When I saw Aphrodisias I was amazed with the beauty. The city was comparable to Ephesus, but the sculptures and reliefs were incomparable to what I have seen before.
Afrodisias da gördüğüm güzelliğe hayranlık duydum. Kent Efes ile karşılaştırılabilir ama burada gördüğüm heykel ve yontular bugüne kadar gördüklerimle mukayese kabul etmez.
Cem Özmeral
Aphrodisias is an ancient small Greek- Hellenic city in the western Anatolia in the historic region called Caria. It is 230 km inland from Izmir on the Aegean coast situated at the village of Geyre, province of Aydin. The ancient city is situated 600 meters above the sea level on the fertile valleys of the Meander river facing the Baba mountains. The name Aphrodisias is derived from the Greek goddess of Aphrodite who had a unique cult here. Aphrodisias was famous for her sculpture school and talented artists creating masterpieces of reliefs and statues of Roman Emperors, Greek gods and sarcophagus decorated with lively human figures. During the Roman period the city reached its architectural peak with its temples, agora, council house, theater, stadium, baths, sculptures and reliefs on the Sebasteion complex. All of these buildings and statues were made of high quality marble which were brought here from local sources less than a mile away.
In 1958 then a young photographer Ara Guler was in the area to cover the opening of a new dam for the Hayat magazine. When the taxi driver lost his way they had to stay overnight in the village of Geyre. When Guler woke up next morning he was in a big surprise . The village was built on ancient ruins, with broken monuments and pillars lying all over the place. The black and white photographs he shot that day brought all of the attention to this ancient city of Aphrodisias
Systematic excavations on the site began 1961 under the leadership of Professor Kenan Erim and continued for thirty years until his death in 1991. According to his wishes Professor Erim is buried here in Afrodisias. The recent ongoing excavations are led by Professor R.R.R.Smith of the Oxford University and Professor Katherine Welch of the NYU Institute of Fine Arts.
Afrodisias batı Anadolu'da Karya diye adlandırılan tarihi bölgede kurulmuş antik bir Helen-Yunan kentidir. Antik kent İzmir’in deniz yakasından 230 km içerde Aydın’ın Geyre ilçesinde konumlanmıştır. Baba dağlarına bakan Menderes nehrinin bereketli ovalarında deniz seviyesinden 600 metre yükseklikte yer almaktadır. Afrodisias kenti heykeltraş okulu ve burada çalışan heykeltraşların yaptıkları Yunan tanrıları ve imparator heykelleri, rölyefleri ve üzerlerinde insan figürleri olan lahit mezarları ile ünlüdür. Afrodisias mimari bakımdan en şaşalı devrini Roma imparatorluğu zamanında yapılan tiyatrosu, sunakları, hamamları, odeonu, agorası, stadyumu, heykelleri ve Sebasteion kompleksindeki röliyefleri ile yaşadı. Bütün bu yapıtlar buraya bir milden daha yakın olan bölgeden getirilen kaliteli mermerlerden yapılmıştı.
1958 yılında o zamanlar genç bir fotoğrafçı olan Ara Güler bir baraj açılışını resimlemek için hayat mecmuası tarafından görevlendirilir. Gece karanlığında yollarını kaybeden Güler ve taksi şoförü geceyi Geyre köyünde geçirmek zorunda kalırlar. Ertesi sabah uyanan Ara Güler hayretler içindedir. Köy, kırık heykeller ve mermer sütunlarla dolu antik bir kentin üzerinde kurulmuştur. O gün Ara Güler'in çektiği fotoğraflar Afrodisiası bir anda ilgi odağı haline getirir. 1961 yılından itibaren burada Profesör Kenan Erim’in liderliğinde 30 yıl süre ile düzenli kazı çalışmaları yapılır. 1991 yılında Profesör Erim vefat eder ve vasiyeti gereği Afrodisias’a gömülür. Halen yapılan kazı çalışmaları ise Oxford Üniversitesinden Profesör R.R.R.Smith ve NYU İnstitute of Fine Arts dan Profesör Katherine Welch tarafından yürütülmektedir.
TETRAPYLON THE MONUMENTAL GATEWAY
Tetrapylon was the monumental gateway which greeted pilgrims when they approached the Temple of Aphrodite. The Tetrapylon consisted of four rows of four columns. Tetra is four and pylon is the gateway in Greek. Tetrapylon connects the major street to the sacred way heading toward the sanctuary of Aphrodite.
The pediment over the west columns were decorated with relief sculptures of Eros and Nike hunting among the acanthus leaves.
Tetrapylon dini ziyaretçileri Afrodit tapınağına giderken karşılayan abidevi giriş kapısıdır. Tetrapylon dört sıra sütundan oluşuyordu. Yunanca da tetra dört , pylon da giriş kapısı demektir. Bu kapı ana cadde ile Afrodit'in kutsal sunağına bağlanıyordu.
Batı cephesindeki sütunların alınlığı ayı pençesi yaprakları arasında avlanan Eros ve Nike nin kabartma rölyefleri ile bezenmişti.
THE TEMPLE OF APHRODITE
The Temple of Aphrodite was located in the northern area and was the focal point of the city. Once over forty columns surrounded the temple. Today only fourteen of these columns and the foundation of the cellar section remains. Although the sanctuary dates back to earlier times the temple whose remains we see today had begun to be built in the 1st century B.C. and is thought to have been completed during the reign of Augustus.
The temple precinct was completed in the 2nd century during the reign of Hadrian. The building was an octagon style temple with thirteen columns on the sides and eight columns at front and rear. On some of the columns are inscribed the names of the donors who presented them to the temple.
The discovery of several mosaic fragments belonging to the Hellenistic period indicate the existence of an older temple on the same site. The character of the temple building was altered when it became a Christian Basilica . The building is believed to have been dismantled between 481-484 by the order of Emperor Zeno, because the temple had been grounds of Pagan Hellenic opposition against him in Aphrodisias. With the conversion of the temple to a church all traces of the older building were erased, the walls of the cellar containing the cult statues were removed and the building enlarged by moving the side columns outwards. Walls were added at the front and rear of the building to form an apse and nave. An apse and an atrium were added on the east and west.
Afrodit tapınağı kuzeyde kentin merkezinde yer alıyordu. Bir zamanlar kırkın üstünde sütunun çevrelediği binadan bugün geriye on bir sütun ve mahzen bölümü kalmıştır. Sunağın tarihi burada bulunan mozaik parçalarından anlaşılacağı üzere eski Yunan’a dayanır. Ama bugün kalıntılarını gördüğümüz binanın milattan önce 1. yüzyılda yapılmaya başlandığı ve imparator Augustus zamanında tamamlandığı tahmin ediliyor. Sunağın çevresi imparator Hadrian zamanında 2. ci yüzyılda tamamlanmış.Sekizgen şeklindeki binanın iki yanında on üçer, ön ve arka cephesinde de sekizer sütun bulunuyormuş. Bu satırların bazılarının üstünde sütunların hamilerinin isimleri yazılmış.
İmparator Zeno’nun hüküm sürdüğü 481-484 yılları arasında , Pagan ve Helen kültürü taraftarları kendisine karşı Afrodit tapınağında ayaklanınca imparator tapınağı kapatır. Tapınağı bazilika şeklinde bir kiliseye dönüştürerek mahzen kartındaki tüm tarikat heykellerini kaldırır, binanın ortasına yüksek bir bölüm ve bir avlu ilave eder.
THE ODEON OR BOULEUTERION
The odeon , or bouleuterion (council house) which was first dıicovered in 1962 is situated on the north side of Agora. It consists of a semicircular auditorium fronted by a shallow stage structure. The lower part of the auditorium still intact, has nine rows of marble seats divided into five wedges by radial stairways .Seating capacitycan be estimated at about 1,750.
The available evidence indicates a construction date in the Antonine or early Severan period (late 2nd or early 3rd century AD) We do not know what stood here before the 2nd century AD, but it is likely that the present building replaced a smaller one contemporary with the laying out of the agora in the late 1st century BC.
The bouleuterion at Aphrodisias remained in this form until the early 5th century, when a municipal official had it adapted as a paleastra, recording his achievement in an inscription on the upper molding of the pulpitum (stage). Palaestra usually refers to a wrestling ground, but in the 5th century it could be used to describe a hall for lectures, performances, and various kinds of competitive displays, as suggested by a number of factional inscriptions carved on the seats. Numerous additional cuttings in the surviving seats, probably for poles supporting awnings, suggest that by this time the building had lost its roof. The orchestra was lowered and provided with a marble pavement, reused, perhaps, from the earlier phase.
1962 yılında oldukça iyi bir durumda olarak Agora'nın kuzeyinde keşfedilen Odeon ya da konser salonu, üstleri aslan pençeleri ile bezenmiş yarım daire şeklinde 12 beton oturma sırasından oluşuyor. Bu sıraların dokuzu hala ayakta, ama en yukardaki 3 ü yıkılmış. Yarım dairenin altında alçak bir sahne bölümü var. Bu sıraların içinde beş merdiven boşluğu bulunuyor. Merdıvenlerde yarım daire şeklinde. Sahne ve sahnenin üzerindeki kapalı bölüm mozaiklerle bezenmiş zamanında. Üst sıralarda olduğu bölümün çatısı 4 yüzyılda olan bir deprem sonrası yıkılmış.
Eldeki veriler Odeonun 2. yüzyıl sonları ya da 3. yüzyıl başlarında yapıldığına işaret ediyor. Bu tarihten önce burada tam ne olduğu bilinmiyor ama mevcut yapının eski bir yapıyı yenilediği tahmin ediliyor.
1750 kişilik kapasitesi olan Odeon 5. yüzyıl başlarına kadar senato toplantıları için kullanılıyor. Bu tarihten sonra ise önce güreş gibi çekişmeli sporların yapıldığı bir spor arenası ve daha sonra da toplantı ve münazara salonu olarak kullanılmış. Bütün bunları sıralara kazınmış yazıtlardan görüyoruz.
Tentelerin asıldığı direk çukurlarından anlaşıldığı üzere bir zaman sonra Odeonun çatısı tamamen çökmüş, sahne bölümde daha aşağıya indirilerek daha eski devirlerdeki bir temelin üzerine oturtulmuş.
THEATRE
The Theater of the Aphrodisias was built in the second half of the first century B.C on the eastern slope of the Acropolis wıth the seating capacity of 8000. The inscriptions point out that it was was dedicated to godess Aphrodite and to the people of the Aphrodisias by a former slave of Octavian named Zoilas. The building on top of the stage had six vaulted dressing and theater storage rooms with four of them opening into the corridor behind the proskene.
The wall in the stage building had Greek inscriptions of important dates and documents related to the history of the city as well as letters of emperors . In the 2 nd century A.D the stage building was rearranged and enlarged to mak e room for animal and gladiator fights. In the 7 th century the theater was damaged by an earthquake and there after Byzantines built houses on top of the Cavea and sorrunded the theater with city walls and towers converting the area to a fortress.
Afrodisias tiyatrosu M.Ö. 1.yüzyılın ikinci yarısında Akropolisin doğu yamaçlarında kurulmuş. 8000 kapasiteli tiyatro İmparator Augustus’un Zoilos adlı eski bir esiri tarafından tanrıça Afrodite ve Afrodisias halkına ithaf edilmiş. Sahnenin üzerindeki binanın altı tane kemerli soyunma odası ve tiyatro eşyaları odası varmış ve bunlardan dördü sahne nin arkasındaki koridora açılıyormuş.
Sahne binasının duvarında da kentin tarihi ile ilgili bilgileri ve imparatorların mektup ve yazılarını içeren Yunanca yazılar kazılıymış. İkinci yüzyılda sahne binası vahşi hayvan ve gladyatör dövüşlerine yer açmak için yeniden düzenlenerek genişletilmiş. 7.ci yüzyılda meydana gelen bir depremden sonra tiyatro büyük ölçüde tahrip olmuş. Bu tarihten sonra Bizanslılar oturma yerlerinin olduğu yamaca evler yapmışlar ve alanın etrafını surlar ile çevirerek tiyatroyu bir hisara dönüştürmüşler.
STADIUM
The stadium is located in the north end of the city and today ranks among the best preserved antic stadiums in the world. It is also one of the biggest with a capacity of 30 000 spectators with 22 rows of seats, stretching in the form of an ellipse 262 m in length and 59 m in width.
The stadium was initially used for sports and athletic compettion. But after the earthquake of the 7th century and the damage done to the theater, the eastern end of the stadium was used for gladiator and wild beast fights and circuses.
Stadyum kentin kuzey yakasında kurulmuş ve dünyadaki antik tiyatrolar içinde en büyük ve en iyi korunmuş olanlardan biri. 30 000 seyirci kapasiteli ve bir elips şeklindeki stadyumda 22 sıra seyirci oturma yeri var. Stadyumun boyu 269 eni ise 59 metre . Stadın iki ucu dışbükey olarak tasarlandığı dan seyircileri birbirlerinin görüşünü engellemiyor.
Stadyum önceleri yalnız spor ve atletizm müsabakaları için kullanılıyordu. 7.ci yüzyılda meydana gelen depremden sonra tiyatro biüyük tahribat görünce, stadyumun doğu bölgesi gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri ve sirk gösterileri için de kullanılmaya başlandı.
SEBASTEION
Sebasteion , ” The Temple of Emperors” is situated in an old quarter east of the city center.
It was built between 20 and 60 AD, during the reigns of Tiberius and Nero and was dedicated to Aphrodite and emperors. The complex starts with a entrance gate in the west and stretches on a wide avenue for 90 meters. On both sides of the avenue there were three story buildings 12 meters in height and Doric, Ionic and Corinthian in style. The upper stories had marble relieves framed by columnar architecture throughout the whole length of the avenue. Out of the 200 relieves which existed on the buildings 80 of them were recovered during the excavations.
İmparatorluğun tapınağı anlamına gelen Sebasteion MS 20 ile 60 yıllara arasında Tiberius ve Neronun hükümdarlıkları sırasında inşa edilmiştir. Kentin ana bölgesinin dışında şehir merkezinin doğusunda eski bir bölgede yer alır. Bir giriş kapısı ile başlayan ve doğudan batıya 90 metre boyunca uzanan geniş caddenin iki tarafı boyu 12 m bulan üç katlı binalar ile donanmıştır.
Sabestionun törensel caddesinin iki tarafında yer alan ve Dor, İon ve Korint düzenindeki binaların üst katları mermer kabartmalarla kaplanmış ve bu kabartmalar mimari öğelerle çevrelenmiştir. Binaların üstünde bir resim sergisini andıran 200 kabartma panelden 80 i yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır.
TOMBS-LAHİT MEZARLAR
APHRODISIAS SABESTEION SEVGİ GÖNÜL HALL (SALONU)
The Sebasteion gallery is a museum annex at Aphrodisias, showcasing sculptures and relieves excavated in the Sebasteion . The museum opened its doors in 2007 after long years of careful planning and construction. The project is sponsored by Geyre foundation which had several individual sponsors for each relief in the museum . The state of the art building stands on piles which are positioned to avoid ancient walls and also trees growing on the site. This way it is possible to walk beneath the building and see everything. The exterior panels of the building was designed by Çanakkale Seramik and the light dispersal was analyzed and approved by Yildiz Technical University.
Sebasteion Sevgi Gönül salonu Sebasteion daki kazılarda çıkarılmış yontu ve kabartmaları sergilemek için yapılmış ek müze salonudur. Müze uzun yıllar süren titiz planlamalar ve çalışmalar sonunda 2007 da açılmıştır. Proje Geyra Vakfı tarafından üstlenmiş ve her rölyef değişik hamileler tarafından finanse edilmiştir. Modern yapı hiçbir antik duvar yapısına denk gelmeyecek ve hiç bir ağaca dokunmayacak şekilde yerleştirilen kazıklar üzerine inşa edilmiştir. Böylece havada tutulan binanın altına girip herşeyi görmek mümkün olmaktadır. Yapının dış duvarları Çanakkale Seramik tarafından üretilen alçıpanlar ile kaplanmış ışık dağıtımı ise Yıldız Teknik Üniversitesinin çalışmaları sonucu çıkan projelerden seçilmiştir.
Image:
References/Kaynakça
Afrodisias Sebastion Sevgi Gönül Hall, Hazırlayan Mesut Ilgım, YKY 5. Baskı, İstanbul Decamber 2017
Pamukkale, Hierapolis Laodıkiıa Afrodısıas, Tevhit Kekeç, Duru Basım Yayın, Fatih Istanbul
Afrodisias'ı ilk olarak rahmetli Ara Gülerin fotoğrafları ile tanımıştım. Ama beni oraya arabası ile götüren ve gösteren eski İstanbullu yeni Bodrumlu kadim dostum Zihni Zeren oldu. Kendisine teşekkür ederim.