramış, el değiştirip durmuş; Kimmerler, İskitker, Persler, Ermeniler, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Şeddadiler, Gürcüler, Celayirliler, Moğollar, Timurlular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Osmanlılar, Ruslar yaşamış bu kentte. Milli Mücadele döneminde İngiliz işgali görülmüş. Kurulan Türk, İslam şuralarını Demokratik Cenub-i Garbi Kafkas Cumhuriyeti’ne taşıyan bir süreç yaşanmış Kars’ta . 3 Mart 1918 Brest- Litowsk Barış Antlaşması ardından Rusların bölgeden çekilmesiyle ile kırk yıl süren Rus işgali sona ermiş. 30 Ekim 1920’de şehir Kazım Karabekir Paşa’nın ileri harekatıyla Ermenilerden alınmış. 2-3 Aralık 1920’de T.B.M.M. ve Ermenistan Hükümeti arasında yapılan Gümrü Antlaşması’nı Taşnak hükümetinin devrilmesiyle Ermenistan tanımamış. 16 Mart 1921’de Moskova ve 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalanarak bölgenin nihai kurtuluşu sağlanmış. Ancak biz bu uzun Kars ve Kars kalesinin tarihini tarihçilere bırakarak kentte ilk ziyaret ettiğimiz yer olan Kars Kalesine dönelim.
Bu yöreyi çok iyi bilen Nova Scotia’lı kardiyolog dostum Masis iki yıl önce kalbime takılan stent dolayısı Kars kalesine yayan olarak çıkmamamı salık vermişti. Nitekim bizde öyle yaptık ve kale mescidinin bulunduğu düzlük alana kadar araba ile çıktık. Buradan Kars’ın muhteşem bir görüntüsü var. Gök yüzünün billur berraklığında olduğu, serin ama kuru havanın yüzünüze çarpıp kendini hissettirdiği bir Nisan günü, tepeden altımızda uzanan ovadaki kenti seyrediyoruz. Aşağıda boz renkli suları ile Kars Çayı kıvrılarak akıyor. Kars çayının üstünde sağımızda Osmanlılar zamanında yapılan üç tonozlu taş köprü var. Kesme taştan olan köprüyü Sultan IV Murat’ın emriyle Lala Mustafa Paşa yaptırmış. Köprü Kale içi mahallesi ile kentin eski yerleşim yeri olan Sukapı mahallesini birbirine bağlıyor. Çayın üstünde ilerde sol tarafta ise yeni bir köprü var, bu köprünün ötesi de Kars’ın yeni bölümü. Burada Ruslar zamanında yapılan caddelerin genişliği ve birbirine paralel akışı dikkat çekiyor. Yeni yapılan apartman tipi binalar rengarenk ve çoğunlukla en fazla beş katlı.
Uzun süren kış yeni bitmiş, buzlar yeni çözülmüş, karlar yeni erimiş. Daha ne çimler yeşermiş ne de ovada kır çiçekleri açmış. Gök yüzü mavi ,ama Kars çayının suyu yağmurların sürüklediği topraklardan olacak çamur renginde akıyor. Bizi gezdiren Sezai Bey:” buradan Kars’ı ya kışın karlar altında, ya da on beş yirmi gün sonra etraf yeşerdiğinde ve Kars çayı renk değiştirdiğinde görecekseniz ! ” diyor.
Yeni Kopru ve Kars
Tas Kopru Sukapi mahallesi ve Surici
Arabayı ilk düzlükte bıraktıktan sonra iç kalenin burçlarına doğru giden arnavut kaldırımı yoldan yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyoruz. Burada ilk burçlara çıkmak için yaklaşık kırk basamaklı çok dik merdivenler var. Yavaş yavaş yorulmamaya çalışarak bu merdivenleri de tırmanıyoruz. Burada burç kenarında küçük bir düzlükte soluklanıp bir kez daha aşağıya, Kars’a bakıyoruz. Evler, yollar, taş köprü giderek küçüldü, buradan her şey kuş bakışı artık. Daha yüksekler de kalenin en yüksek noktasındaki burçlar var. Ama ortak kararla, yolculuk buraya kadar, diyoruz ve geriye dönüyoruz. Kırk basamaklı dik merdiven belki 75 derece eğilimli .Basamaklara yan basarak ve yandaki duvara tutuna tutuna aşağıya doğru iniyorum. Yüzüm kış güneşinden ve kuru rüzgardan tatlı tatlı yanıyor.
HANIMELİ LOKANTASINDA BİR GECE
Kars’ta geçirdiğimiz ilk gece akşam yemeğini Hanımeli lokantasında yedik. Hanımeli lokantası adından anlaşılacağı üzere ev hanımlarının yaptıkları yemekleri misafirlere sunan bir restoran. Lokanta’nın işletmecisi Çetin Adıgüzel misafirleri ile masa masa gezip ilgilenip sohbet ettiği gibi, aynı zamanda akordeon ve tar ile yöreden çoğu Azerbaycan kaynaklı türküler söyleyerek onlara güzel bir müzik şöleni sunuyor. O gece yanık sesi ile söylediği Sarı Gelin, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa, Iğdır’ın Al Alması gibi türkülerle bize unutamayacağımız bir dinleti sundu. Çetin bey müziğini sunmadan önce de türkülerin ilk defa ne zaman, kimler tarafından bestelendiğini ve icra edildiğini de anlatıyor. Örneğin bir Erzurum türküsü diye bilinen Sarı Gelin türküsünün aslında bir Revan ( Ermenistan’ın başkenti Erivan) türküsü olduğunu ve bundan yüz yıl önce orada şehrin merkezinde Türklerin Ermeni ve Ruslardan daha yoğun olduğu zamanlarda, bir Türk gencinin bir Rus kızına olan ümitsiz aşkını anlattığını belirtiyor. Orijinalinde dörtlünün şöyle olduğunu söylüyor.
Revan çarşı pazar leylim aman
İçinde bir kız gezer oy nenen ölsün,
Sarı gelin aman,
Saçın uzun örmezler, seni bana vermezler
Sonra önce, 1924 yılında Atatürk’ün tren yolu ile Kars’a gelişinden önce onu karşılamak için bestelenen Hoş Gelişler Ola türküsünün hikayesini anlatıyor ve akordeonla türküyü söylüyor :
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa
Ve son olarak da tar ile yanık sesiyle bize Iğdır’ın Al Almasını okuyor:
Iğdır'ın al alması
Yemeye bal alması
Yar Gelenden sonra
Yarelerim sarması
Hanımeli restoranının mutfağının sorumluluğu da Çetin Beyin eşi hanımefendiye ait. Bize o gece yörenin ünlü kuş üzümlü pilavının üzerine konulmuş kaz etini sundu. Daha önce kaz eti hiç yememiş ve kaz etinin sert olduğunu duyduğumdan biraz tedirgindim. Önce but halinde gelen eti Şef Hanım ayıklayarak bize yardımcı oldu. Benim hindi etine benzettiğim kaz etinin bu but kısmı hiç de sert değildi ve oldukça hoşumuza gitti.
Kars seyahatini birlikte yaptığım arkadaşım Selçuk ve beni o gece Hanımeli restoranda ağırlayan Sezai Yazıcı dostumuz buraya rezervasyon yaptırarak gelen misafirlerin genellikle aydın ve seçkin kişilerden oluştuğunu söylemişti. Nitekim Çetin Bey müziğe ara verdiği sırada yan masada oturan İstanbullu bir göz doktoru (Kafkas Üniversitesi’nde görevli Doç. Dr.) bir bey ile yine Kafkas Üniversitesinde görevli bir başka doçent hanım sohbetimize iştirak etmek için masamıza geldiler Biz onlarla burada Üniversite de ne yaptıklarını, Kars yöresi ile ilgili tarihi bilgileri ve benim İstanbullite sitesindeki Kars yazımı konuşuyorduk. O sırada pencere kenarında oturan başları kapalı üç genç kız bizi ilgiyle dinlediklerini söylediler ve masamız oturmak için izin istediler. Onları da masamıza buyur ettik ve bu genç kızların İngiltere de doktora yaptıklarını ve Kars’a yalnız başlarına gezmek için geldiklerini öğrendik. Birazdan arkamızdaki masada oturan genç dört erkek öğrenci de masamıza katıldılar. Onlarla da soru cevap şeklinde başlayan bir tanışma sürecinden sonra, öğrenciler teker teker yörenin tarihi ile ilgili öğrenmek istediklerini Sezai Bey’e sormaya başladılar. Bu konuda uzman olan Sezai Bey de sorulara cevap vererek gecenin ilerleyen saatlerine kadar çok güzel bir sunum yaptı. Sonra öğrencilerle hep beraber bir fotoğraf çektirerek dostlarımıza ve hanımeli restoranın değerli ev sahiplerine veda ederek otelimize döndük.
Gökhan Somuncu'dan Çetin Adıgüzel Videosu
KARS'TAKİ RUS BİNALARI
Bilindiği gibi Kars 1878 ile 1918 yılları arasında tam kırk yıl Rus işgalinde kalmıştır. Bu yıllarda Ruslar bugün Yusufpaşa, Ortakapı ve Cumhuriyet mahallelerinin bulunduğu yerlerde adeta yeni bir şehir kurmuşlardır. Hollandalı mimarların tasarımı ile taş kaldırımlı geniş ve birbirini kesen caddeler, parklar ve Baltık mimarisin ürünü çok güzel taş binalar yapmışlardır. Bu caddeler yağmur ve kar sularının akmasını sağlamak için ızgaralı olarak yapılmıştı.Çoğu kesme taştan yapılmış ve ön cepheleri yarım sütunlarla ve kabartma bordürlerle süslenmiş bu binaların içinde de Peç adı verilen şömine sistemi ile bütün odaların ısıtılması sağlanmıştır.
Biz aşağıda fotoğraflarını çektiğimiz bu binalardan birkaçı hakkında bilgi vereceğiz. Bu bilgilerin tümünü de Kars tarihi hakkında uzman kişi olan dostumuz araştırmacı yazar sayın Sezai Yazıcı’dan aldık.
RUS KONSOLOSLUĞU BİNASI
Rusların işgal yıllarında yaptırdığı bu bina onların kenti terk etmesinden sonra da 1970' lere kadar Rus konsolosluğu binası olarak kullanılmıştır ve sonra özel mülkiyete devredilmiştir..Baltık mimari üslubunu yansıtan belirgin özelliklere sahip yetkin bir sivil mimari örneğidir. Yokuş yol üzerinde yapılmış binanın önü kızak ile kaymaya çok uygundu ve soğuk savaş yıllarında buradan kızakla kayan ve birkaç kereden fazla geçen önce uyarılır sonra geçtiğine pişman edilirmiş. Gene Karslı bir büyüğün anlattığına göre, 1940' lı yıllarda bir Türk genci Konsolosluk binasının pencerelerine bakıp dururmuş. Kimi ne göre bu genç konsolosluk da çalışan bir Rus kızına meftunmuş, kimine göre de bu kız bizatihi Rus konsolosunun kızıymış. Aşık genç önce uyarılmış, fayda etmeyince de karakola alınıp iyice bir elden geçirilmiş.
DEFTERDARLIK BİNASI VE GAZI KARS ORTA OKULU (LİSESİ)
Bugün Defterdarlık binası olarak kullanılan binanın önceki kullanış amacı tam olarak bilinmiyor.Bina üç katlı olup dış cephedeki kartuş süsleme dikkat çekicidir. Cumhuriyetin ilanından sonra Kars Valiliği binası olarak kullanılmış.1980 yılında restore edilerek Defterdarlığa tahsis edilmiş. Kars’ta ilk restorasyon bu binada uygulandı.
S.Y.
Bu bina eski Gazi Kars Ortaokulu. Şimdi Gazi Kars Anadolu lisesi. Bu binada Cumhuriyet sonrası uzun yıllar Ortaokul olarak hizmet vermiş. Rus işgali dönemindeki ne binası olarak kullanıldığı bilinmiyor.Bina şimdi Gazi Kars Anadolu Lisesi olarak hizmet veriyor.
SY
ESKİ JANDARMA BİNASI VE VALİLİK BİNASI
Bu bina şimdi boştur. Cumhuriyet sonrası Gençlik ve Spor Bakanlığı uhdesinde kullanılmış. 1970’lerde Jandarmaya tahsis edilmiştir.Bu binanın da Rus dönemindeki kullanım amacı tam olarak bilinmiyor.
S.Y.
Bu bina tarihi Kars Antlaşması’nın imzalandığı binadır.1883 yılında yapılan konak tek katlı olarak inşa edilmiştir.“L” planlı olup doğu yönündeki giriş cephe duvarı yalancı sütün ve rölyef süslemelerle kaplıdır.1921 yılında Kars Antlaşması’nın imzalandığı konak Cumhuriyetin ilanından sonra Vali Konağı olarak kullanılmış 2009 yılında restorasyonu yapılmıştır. Bir ara müze yapılması düşünülen bina şimdi yine Valilik binası olarak kullanılmaktadır.
S.Y.
RESUL YILDIZ EVİ
Bu bina “Resul Yıldız Evi”dir.Özel konut iki katlıdır. Kısa süre önce binada Baltık mimari tarzının Kars’ta başarılı 2. restorasyonu yapılmıştır.
CHELTIKOV HOTEL
Cheltikov Hotel olarak hizmet veren binanın dış cephesi Barok mimari tarzının yetkin örneklerindendir.
Cephe yalancı sütunlar, rölyefler ve kartuşlarla süslenmiştir. Binanın arka ve yan cepheleri yığma olarak yapılmış olup iki katlıdır.Cumhuriyet öncesi yani Rus işgali döneminde Kars’ın ilk konservatuar binası olarak kullanıldığı bilinmektedir. Uzun Yıllar Kars Doğumevi, daha sonra Zirai Donatım Binası ve otel olarak 49 yıllığına özel şahsa tahsis edilmeden önce de bina uzun bir süre Hekimevi olarak kullanılmıştır.
S.Y.
KARS'TA Kİ ESKİ KİLİSE-CAMİLER
FETHİYE CAMİİ (ALEXANDER NEVSKİ KİLİSESİ)
Ortakapı semtinde bulunan, eski adıyla Alexander Nevski Kilisesi Rus işgali sırasında 19. Yüzyılın sonlarına doğru yapılmıştır ve Kazak Kilisesi olarak da bilinir. Dik dörtgen bir plan üzerine yapılan kilisenin üzerinde belirgin bir Rus stili olan soğan şeklinde kubbeler ve bir de zafer anıtı vardı. Kilise Türk ustalar tarafından inşa edilir ve söylentiye göre de bir gün bu binayı Rusların terk edeceği ümit edilerek kilise kıbleye doğru oturtulur. Bugün cami olan eski kilisenin mihrabı kıbleye bakar. Binanın dışarıya doğru çıkıntılı üç kapısı vardır.Rusların şehri terk etmesinden sonra kilise 1970' lere kadar spor salonu olarak kullanılmıştır.1953 yılında üzerindeki soğan kubbeler sökülmüş ve kayıplara karışmıştır. Rusların zaferini temsil eden anıt ise bugün hala İstanbul Deniz Müzesinde sergilendiği ifade edilse de anıta müzede rastlanmamaktadır. 1985 yılında yapılan restorasyonlarla büyük ölçüde özgünlüğünü kaybeden yapı iki minarenin eklenmesi ile camiye çevrilmiştir.
KÜMBET CAMİİ (HAVARİLER KİLİSESİ)
(Cathedral of Kars, Holy Apostles Church (Armenian: Կարսի Սուրբ Առաքելոց եկեղեցի, Karsi Surb Arakelots' yekeghets'i; Turkish: Aziz Havariler Kilisesi or "Church of the Twelve Apostles" 12 Havariler Kilisesi)
Kale içi mahallesinde Kars Kalesinin güney eteklerindeki yer alan bu kilise M.S. 932 ile 937 yılları arasında Bagratlı Krallığı döneminde Kral Abbas tarafından yaptırılmış Ermeni kiliselerinin özgün bir örneğidir.12 Havarilerin anısına yaptırılan bu kilse merkezi planlı olup dört yonca yaprağına andıran ve dört nişle genişleyen dik açılı bir mekandan oluşur. Kesme bazalt taşından yapılan kilisenin ana kapısı batıda olmak üzere üç kapısı, konik şeklinde bir kubbesi ve kubbe altında on iki dar pencerenin üzerinde on iki havarilerin kabartma heykelcikleri vardır. Bölge Müslüman hakimiyetine girince 1064 yılında kilse camiye çevrilmiş ve Kümbet Camii olarak anılmaya başlanmıştır.Rus işgali sırasında tekrar kiliseye dönüştürülen yapı Cumhuriyet sonrası uzun bir süre müze olarak kullanılmıştır. Günümüzde Kümbet cami olarak hizmet vermektedir.
EVLİYA CAMİİ VE HARAKANİ TÜRBESİ
Bu caminin benim içinde özel bir anlamı vardır. Kars’a gelişiminin ana nedeni, uzun araştırmalardan sonra bulduğumuz dedemin kabrini ziyaret etmekti.1954 yılında Kars’ta vefat eden dedemin cenaze namazı gazete de çıkan vefat ilanında yazdığına göre bu cami de kılınmıştır. Camiye adını veren ve caminin haziresinde türbesi bulunan (Seyid Ebu’l Hasan) Harakani aynı zamanda bugünkü Kars havaalanına ismini veren kişidir. Biz daha önce kendisini bilmiyorduk. Kars’a gelince öğrendik ki Harakani tasavvuf dünyasının temel taşlarından birisiymiş. Yetiştirdiği alim ve murşidler ile Anadolu'nun manevi fütühatını yaptığı söylenen Harakani’yi büyük Sufi düşünürü Mevlana Cellaledddin-i Rumi şu sözlerle tanımlamış:
“Bizim söylediklerimiz Ebu’l Hasan Harakani’den aldıklarımızdan başka bir şey değildir.
Türbe ve Cami’ye gelince: Harakani 1033 yılında Kars’ta şehit düşüyor ve türbesi ilk olarak Sultan Alparslanın emriyle 1064 yılında yaptırılıyor. Cami ise 1579 yılında Sultan III. Murat’ın emri ile Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Kale içi mahallesindeki camii çeşitli kereler tamir ve yeniden yapılanma geçirmiş En son olarak da 2000 yılında cami ve türbe tekrardan yapılandırılarak ibadete açılmış. 1954 yılında dedemin cenaze namazının kılındığı camiden bugün kalan tek şey şerefe'den üst kısmı Türk camilerine göre orantısız kısalıkta olan minaresi. Erken Cumhuriyet döneminde Kars’a gelen İsmail Habib Sevük minareyle ilgili bir benzetme yaparak “gövdesindeki kalınlığı yukarı doğru incelterek uzatan minarenin şerefeden sonraki kısmı ince olduğu için minare donunu boynuna yakın bağlamış gibi görünmektedir.” diyor.
Evliya Camii ve Külliyesi Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde olup 1990 yılında Tabiat varlıklarını Koruma Kurulunun kararı ile koruma altına alınmıştır.
SON SÖZ
“Kars’ta kaldığınız süre de sizi en çok ne etkiledi? “ derseniz : Ani Antik Kenti , Ardahan Şeytan Kalesi yazılarımda ve yukarıdaki Kars Anıları yazısında tarihi zenginlikleri zaten birer birer anlattım. Ama Kars’da beni asıl etkileyen Kars insanının kültürel ve dini açıdan çok çeşitliliği ,sıcak kanlılığı ve bir arada kendi işi ile uğraşarak yaşama alışkanlığını üst seviyeye çıkarmış olması idi. Tarih boyunca Kars ve yöresi çeşitli devletlerin egemenliğinde el değiştirmiş her seferinde nüfus dengeleri kazanan devletler lehine değişmiş, ama Kars’ta hep giden medeniyetlerden ve devletlerden izler kalmış. Bugünde Kars, etnik bakımdan ve onun ayrılmaz parçası dini bakımdan bir mozaik görünümünde. Türkler (Yerliler), Kürtler, Azeriler (Şiiler), Terekemeler ve Türkmenler yaşıyor. Kentin daha önceki sakinlerinden Ermeniler ve Gürcülerle Rus işgali sonrasında gelen Ruslar, Rumlar, Almanlar, Estonlar, Malakanlar ve Duhoborlar pek kalmamış ama muhakkak ki Türk vatandaşların bazıların kökenleri de bu milletlere dayanıyor.
Biz gittiğimiz dükkanlarda, restoranlarda bir çok değişik Karslı ile tanıştık ve sohbet ettik. Bunların çoğu yukarıda söylediğimiz gibi değişik kökenli Karslılardı. Örneğin, dükkanını ziyaret ettiğim Zehra Kuyumculuk sahibi Mehmet Daşlıçay bana Şii mezhebine mensup olduğunu ama burada insanların kardeşçe yaşadığını söyledi. Hanımeli restoranın işletmecisi Çetin Adıgüzel Azerbaycan türkülerini tanıtırken diğer kültürlerle ilgili benzer ve son derece saygılı sözler saffetti. Kars’ın ünlü kaşar ve gravyer peynirini almak için dükkanına girdiğim Yılpeysan Süt Ürünleri sahibi Sinan Metin Yılmazel bizi büyük bir ilgi ve sıcak kanlılıkla karşıladı.
Orhan Pamuk’un Kars’ta geçen Kar romanı ilk piyasaya çıktığında Karslıların büyük tepkisini çekmiş. Bunun nedeni de Kars’ın ve Kars insanının olduğunda farklı gösterilmesi ve baş örtüsü gibi bugün artık sorun olmaktan çıkmış olayların abartılarak gösterilmesi olmuş. Ama netice olarak roman Kars’a olan ilgiyi artırmış ve Kars turizminin gelişmesine olumlu katkılarda bulunmuş. Ani yazımızda belirtiğimiz gibi aslında Kars turizmi büyük bir aşama kaydetmeye hazır bekliyor. Ani ve Kars’ta ki eski kiliseler, Efes ve Meryem Ana evinde olduğu gibi Hristiyan turistlerin turlarla geleceği günleri bekliyor. Bunun için havaalanından yollara ve otellere kadar alt yapı hazır. Ama pazarlama, özelikle turistlerin ülkelerine hatıra olarak götürecekleri hediyelik dükkanları eksik. Gene turistlerin balık yemek için gideceği Çıldır Gölün deki turistik lokantalarda bile bir bira bile satılmaması düşündürücü.
Kars kültür hazineleri ile, Rus işgali sırasında yapılan geniş caddeleri ve binaları ile, Kars kalesinden bakınca Kars Çayı ve taşköprüsü ile olağanüstü bir kent. Burada hayvancılık ve süt ürünleri sanayin ileri seviyede. Şehrin mandıra ürünlerini sergileyen dükkanların vitrinleri kaşar peynirlerinden, bal ve kaymaktan geçilmiyor. Bunlar Türkiye'nin ve dünyanın bir çok ülkesine ihraç ediliyor. Bütün bu eskiden gelen güzeliklerin yanında kentin belirli bölümleri müteahhit kültürü ile yapılan çarpık binalar ile dolu. Bizim gördüğümüz tek eksik tarafı da bu. Şehir merkezindeki otelimin penceresinden baktığım sokak bana 1970 ler deki bir Anadolu kasabasını anımsatıyordu .Kars’ın daha bilinçli bir şehircilik anlayışına ve Belediye hizmetlerine gereksinimi olduğu aşikar. Kale dibinde hummalı bir inşaat faaliyeti vardı, belki de bu yolda olumlu adımlar atılıyor. Kars’ da ki diğer olumlu gelişmede 1992 yılında kurulan Kafkas Üniversitesi. Kent dışına doğru bir alanda kurulmuş üniversite yerleşkesi bana Orta doğu Üniversitesi ya da Eskişehir’de ki Anadolu Üniversitesinin ilk yıllarını anımsattı. Buradan çıkacak mimar ve kent planlamacıları ile, cesur ve kaynak yaratıcı belediye başkanları ile Kars’ın bütün tarihi ve kültürel güzelliklerini sergileyen bir turizm kenti olacağına inancım büyük.
Cem Özmeral,
20 Mayıs, 2017
Dublin, Ohio
Kaynakça:
-Sezai Yazıcı, Eski Türk Telekom Baş Müdürü, Araştırmacı Yazar, Kars .Sohbet ve Maillerinden derlediklerimiz.
-Kars Gezi Rehberi Kars valiliği ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2015.
-Seyid Ebu’l Hasan Harakani, T.C. Kars Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2015.
Seyahat notlarin çok etkileyici. Hiç tanimadigim Kars sehri hakkinda oldukça bilgi sahibi oldum sayende. Tesekkürler.
Ara K.
Eline sağlık çok güzel olmuş,süper bilgiler, gitmiş kadar olduk sayende.
ancak dördüncü diyorsun, bende 2 ve 3 yok arada birşeyler mi kaçırdım?
selam ve sevgiler,
Doğan
Cem Bey,
Tekrar tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum. Güzel olmuş.
Selamlar, saygılar,
Sezai
Sevgili Cem,
Bir kere daha gelecege donuk iyimser bakislarinla bilmedigim ve artik yakindan gorebilecegimi zannetmedigim bir yoreyi gezdirdin. Umarim Pamug'un karamsar gorusu zamana dayanmaz ve her sey Kemal'in çizdigi yolda kalir.
Sag ol var ol
Maryo Gizelo
Guzel Kars anilarini ilgiyle okudum Cem. Kars, yoresi ve tarihi ile ilgili cok guzel bilgilendirmissin okurlarini. Baltik mimarisinin oralara kadar uzandigini bilmiyorum...
Tum deneyimlerini iki Gunes sigdirmis olman buyuk basari, bravo!
Paylasimin icin tesekkur ediyorum. Bir sonraki gezi nereye?
Ayfer Y.
Sevgili Cem,
Bir kere daha gelecege donuk iyimser bakislarinla bilmedigim ve artik yakindan gorebilecegimi zannetmedigim bir yoreyi gezdirdin. Umarim Pamug'un karamsar gorusu zamana dayanmaz ve her sey Kemal'in çizdigi yolda kalir.
Sag ol var ol
Maryo Gizelo
Sevgili Cem,
Kars'la ilgili yazıların bu son bölümü özellikle çok ilginçti. İnsan tipleri, Rus binaları, Alexander Nevski kilisesi ...
Ben Kars'a 6 sene önce gittiğimde çok detaylı bir tanıma fırsatım olamamıştı zira vaktim kısıtlı idi. Yalnız orada bazı mimarlarla tanıştım."SERKA KALKINMA AJANSI" diye bir kuruluş var ki sınır bölgelerinin gelişimi için kurulmuş. Çok fazla restorasyon işleri olduğundan bahsetmiş ve meslekdaşlara ihtiyaç olduğunu söylemişlerdi. Senin tespitine ben de katılıyorum; Oranın insanları çok farklı ve düzgün.
Cem,bu kadar çalışmadan sonra artık yeni bir kitabın çıkar ortaya herhalde.
Selam, sevgiler,
CB
Bu bölge karı, balı yanında şair ve aşıkları ile de bilinir. Aşık denince, bir kar taneciğinin büyüleyici güzelliğini daha mikroskop icad edilmeden önce hayalinde canlandırabilmiş, ya da bir peteğin hayranlık uyandıran incelikli yapısını en az içindeki balın tadı kadar takdir eden kişiler anlaşılır.