Şeref Beyin adını ilk duyduğumda on bir yaşındaydım. Beşiktaş futbol takımının kurucusu Ahmet Şerafettin Bey genç yaşında amansız dedikleri hastalıktan öleli yirmi beş yıl olmuştu.
Onun o temiz yüzlü resimlerini her hafta aldığım Beşiktaş Kara Kartallar mecmuasında görürdüm. Abdülkadir Karamürsel ve Ahmet Fetgeri Beyler 1903 yılında Beşiktaş Jimnastik Kulübünü kurmuşlardı ama, futbol kulübünü kuran ve Beşiktaşı Beşiktaş yapan Şeref Bey idi. Otuz dokuz yıllık kısa hayatına neler sığdırmamıştı ki ! Beşiktaş futbol takımının ilk kaptanı idi. Balkan savaşlarından sonra göğüslerinde ay yıldızlı kapkara formaları ile Taksim stadına çıktıklarında seyirciler onlara “Karakartallar” diye bağırmışlardı. Sonra emaneti Hüsnü (Savman) Kaptan’a devretti. O zamanlar teknik direktöre antrenör derlerdi, Beşiktaşın antrenörü oldu. İstanbul şampiyonlukları, Milli küme şampiyonlukları kazanıldı. Ama asıl olan hep şerefinle oynamak, hakkınla kazanmaktı. Oyuncularına centilmenliği, rakibe saygıyı ve siyah beyaz renklere sevgiyi öğretti. O kadar sayılan biriydi ki hakemlik bile yapıyor, Beşiktaşlı olmasına rağmen ezelli rakipleri onun hakemliğini başkalarına tercih ediyorlardı.
Şeref Bey hiç evlenmedi. Hayatının tümünü o çok sevdiği Beşiktaş’a adamış, Çırağan Sarayının harabelerinde Beşiktaş’a bir stat kazandırmak için çalmadığı kapı, gitmediği devlet dairesi kalmamıştı. Ne yazık ki temelini attığı stadın açılışını göremeden 1933 yılında otuz dokuz yaşında bu dünyadan göçtü.Son nefesinde bile Beşiktaşı soruyor, Siyah Beyazı konuşuyordu. Yanındakileri dayanamamış, “bırak artık Beşiktaşı ,artık sağlığına bak.” demişlerdi ona . Ahmet Şerafettin Bey belli belirsiz bir sesle “ FEDA” olsun demiş ve son nefesini vermişti . O Beşiktaşın ŞEREFiydi
BABA HAKKI
KAPTAN GOL ARIYOR
BASKAN SEREF STADINDA
1972 SEREF STADI SOYUNMA ODALARI
BABA HAKKI
Ben doğduktan bir yıl sonra Baba Hakkı futbolu bırakmış. Onu, dokuz- on yaşlarındayken ilk defa gazete kupürlerinden tanımıştım, önceleri Beşiktaşın antrenörü sonra da Kulüp Başkanı olarak. Hakkı Yeten Selanik’ten İstanbul’a göç eden bir Osmanlı Miralay’ının altı çocuğundan biriymiş. Dört yaşındayken babası Çanakkale savaşlarında şehit düşmüş. Büyüyünce Hakkı’yı askeri okula vermişler, o da okulda kendini futbola. Şeref Bey bu yetenekli genci Beşiktaş kulübüne aldığında Hakkı yirmi bir yaşındaymış. Ve tam 17 yıl siyah beyaz formayı sırtından hiç çıkarmadan hakkıyla taşımış. Fenerin Galatasarayın olduğu İstanbul liginde sekiz kere şampiyon olmuşlar hem de dördü üst üste. Oynadığı yıllarda Beşiktaşın “değişmez kaptanı“ ilan edilmiş. Yalnız kendi oyuncuları değil rakip takım oyuncuları da ondan çekinir ve ona saygı duyarlarmış. Baba adammış, otoriter, disiplinli ve pes etmeyen bir karakter. İlk yarıyı üç sıfır geride kapattıkları bir maçın devre arasında takım arkadaşlarına öyle bir zılgıt çekmiş ki , ikinci yarı altı gol atıp maçı almışlar.Beşiktaş’ın kapısına kadar gelen on sekizinde bir Lefter bile “ Korktum, heybetinden çekindim, Baba Hakkı’nın olduğu yerde belki elim ayağıma dolaşır dedim ve Beşiktaşlı olmaktan vaz geçtim” demiş.
Hakkı Yeten 1948 yılında futbolu bıraktıktan sonra Üniversiteye gidip avukat çıkmış, bir taraftan bankalarda müşavirlik yaparak hayatını kazanırken diğer taraftan bütün zamanını Beşiktaş’a vermiş. Baba Hakkı hiç evlenmemiş onun hayatı sevdiği renklere hizmetle geçmiş. Önce antrenör olmuş sonra üç defa Beşiktaş kulübünün Başkanlığını yapmış ve çok sevdiği siyah beyaza yeni şampiyonluklar kazandırmış.
Son yıllarında vaktini hep Şeref Stadının antrenman sahasında geçirmiş ve yanında hep futbolculuğunun son yıllarındaki “sağ açığı” Süleyman Seba varmış. Ve bir gün gelmiş emaneti çok güvendiği bu kardeşine teslim etmiş Beşiktaş Kulübü de Baba Hakkı’yı Onursal Başkan ilan etmiş.
O Beşiktaşın Babası idi, bize Hakkıyla kazanmayı öğretti.
* Albay
SÜLEYMAN ABİ
INONU(DOLMABAHCE)STADI SEBA SOL BASTA circa 1950
INONU STADYUMU MAKETI 1947
SÜLEYMAN ABİ
1947 yılının Kasım ayında ben doğduktan tam sekiz ay sonra yeni açılan İnönü stadyumunda yapılan ilk maçta Beşiktaş bir İsveç takımı ile karşılaşmış ve Süleyman Seba deniz tarafındaki kaleye ilk golü atmış. Ben altı yaşındayken de, o daha yirmi sekiz yaşındayken bir menisküs ameliyatı dolayısı ile futbolu bırakmış. Ben onun adını ilk olarak on, on bir yaşlarındayken Beşiktaş Kara Kartallar mecmuasın dan duymuştum. Şükrü Gülesin’li, Faruk Sağnak’lı, Kemal Gülçelik’li, Alihsan Karayiğit’li, Recep Adanır’lı, Dr Vedii Tosuncuk’lu Beşiktaşın “sağ açığı” olarak.
Gençlik yıllarımda Süleyman Seba’nın adını pek duymazdım. Taki 1984 yılında iflas eşiğinde olan Beşiktaş Kulübünün başkanlığına seçilene kadar. Süleyman Seba on altı yıl aralıksız olarak dört defa Beşiktaş Kulübüne başkan seçildi . Bu on altı yılda tam 21 kupa ile kırılması zor bir rekora imza attı. 1989 -1992 yılları arasında Metin-Ali Feyyazlı, Rıza, Samet , Recep, Gökhan, lı kadrosu ile üç defa üst üste, hem de biri namağlup olarak şampiyon oldu . Çoğu kişi İngiliz teknik direktör Gordon Milne’nin yönetimindeki bu efsane takımı Seba’nın en büyük başarısı olarak görür. Oysa onun Beşiktaş’a şampiyonluklar ötesinde kazandırdığı maddi ve manevi değerler daha da büyüktü. Şeref stadının o çamur sahalı, sobalı, soğuk suyu akmayan duşlu soyunma odalarından İnönü stadyumunun çim sahalı modern tesislerine geçen Beşiktaş, Beden Terbiyesi Müdürlüğünden stadyumu onun sayesinde 49 yıllığına kiraladı. Fulya’da yeni antrenman tesisleri yapıldı. Ümraniye’de Nevzat Demir tesislerinin temelleri atıldı. Beşiktaş kulüp binası Akaretlerdeki yeni binasına taşındı. Onun devrinde Beşiktaş’a tesisler, gelir getiren plazalar kazandırıldı. Süleyman Seba milyoner olmayan birisinin Beşiktaş’a başkan olabileceğini , zengin olmayan bir devlet memurunun parayı savurup saçmadan kulübe hem tesisler hem de şampiyonluklar kazandırabileceğini herkese gösterdi. Ama onun şüphesiz Beşiktaş’a ve Türk sporuna en büyük katkısı Şeref Bey’den gelen bir geleneği, Beşiktaşlılık duruşu denilen şeyi bizlere öğretmesi idi. O “ŞEREF li ikincilikleri”, HAKKI edilmeyen birinciliklere tercih etti. Bize kaybetmenin kazanma kadar olağan olduğunu öğretti. Kazanınca da kaybedince de centilmenlik göstermeyi öğretti. Kaybedince daha fazla çalışmayı, mazeret bulmamayı,rakibi tebrik etmeyi hatırlattı. Kazanınca da sevinci camia içinde yaşamayı, rakibi incitici sevinç gösterilerinde bulanmamayı ve onları teselli etmeyi öğretti. Süleyman Seba hiç evlenmedi bütün hayatını Beşiktaş’a adadı. Çocukları, kardeşleri hep Beşiktaş’tı. O bizim ve herkesin Süleyman Abisi idi.
SEBA demek doğruluk, dürüstlük ve sportmenlik demek. Ve o nasıl bu Şeref Bey’den gelen değerleri ve gelenekleri Baba Hakkı’dan devraldıysa bu dünyadan giderken de bu mirası kendi çizgisinde yürüyeceğini umduğu FIKRET lere devretti. Ve kendisini teselli edip iyileşeceği söylendiğinde :” Boş ver FIKRET ” dedi , “hepimizin gideceği yer belli, üzerime Dolmabahçe stadının çiminden bir avuç dikin yeter”
Rahat uyu sevgili Süleyman Abi, emanetini SEBA tla koruyacağız.
Cem Özmeral
14 Ağustos, 2014
Dublin, Ohio
HALEF SELEF
YETEN VE SEBA BEYEFENDILER
SÜLEYMAN SEBA TÖRENİ 15 AĞUSTOS 2014.
A Slide show and a video by istanbullite correspondent Selçuk Erarslan