Murat Bey'in dediği sözlerden biri tuhafıma gitti. "Bizim ilahilerde müzik aleti yoktur" demiş. Gel gör ki ben kilise korosu mensubu bir ailede doğup büyüdüm. Babam sadece erkeklerin bulunduğu koroda bas sesiyle söylerdi. Annem iseonyıllarca kilise korosuna orgla eslik etti. TRT yayininda bahsi geçen ayni mezhepten bahsediyorum. Koro bir sene zarfında İstanbul'un 36 Ermeni kilisesini dolasir, her birinde ayin org esliginde söylenirdi. Bulunan orglar genellikle harmonyum, yani pedalla hava basılan orgdu. Bir iki ender istisna disinda hiç birinin hava basma pompası yoktu. Beyoglu Balikpazarindaki Üç Horan kilisesinin orgu ben çocukken su tulumbası cinsi lövyelerle işletilirdi ve bu hizmet için pazardan para karsiligi hamal getirilirdi.
Orgsuz "acapella" söylenenler ayinin ilk basinda sabahin erken saatlerinde söylenen ilahilerdir. Büyük ayin, 20. yüzyil basindan itibaren Peder Gomidas'in reformlari sayesinde polifonik (çok sesli) olarak ve org esliginde söylenir.
Bu güzel paylasim için tesekkürler
Ara Kebapcıoglu
Evet, geleneksel atmosfer herhalde sesi guzel muganniler, iyi yankisi olan bir mabed, hushu icinde tefekkur eden inanc sahiplerinden ibaretti.
Muzik aleti esliginde kilisede ilahi okumak tahminim son 1-2 yuzyilin modernlesme gayretlerinin bir parcasi olmustur.
Calgi ve calgicilik "avami" sayilmis ama zaman ve zemine gore mabedlere de girmistir.
Bu arada iconic "Istanbulizer" madam Anahit'in devrin taninmis din adamlarindan Vosgi Apeğa'nin kizkardesi oldugunu da hatirladim .