Internetin, ceptelefonlarının, facebookların hatta Türkiyede Televizyonun bile olmadigi yıllardı. Çocukların bahçede saklambaç, körebe, çelik çomak oynadığı ve sokak aralarında süboplu meşin top kovaladığı yıllardı.
Çocuk onun resmini ilk defa Cumhuriyet gazetesinin spor sayfasında görmüştü. Küpürde: Beşiktaş Beykoz Kalecisi Necmi'yi transfer etti diyordu. Ve altında siyah beyaz bir resim: genç kaleci yerden yarım metre yükseklikte akrabotik bir planjonla topu yakalıyordu.
Çocuğun Siyah-Beyaz sevgisi daha çok kücükken babasının hediye ettiği BJK armalı bir kemerle baslamış, okuma çağina gelince spor sayfaları ve radyodan dinlediği maçlarla devam etmişti. Bu maçları önce Sulhi Garan sonraları Halit Kıvanç büyük bir heyecanla anlatır, çocukta golleri gözünde canlandırmaya çalışırdı. Çocuğun özelikle kalecilere büyük sempatisi vardı. Galatasarayda Turgay Fenerbahçede Şükrü , Beşiktaşta Bülent oynardı o zamanlar kalede. Sonra Besiktaşa "Kedi Kaleci" Varol gelmişti; Federasyon Kupası şampiyonu Besiktaşın, Realmadrid maçları kahramanı kalecisi. O zamanlar enternasyonal maçlarda az farklı mağlubiyetler ve beraberlikler başarı sayılır, özelikle kalecilere bu başarılarda çok mu çok iş düşerdi.
Çocuk, Istanbulda leyli mektepte okuyor, hafta sonları anenanesinin Kocmustafapaşadaki evinin yanındaki gazete bayiinde ,her hafta yetmişbeş kuruşa alacağı Beşiktaş Karakartallar mecmuasının yeni sayısını zor bekliyordu. " Quo Vadis Besiktaş" diyordu bu derginin son kapağı. Kaptan Baba Recep hakeme sinirlenip koca Besiktaşı sahadan çekmiş, siyah beyaz takımda zor günler baslamıştı. Baba Hakkı ve arkadaşları sonunda karar veriyorlar ve takımı sil baştan değistiriyorlardi: Sariyerli Şenol, Beylerbeyli Birol, Bursa Merinoslu Arif, Beykozlu Necmi, eski takımdan kaptan Nazmi, Küçük Ahmet ve Real Madride o golü atan Kaya.
La Liga' dan transfer edilen yaşlı kurt Macar antrenör'un paralosı :" bir gol iki pun " idi artık. Bozuk aksanlı Kutik'in "pun" dedigi puan idi ve o devirde galibiyet'e yalnizca iki puan verilirdi. Çocuk, bu genç Beşiktaşın inanılmaz çıkışını kimi zaman radyo başında, bazende gazetelerden ve çok sevdiği Beşiktaş mecmuasından takip ediyordu. Taraftarın, " Şenol, Birol ,Gol" sloganı tutmuş ve Karakartallar önüne geleni az farklı da olsa devirip namağlup şampiyonluğa doğru yürüyordu. Çocuk, mecmuanın her hafta verdiği futbolcuların kartpostal büyüklüğundeki resimleri itinayla hazırladığı Besiktaş defterine yapıştırıyordu. Ligin sonuna doğru haftalarda, Beşiktaş namağlup ünvanını Ankaradaki bir maçta kaybediyordu. Ama onun belleğine kazınan, ertesi gün sınıfta bir arkadaşının ona gösterdiği Yeni Sabah gazetesindeki bir resim idi. "Bu kaleciyi seyretmesi bile zevk" demişti Fenerli arkadaşı. Necmi yerden bir metre yukarda yere paralel ucmuş ama parmaklarının ucuna değen topa engel olamamıştı. Bir fotoğrafçı klasigi idi resim.
O yıl Beşiktaş şampiyon oldu. Çocuk coğu zaman lisenin dört duvar avlusu beton zemininde yapılan maçlarda kaleye geçer, kendini sağdan sola atar ve belkide Panter Kaleci gibi olmak isterdi. Şampiyonluktan sonraki yıllarda, çocuğun Beşiktaş defterleri coğaldı, Beşiktaş dergileri ciltlendi ve hatta artık seyrekde olsa Mithatpaşaya sevdiklerini gidip izleme imkanı doğmuştu ona.
Resimler deftere yapıştırılmaya devam ediyor, ama bu resimler daha çok Panter Kalecinin Rapid karşındaki kurtarışları, yada Galatasaray karşında son maçta kaçırılan şampiyonluk maçında Metin'in penaltıdan attığı gol resimleri gibi, çoğu kez buruk anılardı. Yeni Açıkta seyrettigi bu maçı hiç unutamaycaktı artık genç bir delikanli olan çocuk.
1960 şampiyonluğunun sloganı Şenol ve Birol Fenerbahçeye transfer olmuş, kaleci Necmi de askere gitmişti. Besiktaşta misilleme yapıp Fenerin kalecisi Özcan'ı transfer etmişti. Gene böyle buruk anılardan biride, Fenerbahçeli Şenol'un eski takımına son saniyede attığı goldü. Deniz tarafindaki kaleye hücum eden Fenerbahçeli Şenol, Sabahattini geçmiş ve şutunu patlatmıştı. Genç delikanlı,kaleci Özcanın atladığını, topun ona yaklaşığını gördü. Sonra gole bakamadı, gözlerini kapadı. Zaman durdu bir anda, golün santrası bile yapılamamştı. Delikanlı aldı kalemi eline, bir yazı döşendi ilerleyen günlerde, "Necmi" dedi "Prater Fatihi Panter", Şampiyon Besiktaşın kalecisi, onun yeri Besiktaşın kalesi. Özcan onun ancak yedeği olabilir.,
Mustafa Kızıltan yazıyı o haftaki mecmuada yayınlayacaktı.
Yıllar geçiyordu. Necmi tekrar kaleyi devir almış, Besiktaşta onunla arka arkaya iki şampiyonluk daha yaşamıştı. Necmi Mutlu bu şampiyonluklarda büyük hisesi olan "Kaptan Necmi " idi artık. Tıpkı Baba Hakkılar, Hüsnü Savmanlar, Baba Recepler gibi.
Gene yıllar geçiyor, Panter Kaleci yerini "San Siro Fatihi" Sabri Dino'ya bırakarak futbolu bırakıyordu. Delikanlıda artık hayata atılmış ve çok sevdiği Istanbul'dan ve Beşiktaştan çok uzaktaki yerlere gitmişti.
|