The ancient city of Ani is situated by the Ocakli Village, 42 kilometers away from Kars by the plains of Akhurıan Valley near the Turkish- Armenian border. It is a ruined medieval city, predominantly Armenian, which also bears the traces of several other civilizations. Ani was first mentioned in Armenian chronicles in the 5th century as a strong fortress, built on a hill possessed by the Kamsarakan Dynasty. By the 9th century Ani was incorporated to the territories of the Armenian Bagratuni Dynasty.The city which stood on various trade routes reached its peak power at the end of 10th century with a population of 100 000 people. It was called the city of 1001 churches or the city with forty gates.
Ani’s decline started started with the death of King Gagik I. when his two sons started to quarrel over power and split the territory into two. In 1046 Ani fell to the Byzantine armies and a Byzantine Governor was appointed to run the city. In 1064 Seljuk Turks under Commander Alp Arslan took over the city after a 25 day bloody siege. He left the city to be governed by the Shadadi dynasty, a Muslim Kurdish community. Governor Munichir started rebuilding the city and adding Muslim elements to it with a mosque and converting the Cathedral of Ani to Fethiye Mosque. In 1199 Ani was captured by Georgians and ruled until in 1236 when the city was ransacked by the Mongols. In the 14th century Ani was ruined again first by Tamerlane who mercilessly destroyed the city and then a powerful earthquake left the city in shambles. In the following centuries Ani was ruled by the Turkish Karakoyunlu’s followed by the Persian Safavids until it was completely abandoned in 1734 when the last monks left the monastery in the Virgin’s fortress. In the modern times Ani mostly stayed as a ruined city.
When I asked our host and tour guide Sezai Yazici to describe Ani in one or two sentences he thought for few seconds and said :
“Ani is the ancient city which gave the news about the Gothic architecture two hundred years before it emerged in Europe."
And what impressed me most about Ani is this: Ani is timeless, the time has stopped here.You stand here on a hill and look around you. You will see the same green meadows, the same rocky terrains, the same Akhurian River, the same Bostanlar Stream. The same bridge, the same churches and the same temples. The same shepherd is tending his cows on the meadow. It is today or it is 1000 years ago, it is the same. There is no signs or traces of modern times here around you.
Here is Ani with the pictures I took during our visit :
Cem Ozmeral and Selcuk Erarslan in Ani. Other shore of the Anchurian river is Armenia*
ANİ ANTİK KENTI KARS
ANİ
Sen idin bir zaman saltanat kasrı,
Sınnın kemâlıtı* nice yüz asrı,
Sende kurulmuştu Ayvanlı kasrı,
Gözle o çağları bulasın Ani,
Posoflu Aşık Sabit Müdami
* Sınnın kemalatı: yaşça olgunluğun
Ani antik kenti Kars’dan 42 kilometre uzaklıktaki Ocaklı Köyü bitişiğinde Arpaçay nehrinin Türkiye Ermenistan arasında sınır çizdiği bölgedeki ovalar üzerinde yer almaktadır. Bugün harabe halinde olan Ani, Ermeni uygarlığı ağırlıklı, ama diğer uygarlıkların da izlerini de taşıyan bir orta çağ kentidir. Ani Ermeni kayıtlarında ilk olarak 5.yüzyılda Kamsarakan hanedanının idaresinde ki yüksek bir tepede yer alan güçlü bir kale olarak geçer. 9. yüzyılda kent bir Ermeni hanedanı olan Bagratuni krallığının topraklarına katılır. Birçok ticaret yollarının üzerinde yer alan kent 10. yüzyılın sonlarında 100 000’ e yaklaşan nüfusu ile en şaşalı dönemini yaşamaktadır. Ani bu zamanlarda “bin bir kiliseli ve kırk kapılı kent” olarak anılmaktadır.
Ani’nin düşüş devri Kral I. Gakin’in ölümü ve iki oğlunun iktidar çatışması sonucu toprakları ikiye bölüp paylaşmaları ile başlar. 1045 yılında Ani Bizans ordularının eline geçer ve kente Bizanslı bir vali atanır. 1064 yılında Selçuklu komutanı Alparslan 25 gün süren kanlı bir kuşatmadan sonra kenti ele geçirir. Alparslan kentin idaresini Müslüman bir Kürt aşireti olan Şeddadilere devreder. Kentin yeni valisi Şeddadi Emiri Menuchir şehrin yıkılmış olan yerlerini tamir ettirir ve Ani’ye Anadolu’da ki en eski cami sayılan Menuçehr camiini yaptırır. Aynı zamanda Ani Katedrali de camiye dönüştürülerek Fethiye Camii adını alır.1199 yılında Ani Gürcülerin eline geçer ve 1239 yılında kentin Moğollar tarafından yakılıp yıkılmasına kadar onların idaresinde kalır. Ani 1386 da önce Timurlenk tarafından bir kez daha işgal edilerek acımasızca yakılıp yıkılır, sonra da kuvvetli bir deprem sonucu tamamen yerle bir olur. 1734 yılında son rahipler de Bakireler Manastırını bırakıp giderler ve Ani o günden sonra terk edilmiş boş bir kent olarak kalır.
Kars’da bizi ağırlayan ve Ani’de rehberlik yapan Sezai Yazıcı’ya Ani’yi bir ya da iki tümce de nasıl tanımlarsınız diye sorduğumda bir iki saniye düşündü ve sonra :
"Ani; Avrupa’da ortaya çıkan Gotik mimari üslubunu iki yüz yıl önce müjdeleyen kenttir. " dedi
"Bu şöyle bir başlık olarak kullanılabilir mi bilmem:
Batıdaki mimari üslubun doğudaki müjdecisi: Ani "
Bana göre de Ani’nin en belirgin özelliği şu: Ani zamanın olmadığı ya da zamanın durduğu kent. Burada ovaların üzerinde bir tepe de durun. Etrafınızda aynı yeşil ovaları, aynı kayalık alanları, aynı Arpaçay nehrini, aynı Bostanlar vadisini göreceksiniz. Aynı köprüyü, aynı kiliseleri, aynı sunakları. Aynı çoban çayırların üzerinde ineklerini otlatmaktadır. Bugün de, bin yıl önce de görüntü aynıdır. Etrafınız da modern zamanlar ait tek bir iz yoktur ve zaman durmuştur.
İşte o gün gezdiğimiz ve resimlerini çektiğim Ani:
*
ŞEHİR SURLARI-CITY WALLS
Ani City Walls were first built during the reign of Armenian King Ashot III. when he transferred his kingdom’s capital to Ani in 964 A.D. In 978 during the reign of King Sembat II. they were further strengthened with massive double walls. After Ani was conquered by the Seljuk commander Alparslan the destroyed walls were rebuilt by Abul Minuchir, the new Governor of the city. The walls surrounding the city from North were 4.5 km in length and had seven gates. The Lion’s gate which derives its name from a bas lion relief and part of the surrounding walls survived to this day.
Ani kent surları ilk olarak Ermeni kralı III. Ashot’un başşehrini M.S.964 yılında Ani’ye taşıması üzerine yapılmıştı. 978 yılında kral II. Sembat surları çift duvar örerek daha da güçlendirdi. Selçuklu komutanı Alparslan kenti 1064 yılında aldıktan sonra, şehrin idaresi ile görevlendirdiği Minuchir tamamen yıkılmış olan surları yeniden yaptırdı.Kenti kuzeyden başlayarak çevreleyen surlar 4.5 km uzunluğundaydı ve yedi kapısı vardı. Ana kapısı olan ve adını büyük bir aslan kabartmasından alan Aslan kapısı ve etrafındaki surlar günümüze kadar gelmiştir.
FETHİYE CAMİİ-CATHEDRAL OF ANI
*
The biggest building of Ani stands at the Southern edge of the city. The cathedral constructed of basalt is in the form of a domed basilica. The construction started in 990 A.D. during the reign of the Armenian King Smbat II and completed in 1010. The architect was Tridat who also reconstructed Hagia Sophia in Istanbul. After the Seljuk conquest of Ani in 1064 the cathedral was converted to a mosque by Sultan Alparslan and renamed Fethiye(Victory) Mosque.
Ani’nin en büyük yapısı olan katedral kent’in güney ucunda olup kubbeli bir bazilika görünümündedir. Bazalt taşından yapılan kilisenin yapımına 990 yılında Ermeni Kralı II. Simbat zamanında başlanmış ve 1010 yılında bitirilmiştir. Binanın mimarı aynı zamanda Ayasofya’yı tekrardan yapılandıran Tridat dır. Selçuklu Türklerini kenti ele geçirmesinden sonra katedral Sultan Alparslan tarafından camiye dönüştürülerek Fethiye Camii adını almıştır.
KEÇEİ KİLİSE-CHURCH OF THE HOLY SAVIOUR-SURBAMENAPRKITCH
The church which is situated close to the Ani Cathedral at the Southeastern part of the city was built by the order of the Armenian King Smbat III. It was restored by the Atabeg in 1291 and 1342 . The Eastern part of the building collapsed during a big winter storm in 1930. The building which is in the form of a circle is in the form of 19 faced polygon at the bottom part while the upper part had 19 narrow windows. The building had only one entrance at the Southern side.
Ermeni Kralı III. Simbat'ın emriyle yaptırılan kilise kentin güney doğu ucunda Ani Katedral’i yakınlarındadır. 1291 ve 1342 yıllarında Atabeğ tarafından iki kez restore edilen yapının doğu yarısı 1930 yılında çıkan büyük bir fırtına sonucu çökmüştür.Daire şeklindeki binanın alt bölümü 19 köşeli bir poligon biçiminde olup üst bölümde 12 dar pencere vardı. Binanın tek girişi güney tarfındaki kapısındaydı.
PALADOĞLU KİLİSESİ-ABUGHAMRENT'S CHURCH
This small church was built around 980 by Prince Krikor Pahlavuni and is situated at the west end of the city overlooking the Bostanlar Stream. The twelve sided church was built from red, black and brownish cut stones with alternating shallow windows and deep niches on each of the twelve sides . The inner part of the church is in the form of a six sided leaf clover.
980 yılında Prens Krikor Pahluvani tarafından yaptırılan bu küçük kilise kentin batı ucunda Bostanlar Çayının üstündeki yamaçlardadır .Kırmızı, siyah ve kahverengi karışımı kesme taştan olan ve cephesi on iki yüzlü olan kilisenin her yüzü bir pencere ya da derin bir girinti ile sekilendirilmiştir.Kilisenin içi altı yapraklı bir yonca yaprağı şeklindedir.
TIGRAN HONENTS KİLİSESİ-CHURCH WITH FRESCOES
The church which is famous for it’s frescoes is situated in the Northeast part of the city over the deep slope of Akhurian River which runs into the Tatarcik stream. The church which was financed by an wealthy merchant named Tigran Honents was completed in 1215. In 1251 the Narthex* and the Chapel on the West were added. The church built from red, black and brownish cut stones is in rectangular form in the East-West direction and the inner part is in the form of a cross.
*The railed off porch of early Christian churches used by women and Penitents
Freskleri ile ünlü bu kilise kentin kuzeydoğusunda Arpaçay nehrinin Tatarcık çayına karıştığı derin vadinin hemen üstünde yer alır. 1215 yılında varlıklı bir tüccar olan Tigran Honents’in himayesinde yapılan kiliseye 1251 yılında bir Narthex*, batısına da bir şapel eklenmiştir. Dışı kırmızı siyah ve kahverengi karışımı kesme taştan yapılan bina doğu-batı yönünde dikdörtgen şeklinde olup, içi de haç şeklindedir.
*İlk Hristiyan kiliselerinde parmaklıkla çevrili kadınlara ve tövbekarlar’a ayrılan bölüm.
BAKİRELER MANASTIRI-MONASTERY OF VIRGINS
*
This small monastery is situated on a rocky cliff overlooking the Akhurian River and is surrounded by high walls which are collapsed today. The monastery, still in a pretty decent shape was built in the second half of the 11 th century and was dedicated to the Nuns of Hripsime. The church was built from red cut stones, has the form of a six leaf clover and has a Narthex as well as a chapel next to it. The church was connected to the caravan roads by a tunnel which is collapsed today.
Arpaçay nehrinin üzerideki dik yamaçlarda kayalık bir arazinin üzerine kurulmuş bu manastır bir zamanlar şimdi yıkılmış olan yüksek duvarlarla çevriliymiş. 11. Yüzyılın ikinci çeyreğinde yapılan ve Hripsime rahibelerine adanan manastır günümüze kadar fazla bozulmadan gelmiştir.Kırmızı kesme taştan yapılan ve altı yapraklı bir yonca şeklinde olan kilisenin bitişiğinde bir Narthex bir de şapel vardı. Kilise karavan yollarına bugün çökmüş olan bir tünel ile bağlanıyordu
EBU MENUÇEHR CAMİİ-MOSQUE OF MINUCHIR
The Minuchir Mosque is situated at the very edge of a ravine overlooking the Akhurian River. It was built by the Governor Munichir in 1074 to whom Seljuk commander Alparslan had trusted the city after conquest. It is accepted to be the first and oldest Turkish mosque built in Anatolia. The minaret which has survived today up to the balcony part is built on a square base and has eight fronts. The mosque is built from red and black smooth tuff stones. The front of the building is higher than the entrance part since it is built on a slope.The prayer hall is believed to be reconstructed during the 12th or 13th century.
Menuçehir camisi Arpaçay nehrinin üstünde derin bir vadi kesitinin kenarında yer alır. Cami 1074 yılında Selçuklu komutanı Alparslanın kenti almasından sonra kentin idaresini teslim ettiği Ebu Menuçehir tarafından yaptırılmıştır. Caminin günümüze kadar gelen orijinal parçası kare planı üzerine oturtulan sekiz yüzlü ve ancak şerefesine kadar olan bölümü ayakta kalan minaresidir. Kırmızı ve siyah sünger taşından yapılan binanın ön cephesi bayır üzerine kurulu olduğundan giriş bölümüne oranla daha uzundur. Cemaat salonun on iki ya da on üçüncü yüzyıl da tekrarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
PUBLIC TURKISH BATHS
The two Turkish public baths, one big the other smaller in size, were discovered during archaeological excavations. They bear the signs of Seljuk Architecture and are believed to have been built towards the end of eleventh century..
Yapılan arkeolojik kazılar sonucu biri büyük, diğeri daha küçük iki hamam bulunmuştur. Selçuklu mimarisi nin özeliklerini taşıyan hamaların 11. Yüzyıl sonlarına doğru yapıldığı tahmin edilmektedir.
İPEK YOLU KÖPRÜSÜ-SİLK ROAD BRIDGE
The so called Silk Road Bridge once stood over the Akhurian river connecting todays Armenia and Turkey.The two story bridge is believed to have been built in the 9.th century and connected Ani to Persian city of Nahcivan which was then connected to the Silk Roads further South. The upper part of the bridge was used by pedestrians and soldiers while the lower deck was used to transport the caravans.The bridge is completely collapsed and only the footings of the bridge survived to our day.
Ipek Yolu Köprüsü diye adlandırılan Arpaçay akarsuyu üzerindeki bu eski köprü bugünkü Ermenistan ve Türkiye topaklarını birleştiriyordu. 9. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen köprünün üst katı yayalar ve askerlerin geçişi için, alt katı ise karavanların geçişi için kullanılıyordu. Köprü den geçerek Ani'yi İran'ın Nahçıvan kentine bağlayan tali yol buradan da daha güneydeki İpek Yolu ile birleşiyordu. Bu köprü bugün tamamen çökmüş olup, günümüze ancak ayak kısımları gelmiştir.
MAĞRALAR VE MAĞRA KİLİSESİ -CAVES AND CAVE CHURCH
The caves which are located at the Bostanlar Stream were carved into the volcanic tuff layers and indicate settlements here at the bronze age. There are remarkable birdhouses, storage caves and animal shelters. There is also a cave church which is believed to have been carved, in a rocky area with incredible columns and cradle vaults, around the 9 th or beginning of 10th century.
Bostanlar suyunun yatağında bulunan bu mağaralar volkanik lavların çökelti taşına dönüşmesinden oluşan kayalıkların içine oyulmuş olup burada bronz çağında yerleşimlerin olduğuna işaret etmektedir.
Özellikle kuş evleri, hayvan barınakları ve erzak depoları dikkat çekicidir. Gene bu bölgedeki kayalık bir alanda oyulmuş, sütun ve beşik kemerleri ile dikkati çeken ve 9. Yüzyıl sonu ya da 10. yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilen bir kilise vardır.
ARPAÇAY NEHRİ ERMENISTANLA DOĞAL SINIR-AKHURIAN RIVER, NATURAL BORDER WITH ARMENIA
The Akhurian River running between Turkey and Armenia constitutes a natural border between the two countries. On the Western side of the River on a high hill of Ani by an old citadel there flapps a Turkish flag, while on the Eastern shores of the river on the high cliffs there is a small settlement with an Armenian flag noticeable from distance. The settlement is either a military one or a home for the the workers who work at the stone pits on the cliffs above the Akhurian river on the Armenian side.
Türkiye ve Ermenistan arasında akan Arpaçay Nehri bu iki ülke arasında doğal bir sınır oluşturmaktadır. Akarsuyun batısında Ani Antik Kentinin yüksek bir tepesindeki kale kalıntılarının üzerinde bir Türk bayrağı dalgalanmaktadır. Nehrin doğu bölümündeki yüksek yamaçların üzerinde küçük bir yerleşim alanında bir Ermenistan bayrağı uzaklardan dikkati çekmektedir. Bu yerleşim alanı ya bir askeri alan ya da aşağıda Ermenistan tarafındaki kayalıkların üzerinde çalışan taş ocağı işçilerinin barınma yerleri olmalıdır.
SON SÖZ VE SEZAİ YAZICI-LAST WORD AND ABOUT SEZAİ YAZICI
SEZAI YAZICI
ANI PART OF MDG ACHIEVEMNT FUND MAP-THE CHARM OF KARS ON 3 ROUTES, PREPARED BY SEZAI YAZICI
We toured Ani for nearly three hours and have seen the most of the ancıent city. There were however more palaces, churches and buildings which we either did not reach because of the distance or they were mostly in ruins and we failed to take pictures of them. Most of these are marked in MDGIF map prepared by Sezai Yazıcı. Following is a list of these which constitutes pretty much the rest of Ani.
Ani’yi üç saate yakın bir zaman gezdik ve bu antik kentin çoğunu gördük. Ancak bazen mesafenin uzaklığından, bazen de eski kilise, saray ve binaların artık bir taş yığının dan ibaret olması dolayısı ile resimlerini çekmedik. Bütün bunlar Sezai Yazıcının hazırladığı MDGIF haritasında işaretlenmiştir. Aşağıda Ani’nin bu geriye kalan bölümünün listesini veriyoruz.
The Citadel - Kale, Kamsaraganlar Palace, Church of Abuikhanım,The Mausoleum of Child Princes,The Church of the Palace,The Fire Temple, The Monastery of Horomos,Georgian Church,
The ancient city of Ani is still one of the best kept secrets and treasures of Kars. The Nobel Prize recipient Orhan Pamuk’s book Snow, despite the mostly gray description of the area and the reaction of the Kars people to the book, had a positive impact to the tourism of Kars. But these were mostly backpackers and intellects with limited spending habits. Ani is waiting today to be discovered by the tour operators, just like Ephesus and Virgin Mary’s house was in the 1970ies. Kars has all the infrastructure, a modern Airport , few decent hotels and and highways connecting the city to Ani. The flight from Istanbul takes less than two hours and the ride to Ani about 45 minutes.
Before the Seljuk conquest, Ani was ruled several centuries by Armenian Kings and Princes. Most of the churches left today are Armenian churches dating back to 10th and 11th centuries. The century long conflict between Turkey and Armenia still continues today with the borders of each country closed to each other. Ani being associated with Armenian heritage only, although there are traces of other civilizations also, seems to be the reason for neglect of the ancient city by the Turkish authorities. There are some positive movements made in the right direction lately, but still bolder actions needs to be taken, because Ani is a jewel,still needs to be discovered by the world.
And a few closing words of our host in Kars and our tour guide in Ani, Mr Sezai Yazici. Mr Yazici served as the Head Master of Turkish Postal services, PTT, (and Head Master of Türk Telekom later) long years before he retired from there. But his main interest has always been the history of Kars and surrounding area. He is a self made man constantly reading and writing from the early ages of fifteen. He is an expert in the history of the area, who travels, who does research and gives lectures locally or internationally in universities or for organizations. He has books, articles related to the geography and history of the area and a column in the local papers. He is the right type of historian who reads from conflicting sources of subject matters and who questions beliefs which are thought be facts.He challenges these and often comes up with his own explanations and theories.
We were privileged to have known him and greatly appreciative for his kind hosting during our brief stay in Kars.
Cem Ozmeral
May 12, 2017
Dublin, Ohio
Ani antik kenti Kars ilimizin en gizli hazinesi olmaya devam ediyor. Nobel Edebiyat ödülü kazanımcısı Orhan Pamuk’un Kar romanının, çevreyi bütün karamsar tanıtımı ve yöre halkının tepkisine rağmen, Kars turizmine belirli bir kıpırdanma getirdiği söylenebilir. Ama bunlar genellikle sırt çantalı ve fazla para harcama alışkanlıkları olmayan meraklı entellerdi. Oysa Ani bugün aynı 1970 ler de Efes ve Meryem Ana evinde olduğu gibi tur operatörleri tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Bunun için alt yapı da hazır, Kars’ın modern bir havaalanı, sayıları artan konforlu otelleri ve Ani’ye bağlanan otobanları var. İstanbul’dan Kars’a ucuş süresi iki saat den az, Ani ye de arabayla 45 dakika da varılıyor.
Selçuklu Türkleri tarafından fetih edilmeden önce Ani yüzyıllarca Ermeni Kralları ve Prensliklerinin idaresi altındaymış. Ani’de ki kiliselerin büyük çoğunluğu 10. cu ve 11. ci yüzyıldan kalma Ermeni kiliseleri. Yüzyıldır süre geren Türk- Ermeni sorunu bugün hala devam ediyor ve iki ülkenin sınırı birbirine kapalı. Ani’nin, bölgede birçok başka medeniyetlerin izleri olmasına rağmen, Türk yetkilerince yalnız bir Ermeni mirası olarak görülmesi, buranın ihmaline neden olmuş. Her ne kadar son yıllarda bu konuda bazı olumlu adımlar atılsa da daha gerçekçi ve cesur adımların atılması şart. Çünkü Ani hala keşfedilmeyi bekleyen bir dünya mücevheri.
Ve son olarak bize Kars’da ev sahipliği yapan ve Ani de rehberlik eden Sayın Sezai Yazıcı hakkında bir iki tümce. Sezai Yazıcı uzun yıllar Kars’da PTT Başmüdürü ve sonrada Türk Telekom Başmüdürü olarak görev yapmış ve buradan emekli olmuş. Ama onun asıl ilgilendiği alan hep Kars ve civar yörenin tarihi olmuş.
Kendi kendini yetiştirmiş bir kişi olan Yazıcı on beş yaşından itibaren devamlı okumuş, araştırmış ve yazmış. Kars ve civarının tarihinde uzmanlaşan araştırmacı yazar çoğu zaman iç ve dış seyahatlerde , üniversiteler de ve değişik organizasyonlarda konferanslar veriyor. Bu konularda birçok kitap ve makaleye imza atan yazarın aynı zamanda yerel gazetelerde sütunları bulunuyor.Sezai Yazıcı tarihi çelişen kaynaklardan okuyan, gerçek diye inanılan tarihi olayları sorgulayan, araştıran, gerekirse kendi teorileri ile çürütmeye ve düzeltmeye çalışan tarihçi.
Biz kendisini tanımaktan büyük kıvanç duyduk ve Kars’da kaldığımız kısa süre de bize gösterdiği sıcak ev sahipliğinden dolayı kendisine minnet borçluyuz.