MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA TAHTALI CAMİİ VE ZİRAAT BANKASI BİNASI
Fotoğraflar Selçuk Erarslan
HEYKELLER VE ZIRAAT BANKASI BINASI
DUL KADIN HEYKELI ?
Karaköy'de vapurdan indim, Perşembe Pazarı, Azapkapı güzergahında kıyı kıyı gidip haritadan işaretlediğim bir iki tarihi yeri gezeceğim. Bugünkü gezide bana Avusturya lisesinden kırk küsur yıllık arkadaşım Semiray'ın kızı Bikem Ekberzade iştirak ediyor. Bikem bir “photojournalist”, Irak’tan Afganistan’a kadar nerede bir kargaşa varsa oraya gitmiş resim çekmiş bir profesyonel. Ben yürürken pek kafamı kaldırıp yukarıya bakmayı akıl etmem, ama baktım o Ziraat Bankasının önünden geçerken binanın üçüncü katının terasındaki heykelleri gösterip fotoğraflarını çekmeye başladı. “Acaba bu heykeller neyi temsil ediyor” diye birbirimize soruyoruz. Heykellerden biri sakallı bir adam, bir elinde çekiç öbür elinde bir keski aleti, ayaklarının yanında iki çocuk. Terasın Galata köprüsüne yakın olan kısmında da bir kadın heykeli var, bir elinde bir kitap diğer elinde tasa benzer bir şey. Kadının eteklerinde de iki küçük çıplak erkek çocuğu var. İki heykelin arasında bir Türk bir de Ziraat Bankası bayrağı dikilmiş. Binanın en üst katında da, iki köşede birer yer küre üzerine konmuş kartal heykelleri görülüyor. Heykeller yer yer yıpranmış içlerinden demir iskeletleri çıkmış.
KARTAL HEYKELLI YAN CEPHE
MERZIFONLU CAMININ OLDUGU YERDE BOS KALAN SOKAK BASI
ESKIDEN KIRTASIYECILERIN OLDUGU SET USTU
“Çocukluğumdan beri bu binanın önünden kim bilir kaç kere geçtim ama bu heykelleri ilk defa görüyorum” diyorum . “Ama araştırıp öğreneceğim”. Sonra anlatıyorum:
Ben orta okula başladığım yıllarda şu ara sokağa girmeden köşede Ziraat bankasına gelmeden önce Emanetçi Sultana vardı. Anadolu’dan trenle Haydarpaşa’ya gelen ve oradan da vapurla Karaköy’e geçen yolcular bavullarını emanetçiye bırakır, önce civarı gezer, belki kıyıya yanaşmış kayıklarda, gazete kağıdına sarılmış soğanlı balık ekmekleri yer, sonra bavullarını alıp Sirkeci de otel aramaya giderlerdi. Bu ara sokak da da saatçiler, bir iki kahvehane, ayakkabı tamircileri ve çantacılar bulunurdu. Ziraat Bankasının hemen arkasında Tahtalı Cami denilen çok değişik yapılı iki katlı bir cami vardı. 1950lerin ikinci yarısında Demokrat parti zamanında bir istimlak ve yol açma sevdası almış yürümüş, özelikle Aksaray , Beyazıt ve Beşiktaş civarında yol açma bahanesi ile İstanbul surlarından bazı camilere ve eski hamamlardan İbrahim Paşa Sarayına kadar birçok tarihi eser sorumsuzca yok edilmişti. O zamanlar Karaköy meydanı tam bir keşmekeşti. At arabaları, tramvaylar, 1940 lardan kalma koca Amerikan arabaları, Magirus marka otobüsler, seyyar satıcılar, sırtlarında yük taşıyan hamallar, dilenciler ve her tipte insanlar bir şekilde birbirlerine çarpmamaya çalışarak bu meydandan geçerlerdi. Şurada set üstünde gördüğün elektronikçilerin yerinde sıra sıra kırtasiyeciler vardı: Yeşil renkli Pelikan marka dolma kalemler, Quink marka mavi ve siyah mürekkepler, çini mürekkepleri, Faber marka renkli kalem ve sulu boyalar, pergel takımları, Facit hesap makineları, çizgili çizgisiz, ciltli ciltsiz defterler. Tünele giden sokağın köşesinde zannederim Banca di Roma vardı, sokakta da sıra sıra ayakkabıcılar; erkek kunduraları ve mesleri, kadın iskarpinleri, terlikler ve deri çantalar. Sonra bu meydanının altı üstüne getirildi, yerin dibine girilip alt geçit yapıldı. Tahtalı Cami de buraya yol açılacak diye yıkıldı, ama gördüğün gibi burada yol filan yok, hala atıl bir şeki de duruyor. Gülloğlu Baklavacısı da yanlış hatırlamıyorsam işte bu düzenleme sırasında açıldı. Birde Bankacılar caddesi tarafında teras üstünde bir cafe açılmıştı. Tabi o günden bu güne Galata köprüsü bile değişti, alt geçitler yeniden yapıldı, binaların bir kısmı yıkıldı, ama olan asıl o minaresi ve kendisi çok özgün o güzelim camiye oldu. Ve açıkçası yazık oldu. Ziraat bankası binası ise hala yerli yerinde duruyor.
KARAKÖY MEYDANI 1956
20 YUZYIL BASINDA TAHTALI CAMII VE WIENER BANK
KARAKÖY’DE YIKILAN MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA CAMİİ(TAHTALI CAMİ)
Karaköy de 1958 yılında yıkılan caminin yerinde önceleri, Fatih Sultan Mehmet devrinde bir tekke varmış. Sonra 17 yüzyılda Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa buraya Yağkapanı Mescidini yaptırıyor. Bu mescide ne olmuş, bilinmiyor ama 1893 yılında İstanbul’a gelen ve Saray Mimarlığına kadar yükselen İtalyan mimar Raimondo D’Amoco buraya Art Nouveau stilinde bir cami yapıyor. Caminin T şeklinde ikinci kat pencereleri ve çok değişik bir mimarisi var. Halk arasında Tahtalı Cami denilen bu caminin diğer adı da Merzifonlu Karamustafapaşa camii olarak bilinir. Söylendiğine göre 1958 yılındaki meydan yapımı ve yol çalışmalarında bu caminin bütün taşları sökülerek numaralanıyor ve Kınalıada’ya taşınıp burada yeniden inşa edilmek üzere bir gemiye yükleniyor. Neden Kınalıada bilinmiyor? Bundan sonrası ise oldukça tartışmalı. Kimine göre adı bilinmeyen gemi Marmara’da batmış, kimine göre ise taşlar bilerek denize atılmış. Bazıları ise bu taşların Heybeli ve Kınalıada da yapılan camilerin yapımında kullanıldığını söylüyor. Kimi de bu büyük bir yalan, taşlar filan saklanmadı, bina olduğu gibi yıkıldı diyor. Duyduğumuza göre de Istanbul Büyük Şehir Belediyesi bu caminin yeniden yapılması için üç yıldır çalışmalarını sürdürüyormuş. Umarız cami İtalyan mimarı D'Amaco tasarımında ki aslına uygun olarak yenilenir.
KARAKÖYDEKİ TARİHİ ZİRAAT BANKASI BİNASI VE ÜZERİNDEKİ HEYKELLER
Yıl 1912 , Birinci Dünya Savaşına doğru giden yıllar. Osmanlı, Bankacılığı tamamen yabancı bankalara kaptırmış, eskiden beri Cenevizlerin para işlerini yürüttüğü Galata' da yabancı bankalar cirit atıyor: Banka di Roma lar, Banque Française ler derken Wiener Bank Karaköy’e görkemli bir bina yaptırıyor. Mimarı bilinmeyen eklektik tipi, korint sütunlu, saçakları, kapı ve pencere üsleri defne yaprakları, buğday başakları çelenklerle süslenmiş, değişik ve şahsına münhasır bir yapı. Ne oldukları hala tartışılan heykellere gelince; çoğunluk bunlardan birincisinin “Hiram Usta”, ikincisi de “Dul Kadın ve Çocukları” heykelleri olduğu görüşünde. Bilindiği gibi bu sembollerin ikisi de Tevrat da geçen ve Masonluğun simgesi sayılan işaretler. Kimi de diyor ki ; Mithat Paşa Masondu, onun için kurduğu Ziraat Bankasının üzerine Topkapı Sarayına bakan bu heykelleri dikti. Tabi bu tam bir saçmalık. Bir kere Mithat Paşa 1888 yılında binanın yapımından 24 sene önce boğularak öldürülmüş. İkincisi onun kurduğu tasarruf sandıklarından Ziraat Bankasının doğması Cumhuriyet devrine rastlıyor. Bina 1918 yılında Avusturyalılardan alınmış, Fransız bankasına verilmiş, onlarda burada yapamayınca yıllarca burası Tütün Rejisi olarak kullanılıyor ve 1944 yılında Ziraat Bankası buraya geçiyor .
Karaköy’deki yıkılan Merzifonlu Camii ile ayakta kalan Ziraat Bankası binası arasındaki tesadüfi bir ilişkiyi de ben söyleyeyim. Sadrazam Kara Mustafa Paşa 1683 yılında 100 000 askeri ile yaptığı Viyana kuşatması başarısızlıkla sonuçlanınca, Padişah IV. Mehmet’in emri ile Belgrad da boğdurularak öldürülüyor. Ne tesadüf ki Viyana kuşatması dolayısı ile hayatını kaybeden Paşanın camisinin önü de 1912 de bir Viyana Bankası olan Wiener Bankası ile kapatılıyor. Sonradan bankayı alan Ziraat bankasının kurucusu sayılan Mithat Paşa da Kara Mustafa Paşa gibi Taif zindanlarında boğdurularak öldürülmüş değil miydi?
İşte benim Karaköy de “Yıkılan Cami” ve “Heykelli Bina” ile öğrendiklerim ve bildiklerim bunlar. Umarım komplo teorisyenlerine yeni malzemeler vermemişimdir.